31 Mayıs 2010 Pazartesi

ARINÇ KİRLİ TEZGAHI AÇIKLADI

ARINÇ KİRLİ TEZGAHI AÇIKLADI
31 MAYIS 2010 PAZARTESI

Başbakan Vekili Bülent Arınç, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısı ile İskenderun Deniz İkmal Komutanlığı'na yapılan terörist saldırının aynı anda meydana gelmesinin amacına dikkat çekti.

Başbakan Vekili Bülent Arınç, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısına ilişkin, ''Hükümet olarak bütün güçlerimizi imkanlarımızı kullanıyoruz'' dedi.

TRT'de ana haber bülteninde soruları yanıtlayan Arınç, Gazze'ye yardım götüren gemilerin tamamen insani amaçlı sivil bir girişim olduğunu vurguladı. Gemilerin yardım götürmesinin ''bir hükümet projesi olmadığını'' ifade eden Arınç, insani amaçla ilaç ve gıda taşıyan bu gemilerin Gazze'ye ulaşmasından daha tabii birşey olamayacağını kaydetti.

Türkiye'nin girişimlerine ilişkin bilgi veren Arınç, ''Hükümet olarak bütün güçlerimizi imkanlarımızı kullanıyoruz. İsrail'in bu hareketine karşı yapabileceğimiz konuları bugün açıkladık, diğerleri konusunda da çalışmalarımızı devam ettiriyoruz'' diye konuştu.

Arınç, İskenderun Deniz İkmal Komutanlığına düzenlenen terör saldırısı ile İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısının zamanlamasının tesadüf olup olmadığına ilişkin soruya, ''Aynı anda meydana gelmesi kitleleri tahrik edici boyutlara ulaşması, Türkiye'de büyük bir üzüntüye yol açması, öbür tarafta da insani yardım taşıyan, hepsi gönüllü insanlardan oluşan bir silahsız gemiye karşı bu tür bir operasyon yapılması elbette dikkat çekici, elbette manidar bulunabilir. Ama doğrusu ben komplo teorileri üretebilecek noktada değilim'' yanıtını verdi.

-GEMİLERDEKİ YOLCU SAYILARI-

Gazze'ye yardım götüren gemilerde bulunan yolcu sayılarına ilişkin de bilgi veren Arınç, ana gemi olan yolcu gemisi ''Mavi Marmara''da 29'u personel, 560'ı yolcu 589 kişi, ''Defne'' yük gemisinde 13'ü personel, 7'si yolcu 20 kişi, yük gemisi ''Gazze''de ise 13'ü Türk personel, 5'i yolcu olmak üzere 18 kişi bulunduğunu bildirdi.

Arınç'ın verdiği bilgiye göre, gemilerde Türk yolcuların ve personelin dışında, Almanya'dan 7, ABD'den 3, Avusturalya'dan 3, Bahreyn'den 4, Belçika'dan 5, Bosna-Hersek'ten 1, Cezayir'den 32, Endonezya'dan 12, Fas'tan 5, Filistin'den 2, Fransa'dan 1, Hollanda'dan 1, Güney Afrika'dan 1, İngiltere'den 28, İrlanda ve İspanya'dan 3'er, İsrail ve İsveç'ten 5'er kişi, Kanada vatandaşı 2, Kosova vatandaşı 1, Kuveyt vatandaşı 16, Lübnan vatandaşı 3 kişi bulunuyor. Ayrıca gemilerde, Makedonya'dan 3, Malezya'dan 11, Mısır ve Pakistan'dan 3'er, Moritanya'dan 2, Suriye'den 4, Umman'dan 1, Ürdün'den 31, Yemen'den 4, Yeni Zelanda ve Yunanistan'dan da birer kişi yer alıyor.

Başbakan Vekili Bülent Arınç, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısıyla ilgili olarak tüm çareyi hukuk ve diplomasi içinde arayacaklarını belirterek, ''Hiç kimse bu olay sebebiyle İsrail'e savaş ilan etmemizi beklemesin. Böyle birşey olmaz. Mümkün de değil, doğru da değil'' dedi.

TRT'de ana haber bülteninde soruları yanıtlayan Arınç, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısına ilişkin olarak, ''Biz bir devletiz. Herkesin aklına estiğini yapacağı bir yerde değiliz. İsrail'i yaptığı bu eyleminden dolayı ne kadar kınıyorsak, bunun ne kadar yanlış olduğunu söylüyorsak, buna karşılık tüm çareyi hukuk ve diplomasi içerisinde bulacağız. Hiç kimse bizden bu olay sebebiyle İsrail'e savaş ilan etmemizi beklemesin. Böyle birşey olmaz. Mümkün de değil, doğru da değil'' dedi.

Kaynak: AA

Netanyahu'dan kanli baskina tam destek

Netanyahu'dan kanlı baskına tam destek
31 MAYIS 2010 PAZARTESI

İsrail Başbakan'ı Binyamin Netanyahu, İsrail ordusuna, Gazze Şeridi'ne yardım götüren gemilere yapılan kanlı baskınla ilgili açıklama yaptı. Netanyahu operasyonun arkasında olduklarını ve baskına tam destek verdiğini söyledi.

İsrail Başbakanlığından yapılan açıklamada, Kanada'da bulunan Netanyahu'nun İsrail'in üst düzey diplomatik ve güvenlik yetkilileriyle telefonda görüştüğü belirtildi.

Açıklamada, Netanyahu'nun bu görüşmelerde orduya "tam destek" verdiği kaydedildi.

NETANYAHU, WASHINGTON ZİYARETİNİ İPTAL ETTİ

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington ziyaretini iptal etti.

İsrail Başbakanlığından yapılan açıklamada, Netanyahu'nun Kanada ziyaretini yarıda keserek ülkesine döneceği bildirildi.

Netanyahu, Cuma gününden bu yana Kanada'daydı.

İsrail radyosu, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere kanlı baskınının ardından Başbakan Netanyahu'nun Kanada ziyaretini yarıda keserek ülkesine döneceğini bildirmiş, ardından İsrail Başbakanlığı kaynakları Netanyahu'nun Kanada ve ABD gezisini devam ettirmeye karar verdiğini açıklamışlardı.

Kaynak: AA

Dışişleri: İsrail sonucuna katlanacak

Dışişleri: İsrail sonucuna katlanacak
31 MAYIS 2010 PAZARTESI

Dışişleri Bakanlığı İsrail'in yardım gemilerine saldırısını en ağır şekilde protesto etti. Saldırı en ağır şekilde kınanırken, İsrail'den gemilerin bırakılması istendi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İsrail Savunma Bakanı Barak'la görüştü.

Türkiye, İsrail'i protesto ederek, Gazze'ye yardım taşıyan ve İsrail tarafından alıkonulan gemilerin serbest bırakılmasını talep etti, "söz konusu saldırı sonucunda olanlar karşısında uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını saklı tuttuğunu" bildirdi.

DIŞİŞLERİ:"İSRAİL SONUÇLARINA KATLANACAK"

Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in sivillere karşı güç kullanımını en ağır şekilde protesto ederek, uluslararası hukukun ihlali sayılan bu olayın iki ülke ilişkilerinde "telafisi olmayan sonuçlar doğurabileceğini" bildirdi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, Gazze halkına insani yardım ulaştırmak arzusunu taşıyan ve aralarında yaşlı, kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda ülkeden sivillere karşı İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından güç kullanıldığı hatırlatılarak, "Elde edilen ilk bilgilere göre en az iki kişinin hayatını kaybetmiş ve 30'dan fazla kişinin yaralanmış olmasını en ağır şekilde protesto ediyoruz" denildi.

Açıklamada daha sonra şunlar kaydedildi:

"İsrail masum sivilleri hedef alarak, insan hayatını ve barışçı girişimleri hiçe saydığını açık bir biçimde bir kez daha göstermiştir. İsrail'in bu insanlık dışı uygulamalarını şiddetle kınıyoruz. Açık denizlerde gerçekleşmiş, uluslararası hukukun ağır bir ihlalini teşkil eden bu müessif olay ilişkilerimizde telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilecektir."

Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçiliğinin sürdürdüğü girişimlerin yanı sıra bakanlığa davet edilen İsrail'in Ankara Büyükelçisi nezdinde bu kabul edilemez olayın kuvvetle kınanmakta ve kendisinden acilen izahat talep edilmekte olduğu da bildirilen açıklamada şöyle denildi:

"Gerekçe ne olursa olsun, yalnızca barışçı faaliyetlerde bulunan sivillere karşı bu tür hareketlerin kabulü mümkün değildir. İsrail'in uluslararası hukukun ihlalini teşkil eden bu davranışının sonuçlarına katlanması gerekecektir.

Hayatını kaybedenlere Tanrıdan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve sabır diliyor, yaralananlara acil şifa dileklerimizi iletiyoruz."

"İsrail Savunma Bakanı, Davutoğlu ve Milli Savunma Bakanı Gönül ile görüştü"

İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi ile görüştüğü bildirildi.

İsrail'in ynetnews.com haber sitesi, Barak'ın İsrail'in Gazze'ye yardım malzemesi götüren gemilere saldırmasının ardında Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Milli Savunma Bakanı Gönül ve Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi ile görüştüğü belirtildi. Haberde görüşmenin içeriği ile ilgili daha fazla bilgi verilmezken, Barak'ın Kanada'da temaslarda bulunan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'ya da olay ile ilgili bilgi verdiği kaydedildi. Ayrıca, İsrail Savunma Bakanının, İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Ashkenazi ile de acil bir toplantı yapacağı ifade ediliyor.

Kaynak: AA - CİHAN

Yardim gemisinden son görüntüler: Video 3

Yardim gemisinden son görüntüler: Video 3

Açılan Beyaz Bayrağa aldırmayan gözü dönmüs Katil İsrail askerlerinin botlardan Filistin'e yardım götüren gemiye çıkış anı ve yardım gönüllüleri'nin 'İsrail askerleri gemiyi ele geçirdi.' anonsu yaptığı anlar kameralara böyle kaydedildi.


Anahtar Kelimeler: IHH - yardım gemisi - yardım gemisinden son görüntüler - mavi marmara video - mavi marmara videyo kayitlari - Israil askerleri

Yardim gemisinden son görüntüler: Video 2

Yardim gemisinden son görüntüler: Video 2

Gazze'ye insani yardım malzemesi taşıyan gemilere Katil İsrail askerlerinin saldırısı sırasında elde edilen son görüntüler arasında israil hücumbotları ve gemiye gaz bombası atıldığı anlar ve yaralılar yer alıyor...

Yardim gemisinden son görüntüler: Video 1

Yardim gemisinden son görüntüler: Video 1

İsrail askerleri'nin Gazze'ye insani yardım malzemesi taşıyan gemilere helikopterlerle saldırıya geçtiği anlarda gemide bulunanlar dünyaya saldırının ilk haberini veriyor ve yardım çağrısında bulunuyorlardı...

İsrail yardim gemisine saldirdi: Cok sayida Sehit var

İsrail yardim gemisine saldirdi: Cok sayida Sehit var
31 MAYIS 2010 PAZARTESI

İsrail'in silahlı baskın düzenlediği Filistin'e insani yardım götüren gemiye yapılan baskında hayatını kaybedenlerin sayısının 10'un üstünde olduğu belirtiliyor. 30'u aşkın insanın yaralandığı belirtildi.

Katil İsrail tarafi: "İZİN VERMEYİZ" demişti..

İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, önceki gün yaptığı aöıklamada Gazze'ye insani yardım malzemeleri götürmek üzere yola çıkan filonun eylemini "İsrail'in egemenliğine karşı bir şiddet propagandası teşebbüsü" olarak değerlendirmişti.

İsrail radyosunun haberine göre Lieberman, "yardım konvoyu İsrail'e karşı bir şiddet propagandası ve İsrail topraklarında, hava veya deniz sahasında egemenliğinin herhangi bir şekilde tehdit edilmesine izin vermeyecek" demişti..

SAAT: 23:30

Kıbrıs'ın 30 mil güneyinden Gazze'ye doğru giden "Mavi Marmara" gemisi ile diğer 5 gemi, hız kesmeden İsrail'in tatbikat yaptığı alana doğru yoluna devam ederken, İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı yetkilileri, gemide bulunanlara, Kıbrıs açıklarında iki İsrail gemisinin kendilerine yaklaşmakta olduğunu söyledi.

Açıklamanın ardından gemide bulunanlara can yelekleri dağıltılırken, gemi ise hız kesmeden Gazze'ye doğru yoluna devam ediyor.

Bu arada İHH Başkanı Bülent Yıldırım ve İHH yöneticileri, milletvekilleri, gazeteciler, STK temsilcileri ve gemide bulunan aktivistlerin bir basın toplantısı yapacakları da belirtildi.


SAAT: 05:00

İsrail askerleri, Gazze'ye insani yardım malzemesi taşıyan gemilere girerek yardım gönüllülerine ateş açtı. Saldırıda 2 yardım gönüllüsü şehit olurken en az 30 kişi yaralandı.

İsrail güçlerinin, ''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında Gazze'ye insani yardım malzemesi götüren 6 gemilik filoya müdahale ettiği, ilk belirlemelere göre 2 kişinin öldüğü, yaklaşık 30 kişinin yaralandığı bildirildi.

Yardım organizasyonunu düzenleyen İHH insani yardım kuruluşunun internet sitesi ve TV NET'in haberine göre, İsrail askerleri, helikopterle gemiye inerek ateş açtı. Saldırı sırasında 1 kişinin öldüğü, 2 kişinin ağır yaralandığı belirtilen haberlerde, daha sonra ölü sayısının 2 olduğu ve yaklaşık 30 kişinin yaralandığı kaydedildi. Televizyonlarda yer alan haberlerde de bir helikopterden bazı askerlerin ellerinde silahla iple sallanarak gemiye indiği ve geminin iç taraflarına geçtiği görüldü.


SAAT: 06:00

Daha önce insani yardım filosundaki gemilerden sadece ''Mavi Marmara'' gemisiyle bağlantı kurulabilirken, şu an bu gemi ile de bir bağlantı kurulamıyor.


SAAT: 07:02

İsrail'in silahlı baskın düzenlediği Filistin'e insani yardım götüren gemiye yapılan baskında hayatını kaybedenlerin sayısının 3 olduğu belirtildi. Saldırı sonucu 30'u aşkın insanın yaralandığı belirtildi.


SAAT: 07.30

El Cezire televizyonu ölü sayısını İsrail televizyonuna dayandırarak 10'a aşkın olarak duyurdu. İsrail'de özel bir televizyon kanalının, İsrail askerlerinin Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısında en az 10 kişinin hayatını kaybettiğini söylediği belirtildi.


SAAT: 08.10

İsrail donanmasının dün gece Gazze'ye yardım götüren başta Mavi Marmara olmak üzere 6 gemilik filoya yaptığı operasyonun ardından, İsrail'de bir televizyon kanalı 16 kişinin öldüğünü bildirdi.

İsrail televizyon ve radyo yayınlarında ölü ve yaralı sayısına ilişkin, İsrail kaynaklarına dayalı bir bilgi verilmezken, hep yabancı kaynaklara atıfta bulunulması dikkati çekti, ayrıca gemiye İsrail helikopterlerinden komandoların indiğine ilişkin, Türk televizyonlarından aktarılan görüntüler ekranlara getirildi.

İsrail televizyon kanalları, yaralananların Aşkelon'daki hastaneye sevkedildiklerini belirtirken, operasyonda yaralı askerler de bulunduğunu, bunlardan ağır yaralı birinin de Hayfa'ya nakledildiğini bildirdiler.

Bu arada Kanal 10 televizyonu, gözaltına alınanların bir kısmının cezaevlerine konulması için hazırlıklar yapıldığını duyurdu.

Televizyon ayrıca, Gazze Şeridi'nden botların denize açılmasını önlemek için, Gazze kıyılarının da tümüyle abluka altına alındığını kaydetti.

Kanal 2 televizyonu, gemidekilerin daha önce söyledikleri gibi pasif bir direniş içinde olmadıklarını, askerlere bıçak ve çubuklarla saldırdıklarını da ifade etti.

İsrail televizyonları ve radyoları, Ankara ve İstanbul'da protesto için toplanan kalabalıkları ve Ankara'daki İsrail büyükelçisinin Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldığını da haberlerinde duyurdular.

Bu arada, İsrail'den şu ana kadar resmi bir açıklama yapılmadığı dikkati çekti.

Görüşlerine başvurulan bir askeri kaynak, şu aşamada herhangi bir açıklama yapılmasının söz konusu olmadığını belirtirken, gemilere rotalarını geri çevirmeleri veya Aşdod'a yönlendirmeleri konusunda uyarı yapıldığını hatırlatmakla yetindi.


SAAT: 08.20

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı İsrail'in yardım gemilerine saldırısını en ağır şekilde protesto etti. Bakanlıktan yapılan açıklamada İsrail'in saldırısı diplomatik şekilde en ağır ifade ile kınandı. Anahtar Kelimeler: mavi marmara - insani yardim - gazze - ihh - yardım - gemi - israil - saldiri - terörist israil - terör devleti israil - katil israil -
Kaynak: Haber7 / AA / Cihan

28 Mayıs 2010 Cuma

BİR SAHÂBÎNİN VASİYETİ

BİR SAHÂBÎNİN VASİYETİ
28 MAYIS 2010 CUMA

Selmân-ı Fârisî (r.a.) ölüm döşeğinde iken Sa'd b. Ebî Vakkas (r.a.) ziyaretine gitmişti. O girince Selmân-ı Fârisî Hazretleri ağlamaya başladı. Sa'd (r.a.):

"Niçin ağlıyorsun? Arkadaşlarına kavuşacaksın, Havz-ı Kevser kenarında Resûlullâh'a (s.a.v.) varacak­sın. Peygamberimiz senden razı olarak âhirete irtihal etti." diyerek teselli etti.

Hz. Selman (r.a.) şöyle cevap verdi: "Ben ölümden korktuğum için ağlamıyorum. Dünyâya bağlılıktan da değil. Ancak Resûlullâh (s.a.v.) bize şöyle buyurmuştu:

'Dünyâdan ayrılırken nasîbiniz bir yolcunun azığı ka­dar olsun.' (Evindeki eşyayı göstererek) Ama şu etrâfımdakileri görüyorsunuz." Hâlbuki evinde birkaç kap kaçaktan başka bir şeyi yoktu.

Sa'd (r.a.), kendisine tavsiyede bulunmasını isteyin­ce, Selmân (r.a.): "Bir sıkıntıya uğradığında, birisi hak­kında hüküm verdiğinde ve taksimatta bulunduğunda Rabb'ini zikret." dedi.

Kaynak: Fazilet Takvimi

KIBLE SAATİ VE DÜNYA KIBLE GÜNÜ NEDİR ?

KIBLE SAATİ VE DÜNYA KIBLE GÜNÜ NEDİR ?
28 MAYIS 2010 CUMA

Kıble saati kısaca; güneşe bakılarak kıblenin tesbit edilebildiği saattir.

Güneşin, bulunduğumuz yerin kıble zaviyesine (açı­sına) denk geldiği dakikada güneşe dönen kimse kıble­ye dönmüş olur. Namaz vakitleri gibi günlük olarak de­ğişir. Kıble tesbitinde en sıhhatli yoldur.

Dünya kıble günleri ise, aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu hususî günlerdir.

Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18'de ve 16 Temmuz saat 12.27de güneş tam Kâ'be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinden herhangi birinde güne­şe dönen kimse, aynı zamanda Kâ'be-i Muazzama'ya yani KIBLE'ye dönmüş olur. Böylece bir yerin kıble yönü kolayca ve isabetli olarak tâyin edilebilir.

Bu sebeple, 28 Mayıs ve 16 Temmuz târihleri, Dün­ya Kıble Günü olarak kararlaştırılmıştır.

Kaynak: Fazilet Takvimi

27 Mayıs 2010 Perşembe

CENNETE GİRMEYE SEBEP OLAN AMELLER

CENNETE GİRMEYE SEBEP OLAN AMELLER
27 MAYIS 2010 PERSEMBE

Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular: "Bu gün sizden kim oruçlu?" Ebû Bekir (r.a.) cevap verdi: "Ben, Yâ Resûlallah." "Bu gün sizden kim bir miskini doyurdu?" Ebû Bekir (r.a.) cevap verdi: "Ben, yâ Resûlallah..."

Resûlullâh (s.a.v.): "Bu gün sizden kim bir hastayı ziyaret etti?" Hz. Ebû Bekir (r.a.) cevap verdi: "Ben, yâ Resûlallah..."

Resûlullâh (s.a.v.): "Bu gün sizden kim bir cenazeye iştirak etti?" Hz. Ebû Bekir (r.a.) cevap verdi: "Ben, yâ Resûlallah..." Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.): "Bu has­letler kendisinde toplanan kişi mutlaka cennete girer." buyurdular.

Kaynak: Fazilet Takvimi

SRİ LANKA (SEYLAN) MÜSLÜMANLARI

SRİ LANKA (SEYLAN) MÜSLÜMANLARI
27 MAYIS 2010 PERSEMBE

Sri Lanka, bütün insanlığın babası, ilk insan ve ilk peygamber olan Âdem aleyhisselâmın, Cennetten in­dirildiği yerdir. Müslümanlar buraya Serendib ve Seylan ismini verdiler.

Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın Osmanlı-Japon mü­nâsebetlerini kuvvetlendirmek için gönderdiği Ertuğrul Firkateyni 1889 Kasımında bir cuma sabahı Seylan'ın başkenti Kolombo'ya ulaşıp mürettebat cuma namazını kılmak için topluca gemiden inince nüfusu 300.000 olan Kolombo'da 200.000 kişi gemiyi ziyaret etmişti. Abdül­hamid Han devrinde Sri Lanka'da Osmanlı Devleti Baş­konsolosu bulunmakta idi. Adada Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın teşvikleriyle Kolombo Hamidiye Mektebi, 1900'de Seylanlı Müslüman zenginler tarafından açıl­mıştır. 1889'da Kolombo'da "Müslümanların Dostu" adlı mecmua(dergi) ile Hıristiyan misyonerlere karşı büyük bir mücadele başlatıldı. Bu gayretleri neticesinde Sey­lan müslümanları cuma hutbelerinde Sultan İkinci Abdülhamid'in adını okuyor, mahkemelerinde Osmanlı'nın sembolü olarak fes giyiyorlardı.

Seylanlı Müslümanlar, 1909'da Osmanlı Donanması­na, Balkan Harbi'nde ve Kurtuluş Savaşı'nda da Türki­ye'ye gizli ve açıktan yardım göndermişlerdir.

Kaynak: Fazilet Takvimi

26 Mayıs 2010 Çarşamba

İKİNCİ BİNİN MÜCEDDİDİ İMAM-I RABBANİ K.S.

İKİNCİ BİNİN MÜCEDDİDİ İMAM-I RABBANİ K.S.
26 MAYIS 2010 CARSAMBA

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye-i Aliyye'nin yirmi üçüncü halkasıdır. H. 971/ M. 1564 yılında Âşûrâ gününde Hindistan'ın Serhend bel­desinde doğmuştur. İsmi Ahrmed, babasının adı Abdülehad dedesinin adı Zeynelâbidîn'dir. Lakabı Bedreddin, künyesi Ebu'l-Berekât'tır. İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri'nin nesli 28. batında Hz. Ömer'e (r.a.) ulaşır.

Daha çok "İmâm-ı Rabbânî" ismiyle bilinir. Hicrî ikinci bin yılın müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı "Müceddid-i Elf-i Sânî"dir. Ahkâm-ı İslâmiyye ve tasav­vufu birleştirmesinden dolayı da birleştirici mânâsında "Sıla" ismi verilmiştir. Hz. Ömer'in (r.a.) neslinden geldi­ği için "Fârûkî" diye anılmış, Serhend şehrinden olduğu için de oraya nisbetle "Serhendî" denilmiştir. Bütün bu vasıfları ile ismi, İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Şeyh Ahmed-i Fârûkî Serhendî'dir.

İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri, zamanının âlimleri, talebeleri ve müridleri arasında "Sıla" ismi ile meşhur olmuştur. Sıla, birleştirici demektir. O, tasavvufun ah­kâm-ı İslâmiyeden ayrı bir şey olmadığını isbât ederek, Ahkâm-ı İslâmiye'yi tasavvufla birleştirmiştir.

İmam Suyûtî'nin Cem'u'l-Cevâmi' adlı eserinde ge­çen bir hadîs-i şerîfte "Ümmetimden Sıla isminde biri gelir, onun şefaati ile birçok kimse cennete girer." buyurulmuştur. Hadîs-i şerîfte müjdelenen Sıla ismini ondan önce kimse almamıştır. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri de bir mektubunda "Beni iki derya arasında Sıla yapan Allah'a hamdolsun." buyurmuştur. (2/6. mektup)

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, Müceddid-i Elf-i Sânî'dir. Yani hicrî ikinci bin yılın müceddidi, yenileyicisidir. Bu ismi ona ilk olarak üstazı Muhammed Bakî Billâh (k.s.) vermiştir. İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri de bazı mek­tuplarında müceddid olduklarına işaret etmiştir.

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri 28 Safer 1034 (10 Aralık 1624) tarihinde 63 yaşında oldukları halde Serhend'de vefat etti. Kabr-i şerîfleri Hindistan sınırları içerisinde olan Pencab eyâletine bağlı Serhend beldesindedir.

Kaynak: Fazilet Takvimi

EHL-İ SÜNNETİN MEZHEPLERİ

EHL-İ SÜNNETİN MEZHEPLERİ
26 MAYIS 2010 CARSAMBA

Allâhü Teâlâ'nın kullarına emirleri, nehiyleri (yasakları) vardır. Bunlar, farz, vâcib, haram, mekruh, mubahtır. Re­sûlullâh (sallallâhü aleyhi ve sellem) Hazretleri dahi bazı şeyleri sünnet kılmıştır. Bazı şeyler de müstehabdır. Bun­ların bazıları Kur'ân-ı Kerîm'den veya Hadîs-i Şerîf'den pek sarîh ve aşikâr olarak anlaşılır. Bazıları da gizli olup onları ancak müctehidler çıkarabilir.

Asr-ı Saâdet'ten sonra Ashâb-ı Kiram (r.anhüm) cihâd ve gazayı ehemmiyetli görüp ona çalıştılar. Kur'ân-ı Ke­rîm'den ye Hadîs-i Şeriften ahkâm çıkarıp yazmaya elleri değmedi. İhtiyâçları da yok idi. Zîrâ onların ekserisi müctehid idiler, ihtiyâç halinde ictihâd ile amel ederlerdi. O za­manki müslümanlar arasında fetvaya ihtiyâç az olurdu. Müslümanlar arttıkça hâdiselerle beraber cehalet de arttı. Fetvaya müracaat çoğalınca âlimler Kur'ân ve Hadîs'den meselelerin hükümlerini çıkarmaya gayret ettiler, Kur'ân ve Hadîs'de açıkça bilinmeyen meseleleri ictihâd ile bildirdiler. Bunlar, Ebu Hanîfe ye Mâlik ve Şafiî ve Ahmed bin Hanbel'dir. (Rahmetullahi aleyhim) Tamâmı kâmil ye fâzıl ve ilmiyle âmil zâtlar olup her birine bir topluluk tâbi oldu. İşte bunlara müctehid (mezheb imâmı) denilir.

Bu müctehidler bazı hükümlerde diğerine muhalif bu­lunmuşlar ise de tamâmı itikâdca Ehl-i Sünnet ve Ce­mâat olduklarından birbirine bid'atçı ve sapık demezler. Lâkin her biri kendi içtihadının doğru olduğu itikâdındadır. Ve doğruyu bulmak için takatleri kadar gayret sarf eylemiş olduklarından hatâları affedilir.

Tabiîn ve tebe-i tabiîn zamanlarında böyle pek çok müctehidler var idi. Sonra ekserinin tabileri (uyanları) yok oldu ve meydânda dört mezheb yani Hanefî, Mâlikî, Şafiî ve Hanbelî mezhebleri kaldı. Daha sonraları Hanbelîler de iyice azaldı.

İmâm-ı A'zam Hazretleri'nin talebeleri içinde, dahî imamlar vardır. En meşhurları İmâm Ebû Yusuf, İmâm Muhammed, İmâm Züfer'dir. Bunların bazı meselelerde imamlarına muhalif kavilleri (içtihatları, görüşleri) vardır. Lâkin mezhebin aslında, imamlarına tâbi olduklarından ayrı mezhep sahibi sayılmazlar.

Kaynak: Fazilet Takvimi

24 Mayıs 2010 Pazartesi

İSLAMIN KAYNAKLARI

İSLÂMIN KAYNAKLARI
24 MAYIS 2010 PAZARTESİ


Ehl-i sünnetin ameldeki dört imamının mezhebleri ki­tap, sünnet, icmâ-ı ümmet ve kıyâs-ı fukahâ üzerine ku­rulmuştur. Bu dört kaynağa Edille-i Erbaa yahut Usûl-i Erbaa denir.

Bütün müctehidler, bu dört delîli kabul etmiş, dîn hü­kümlerini bu dört delîlden birine veya bir kaçına dayan­dırmışlardır.

Kitaptan maksat, Kurân-ı Kerîm'dir.

Sünnet: Peygamberimiz'in mübarek sözleri, işledik­leri ve başkaları tarafından yapılan işlerde o işi tasvip mahiyetindeki sükûtlarıdır. Resulü Ekrem'in mübarek sözlerine "Sünnet-i kavliye", fiillerine "Sünnet-i fiiliye" denir. Yapıldığını gördüğü bir şeye karşı sükût edip red ve inkâr buyurmaması da bir "Sünnet-i takririye"dir ki, o şeyin caiz olduğuna delâlet eder.

İcmâ-ı ümmet'den maksat, bir asırda bulunan bü­tün müctehidlerin bir hâdisenin dînî hükmü hakkın­da ittifak etmeleridir. Resûlullâh Efendimiz: "Ümmetim dalâlet (inançta ve amelde sapıklık) üzerine toplan­maz." buyurmuştur. Diğer bir hadîs-i şerîfte de: "Müslü­manların güzel gördüğü bir şey Allah katında da güzel­dir." buyurulmuştur. Binâenaleyh müctehidlerin bir me­sele hakkında rey (görüş) ve kanâatte bulunmaları, o mesele hakkında muteber bir huccettir, delîldir.

Kıyâs-ı fukahâ'dan maksat da bir hâdisenin kitap, sünnet ve icmâ-ı ümmetle sabit olan hükmünü aynı ille­te dayandırarak o hâdisenin tam benzerinde de ictihâd yolu ile isbât etmekten ibarettir.

Artık ümmet üzerine bu delîllerin hepsini kabul etmek ameldeki mezheb imamına uymak bir vecîbedir, zaru­rettir. Bu delîller insanların haklarını, vazîfelerini bildiren İslâm hukukunun inkişâfını te'mîne mahsûs birer ulvî feyz ve hikmet menbaıdır. Müslümanların dînî hayâtı bu dört feyizli hikmet ve maslahat kaynağından asla müs-tağnî olamaz.

Kaynak: Fazilet Takvimi

"KEŞKE BİZ DE MÜSLÜMAN OLSA İDİK"

"KEŞKE BİZ DE MÜSLÜMAN OLSA İDİK"
24 MAYIS 2010 PAZARTESI

Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular ki: "Kıyamet günü ebe­dî cehennemlikler, cehennemde toplandığı ve müslümanlardan Allah'ın dilediği bir kısım da cehennemde bulunduğu vakit kâfirler, bunlara 'Siz Müslüman değil miydiniz?' diyecekler, onlar 'Evet' diyecekler 'O hâlde gördünüz ya, Müslümanlığınızın size hiç faydası yok­muş. İşte siz de bizimle beraber ateşte yanıyorsunuz' diye ayıplayacaklar. Onlar; hayır öyle değil; bizim birta­kım günahlarımız vardı, Allâhü Teâlâ bizi onunla ceza­landırdı.' diye cevap verecekler.

Binâenaleyh Allâhü Teâlâ o kâfirlere gadap edecek ve fazlı ile rahmetiyle müminlerden olanların kurtarılmasını emredecek de ateşten çıkacaklar ve işte o vakit kafirler 'Ah, keşke biz de müslüman olsa idik' diyecekler.

İbn-i Abbas'dan (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir: Cenâb-ı Allah, müslümanları peyderpey rahmet ve şefaatine ka­vuşturacak ye nihayet 'Müslüman olan cennete girsin' buyuracak. İşte o zaman kâfirler, müslüman olmayı temennî edecekler.

Bu rivayetler kâfirlerin Müslüman olma arzularının en şiddetli olduğu zamanları ifâde etmektedir. Yoksa âhirette onların bu temennileri ve pişmanlıkları her an ve ebediyen devam edecektir.

O kâfirler inkâr ettikleri zaman haklarında Allâhü Teâlâ şöyle buyuracaktır: 'Bırak onları, yesinler.' Onların der­di hayvan gibi yiyip içmek, şehvetlerinin arzusu peşinde koşmaktır. Binâenaleyh, bırak yesinler. 'Hayvânî zevkleriyle boguşadursunlar,' Allah korkusu, âhiret, hesab düşüncesi ile alâkadar olmayarak keyf ededursunlar. 'Ve emel (umut, hayal) kendilerini oyalasın'; İşlerimiz düz­gün gidecek, uzun ömürler süreceğiz, dünyâdan istediği­mizi alacağız' diye kendilerini aldatarak akıbetten, âhiret-ten gafil olsunlar. 'Sonra bilecekler', başlarına geleceği görecekler, ne halt ettiklerini anlayacaklar, âh diyecekler, ama iş işten geçmiş bulunacak.

Kaynak: Fazilet Takvimi

"İŞİN BAŞI ŞEHADET KELİMESİ, DİREĞİ NAMAZ..."

"İŞİN BAŞI ŞEHÂDET KELİMESİ, DİREĞİ NAMAZ..."
24 MAYIS 2010 PAZARTESI

Muaz bin Cebel (r.a.) şöyle anlatıyor: Bir yolculukta Resûlullâh (s.a.v.) ile beraberdim. "Yâ Resûlallah! Beni cennete girdiren ve beni cehennemden uzaklaştıran şeyi bana haber ver." dedim.

Resûlullâh (s.a.v.): "Sen büyük bir şey sordun. O Allah'ın kendisine kolaylaştırdığı kimse için kolaydır; Allah'a ibâdet edersin, ona hiçbir şeyi ortak etmezsin, namazını kılarsın, zekâtını verir, ramazan orucunu tu­tarsın, hac edersin." buyurduktan sonra, "Sana hayır kapılarını söyleyeyim mi?" buyurdu. "Evet, yâ Resûlallah!" dedim. "Oruç kalkandır, sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları söndürür, kişinin gece kalkıp namaz kılması sâlihlerin şiarı (alâmeti)dir." buyurdu.

Sonra "Yanları yataklarından uzaklaşır, korku ve ümid içinde Rablarına duâ ederler..." mealindeki (Secde-16) âyetini okuduktan sonra:

"Sana işin başını, direğini, en mühimi söyleyeyim mi?" buyurdu.

"Evet, yâ Resûlallah..." dedim. "İşin başı kelime-i şehâdet; Allah'a ve Resulüne inanmak, direği namaz, zirvesi cihâddır." buyurdu. Sonra "Bütün bunların özünü söyleyeyim mi?" buyurdu. "Evet, Yâ Resûlallah..." dedim. -Dilini işaret buyurarak- "Buna sahip ol..." buyurdu. Ben "Ey Allah'ın Resulü! Konuştuklarımızdan da so­rulacak mıyız?" dedim. "Anan sensiz kalsın! İnsanları yüz üstü cehenneme atan, dillerinin yaptıkları değil mi­dir?" buyurdu.

Resûlullâh (s.a.v.), dili muhafaza etmenin zorluğuna işaret etmek için sözü ile iktifa etmeyerek dilini eli ile tutup göstermiştir. Yani, sana fayda vermeyen, boş şey­leri konuşma. Çok konuşanın hatâsı çok olur, hatâsı çok olanın da günahı çok olur. Çok konuşmanın sayıla­mayacak kadar çok kötülükleri vardır, demektir.

Kaynak: Fazilet Takvimi

PEYGAMBER EFENDİMİZİ (S.A.V) SEVMEK

PEYGAMBER EFENDİMİZİ (S.A.V) SEVMEK
24 MAYIS 2010 PAZARTESİ

Câhiliyye devrinde Zeyd b. Harise (r.a.) bir baskında kaçırılıp Mekke'ye getirilip satılığa çıkarılmış, Hazret-i Hatice validemiz de (r.anha) onu satın almıştı. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ile evlendikten sonra onu Resûlullâh'a (s.a.v.) hibe etmişlerdir.

Kabilesinden bâzı kimseler hacca geldiklerinde, Zeyd'i görmüşler ve döndüklerinde babasına vaziyeti bildirmişlerdi. Zeyd'in babası Harise ve amcası Kâ'b Mekke'ye geldiler. Peygamberimizin yanına gittiler ve: "Ey Muttalib'in oğlu, ey kavminin efendisinin oğlu! Siz Allah'ın Harem-i Şerîf'inin ehlisiniz, siz zahmettekileri kurtarır, esirleri doyurursunuz. Biz sana senin yanındaki çocuğumuz için geldik, bize lütfet ve ihsan et, takdim edeceğimiz fidyesini kabul eyle, salıverilmesine yardım­cı ol." dediler.

'O kim?' buyurdu. 'Zeyd b. Harise' dediler. Bunun üzerine "Hadi, onu çağırın da, muhayyer bırakın. Eğer sizi tercih ederse fidyesiz sizin olsun. Yok, eğer beni tercih ederse, vallahi ben, beni tercih edene fidyeyi ter­cih etmem." buyurdu. Zeyd'i çağırıp bunları tanıyor mu­sun? buyurdu. Evet, şu babam, şu amcam, dedi. Resûlullâh (s.a.v.) "Ben de o bildiğinim. Sana olan sohbetimi (muhabbetimi, sevgimi) de gördün. Şimdi ya beni tercih et ya onları..." buyurdu.

Zeyd b. Harise "Ben sana karşı kimseyi tercih ede­mem. Sen benim hem babam, hem de amcam yerindesin." dedi.

Babası ve amcası "Yazık sana ey Zeyd, köleliği hürri­yete, babana, amcana ve ailene tercih mi ediyorsun?" elediler.

Zeyd "Ben bu zâttan öyle şeyler gördüm ki ona karşı hiç kimseyi tercih edemem." diye cevap verince Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki: "Şâhid olun! Zeyd benim oğlumdur..." Bunun üzerine babası ile amcasının da gö­nülleri hoş oldu ve memnun olup gittiler.

Kaynak: Fazilet Takvimi

MAYIS ANKETI - Bugün seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz ?

MAYIS ANKETI - Bugün seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz ?


AKP 47 (45%)
CHP 19 (18%)
MHP 19 (18%)
BDP 3 (2%)
TDH 1 (0%)
SP 2 (1%)
DP 0 (0%)
BBP 1 (0%)
BTP 2 (1%)
DSP 0 (0%)
HEPAR 3 (2%)
IP 0 (0%)
TP 0 (0%)


Digerleri 1 (0%)
Kararsızım 5 (4%)

Toplam oylar: 103

23 Mayıs 2010 Pazar

GÜNAHLAR İNSANI SONUNDA YAKAR

GÜNAHLAR İNSANI SONUNDA YAKAR
23 MAYIS 2010 PAZAR

Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular ki: "Kul bir günah işle­diği zaman kalbinde siyah bir leke meydana gelir. Eğer (günah işlemekten) vazgeçer, istiğfar ederse (kalbi) temizlenir, parlar. Eğer döner (yine yapar)sa, o leke artar, nihayet kalbini istilâ eder. Bu, Allâhü Teâlâ'nın Kur'ân-ı Kerim'de şu âyetle haber verdiği pastır: .

"Hayır hayır; fakat onların kazandıkları (ve kâr sandıkları günahlar) kalplerinin üzerine pas bağla­mıştır." (Mutaffifîn-14)

Abdullah b. Mes'ud (r.a.)'ın rivayet ettiği hadîs-i şerif­te Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular:

"Küçük günahlardan sakının. Çünkü onlar insan­da birikerek, sonunda onu helak eder."

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Ey Âişe! Küçük gü­nahlardan sakın. Çünkü Allah onlardan da sorar." buyurdular.

Hz. Enes (r.a.) şöyle buyurmuştur: "Siz gözünüzde kıldan daha ince olan amelleri işliyorsunuz. Biz onları Resûlullâh (s.a.v.) zamanında (insanı) helak eden şey­lerden sayardık."

Kaynak: Fazilet Takvimi

CEHENNEM ATEŞİNE GİRMEK

CEHENNEM ATEŞİNE GİRMEK
18 MAYIS 2010 PAZAR


Ebû Ubeyde bin Huzeyfe (r.a.) kadı bulunduğu sırada yanına eşraftan birisi (dînin caiz görmediği) bir isteği için gelip ricada bulundu. Ebû Ubeyde (r.a.) ateş tutuşturmakta idi, gelene,

"Bir parmağını şu ateşe koymanı istiyorum." dedi. Adam,

"Sübhânallâh, olacak şey midir bu dedi" Ebû Ubeyde:

"Sen benim için parmaklarından birini şu ateşe sok­maktan çekindin. Halbuki benden bütün vücûdumu cehennem ateşine sokmamı istiyorsun." dedi.

Kaynak: Fazilet Takvimi

SIHHAT NİMETİ

SIHHAT NİMETİ
23 MAYIS 2010 PAZAR

Tıb ilmi, beden ilmidir ki, nazarî (teorik) ve amelî (pra­tik) olmak üzere iki kısımdır. Birincisi, sıhhati korumak ve ikincisi mevcut hastalığı tedâvî etmektir.

Bedenin sıhhatli olması büyük nimettir, Din ve dünyâ ehline devlettir ve sermâyedir.

Vücûdu korumak saadettir, ganîmettir. Çünkü vücu­dunun sıhhatini koruyan akıllı kimse, afiyet bulur, selâ­mette kalır. Tedbir ve ilâca ihtiyâcı kalmayıp, rahat bulur.

O devlet ve saadetin kadrini ve kıymetini bilip, fırsat el­de iken sağlığını korursan Hakk'ın yardımı ile ömrün olduk­ça sıhhat ve afiyette kalırsın. (Marifetnâme, İ.Hakkı k.s.)

Kaynak: Fazilet Takvimi

SULTAN ALPARSLAN'IN TÜRBE KİTABESİ

SULTAN ALPARSLAN'IN TÜRBE KİTABESİ
23 MAYIS 2010 PAZAR

1071'deki Malazgirt zaferimizin muhteşem kahrama­nı Sultan Alparslan merhumun "Merv" şehrindeki türbe kitabesi şu mealdedir:

"Ey Alparslan'ın göklere yükselmiş şan ve şerefini gö­renler! Şimdi Merv'e gelin de onun nasıl toztoprak oldu­ğunu görün."

22 Mayıs 2010 Cumartesi

BİR BEYİT - 22 MAYIS 2010 CUMARTESI

BİR BEYİT
22 MAYIS 2010 CUMARTESI


Allâha tevekkül edenin yaveri Hâk'tır,

Nâşâd gönül bir gün olup şâd olacaktır.
(Ziya Paşa)

Yani: Allah'a tevekkül edenin yardımcısı Allâh'dır. Her hüzünlü gönül birgün yine sevinecektir.

21 Mayıs 2010 Cuma

İMAM MUHAMMED HAZRETLERİ

İMÂM MUHAMMED HAZRETLERİ
21 MAYIS 2010 CUMA

İmâm Muhammed, İmâm-ı Âzam'ın pek büyük talebelerinden müctehid bir zâttır. H. 132 (M. 749-750) târihinde Vâsıfta doğmuştur.

İmâm-ı Muhammed Hazretleri İmâm-ı A'zam Efendimizin meclisine babası ile birlikte girdiğinde Ebû Hanife Hazretleri babasına hitaben "Oğlunda zekâ vardır. İlim tahsîline teşvik eyle." buyurması üzerine İmâm-ı Azam'ın meclisine devam etmişlerdir.

İmâm-ı Şafii Hazretleri buyurdu ki: "İmâm-ı Muhammed gibi güzel hâle sahip bir fakih az bulunur." "İmâm-ı Muhammed'den alınan ilimler kâğıt üzerine yazılmış olsa bir deve yükü kitab eder. Bütün insanlar dînî ilimlerde ehl-i Irak'ın iyâlidir (çocuğudur). Ehl-i irfan Ebû Hanife'ye minnettardır."

İmâm Muhammed Hazretleri vaktini boş yere sarf etmezdi. Geceyi üçe ayırmışdı.Bir kısmında namaz kılar, bir kısmında uyur, diğer kısmında mütâlea ile meşgul olurlardı. Dört bir yanı kitab ile çevrili bulunur idi.

Hârûn Reşid (rh.) kendisini Horasan'a kadı tayin ettiği zaman Bağdad'dan Horasan'ın merkezi Rey (Tahran) şehrine imâm ile beraber gitti. İmâm Muhammed M. 805 senesinde orada vefat etmiştir.

Harun Reşîd (rh.) İmâm Muhammed'in vefatına çok üzüldü ve "Âh, edeb ve fıkıh hazinesi yanımda idi, şimdi yalnız kaldım.", "Fıkıh ilmini Rey'de defneyledim." dedi.

İmâm-ı Muhammed Hazretleri bir gün bir talebesine "Sen namaz ve oruç meselelerine vâkıf mısın? dedi. O da: Evet, vâkıfım, deyince. "Öyle ise sen benden âlimmişsin. Zîrâ, namaz ve oruçta on iki bin mesele vardır." buyurdu. Hikmetli sözlerinden:


Büyüklük neseb ile değil, fazilet ve kemâl iledir.

Sâdık arkadaş seni hayra teşvik edendir.

Affetmek aklın zekâtıdır.

Adalet, asayişi rahat ve sükûnu muhafazadır.

Kişinin kendini beğenmesi kadar ahmaklık olmaz.

Kaynak: Fazilet Takvimi

ÖŞÜR NEYE DENİR ?

ÖŞÜR NEYE DENİR ?
21 MAYIS 2010 CUMA

Öşür arazisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sabittir ve farzdır. Âyet-i kerimenin meali: "Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çı­kardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin fenasını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî ve Hamîd'dir." (Bakara-267)

Hadîs-i şerîfte "Yağmurların, nehir ve çeşme (gibi akar) suların, tarla (içindeki) kaynağın suladığı (araziden çıkan) şeylerde (1/10: onda bir) öşür, (dolaba koşulan) hayvanlar ile sulanan (yerden elde edilen) şeylerde ise yarım öşür (1/20: yirmide bir) vardır."

Öşürde, arazî sahibinin akıllı, baliğ (ergen), zengin ol­ması şart değildir. Öşürde itibâr, arazî sahibine değil, araziyedir. Yânî, mal sahibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir.

Altın, gümüş, para ve ticâret mallarından, yılda bir de­fa zekât vermek gerekirken; arazide yılda kaç mahsûl elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır.

Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geç­mesi îcap etmez.

Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (ba­dem), zeytin ve benzeri yağlı maddeler ile pamuk, pa­lamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı ve benzeri mahsullerden öşür verilir.

Çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mı­sır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü meyvelerden; yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdasından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, o soğan ve sa­rımsaktan öşür vermek gerekir. Öşür arazisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsûlden de öşür verilir.

Hülâsa İmâm-ı A'zam buyuruyor ki: "Yerden, araziden el­de edilen mahsûlün azından da çoğundan da öşür farzdır."

Kaynak: Fazilet Takvimi

"NAZAR HAKTIR"

"NAZAR HAKTIR"
21 MAYIS 2010 CUMA

Nazardan Allâhü Teâlâ'ya sığınmalıdır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur ki: "Kendisinin veya kardeşinin bir şeyi bir kimsenin hoşuna gidince bereketle dua etsin. Çünkü nazar değmesi hakdır." Bizde "Mâşâallah, Tebârekellâh" denilmesi âdettir.

Bir hadîsi şerîfte de: "Her kim hoşuna giden bir şeyi görünce "Mâ şâallâh, lâ kuvvete illâ billâh" derse o şeye nazar (göz değmesi) zarar vermez." diye buyurulmuştur.

Nazar değmesin diye çocukların elbisesine boncuk işlenmesi, nazarlıklar takılması caiz değildir. Bunlar câhiliyyet devrine âid bir âdettir.

Fakat ekin tarlalarında, bostanlarda birer değnek üzerine hayvan kafası takılmasında bir mahzur yoktur. Bunlar, hem birer korkuluktur; bazı zararlı kuşların, hay­vanların buralara gelip sokulmalarına mâni olur, hem de göz değmemesine bir sebep olabilir. Çünkü "İsâbet-i ayn" denilen göz değmesi çok kere vâki'dir. İnsana da, hayvana da, mala da değebilir. Öyle olunca tarlaya, bostana bakacak kimselerin gözleri ilk evvel bu yüksek korkuluklara dokunur. Artık ondan sonra ekinlere vesâireye dokunmasında bir zarar kalmayabilir.

Kaynak: Fazilet Takvimi

20 Mayıs 2010 Perşembe

TRAFİK KAİDELERİ

TRAFİK KAİDELERİ
20 MAYIS 2010 PERSEMBE


• Uzun yolda seyahat ederken sürücü dakikada bir, birkaç saniye için aynalardan gerisini kollamalıdır. Trafiğin yoğun olduğu hallerde bu daha sık yapılmalıdır.

• Fren yaparken göz ucu ile aynadan arkadaki trafik kontrol edilmeli, önünde kısalmakta olan mesafeyi doğ­ru değerlendirmeli ve geriden yaklaşan aracın durup duramayacağını hesaplamalıdır.

• İki yan aynası ve dikiz aynası ile önündeki yolu, solunu ve sağını, arkasını, otomobilin göstergelerini sık sık kontrol eden sürücü, hem hızını ayarlamış hem de devamlı bir göz jimnastiği yapmış olur. Bu hareketler uyuklamaya ve uyuşukluğa karşı faydalıdır.

FESADIN ARTTIĞI GÜNLERDE

FESADIN ARTTIĞI GÜNLERDE
20 MAYIS 2010 PERSEMBE

Ebû Ümeyye eş-Şeybânî (r.a.) dedi ki: "Ey Ebû Sa­lebe! 'Ey îman edenler! Siz ancak kendinize bakınız (evvelâ kendinizi düzeltmeye çalışınız.) Siz hidâyette bu­lunduktan sonra dalâlette kalanlar size zarar veremez.' (Mâide-105) mealindeki âyet-i hakkında ne dersin?"

Ebû Salebe el-Huşenî (r.a.): 'Ben o âyeti Resûlullâh'a (sav) sordum. Şöyle buyurdu: "İyiliği emredip, kötülük­ten sakındırın. Ne zaman ki cimriliğe boyun eğildiğini, hevâya (nefsin kötü arzularına) uyulduğunu, dünyanın (âhirete) tercih edildiğini, herkesin (kitap ve sünneti terk ederek) kendi görüşünü beğendiğini gördüğün zaman, bilhassa kendini (kurtarmaya) bak ve insanları bırak. İlerde muhakkak öyle günler gelecek ki o zamanda sabretmek, ateşi elle tutmak gibi (zor olacak)dır. O gün­de (hayır amelleri) işleyene, aynı ameli işleyen elli kışı­nın kazandığı ecir ve sevab vardır.

'Yâ Resûlallâh! Bizden mi, onlardan mı elli kişinin mü­kâfatı vardır?' diye sorduklarında 'Hayır, sizden elli kişi­nin mükâfatı (nı kazanacaklar)' buyurdu.

Kaynak: Fazilet Takvimi

19 Mayıs 2010 Çarşamba

"NAMAZ MÜ'MİNİN MİRACIDIR"

"NAMAZ MÜ'MİNİN MİRACIDIR"
19 MAYIS 2010 CARSAMBA

...(Âyet-i kerîme ve hadîs-i şeriflerde emredilen) Salih amellerden maksat İslâm'ın üzerine bina edildiği beş rükündür, (İslâm şartlarıdır.)

Bu beş esas hakkıyla yerine getirilirse kurtuluş ümid edilir. Çünkü bu beş esas hadd-i zâtında (aslında) sâlih amellerdir, günahlara ve kötülüklere perdedirler. Allâhü Teâlâ'nın "...Şüphe yok ki namaz hayâsızlıklardan ve yaramaz şeylerden nehyeder." (Ankebût-45) âyeti de bu mânâya şahittir.

Bu beş rükün yerine getirilirse Allâhü Teâlâ'ya şükrün edâ edilmiş olması ümid edilir. Şükrün edası hâsıl olun­ca da azaptan kurtuluş hâsıl olur. "Siz şükreder, îman ederseniz Allah size ne diye azâd etsin?..." (Nisâ-147) buyuruldu.

O hâlde, insan bu beş esâsı yerine getirebilmek, hu­sûsiyle de dînin direği olan namazı dosdoğru kılabilmek için bütün gücü ile çalışmalıdır.

Mümkün mertebe namazın en küçük bir edebini dahi terk etmeye razı olmamalıdır. Namaz ibâdetini tam ya­pan kişi İslâm'ın esaslarından büyük bir aslı yerine ge­tirmiş ve kurtuluş için sapasağlam bir ipe tutunmuş olur. Allah sübhânehû muvaffak edendir.

Namaz mü'minin mîrâcı olduğu için, miraç gecesi Resûlullâh(s.a.v.) şereflendiren kelimelerin namazın sonunda (tahiyyatta) okunması emrolundu.

O halde namaz kılan kişi namazını mîrâcı kılmalı, namazda (Allâhü Teâlâ'ya) son derece yakın olmayı istemelidir. Resûlullâh (s.a.v.) "Kulun rabbine en yakın olduğu an namazdadır." buyurmuştur. Namaz kılan kişi Rabbine münâcât edip, azamet ve celâlini müşahede ettiği için, namaz kılarken onda korku ve heybet zuhur etmelidir. Namaz kılanın tesellisi (sükûnet bulması) için namazın iki selam ile bitirilmesi emrolunmuştur. (Mektûbât-ı İmâmı Rabbani, 1/304)

Kaynak: Fazilet Takvimi

PEYGAMBERİMİZİN İLK CUMA HUTBESİ

PEYGAMBERİMİZİN İLK CUMA HUTBESİ
19 MAYIS 2010 CARSAMBA

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) hicretleri esnasında bir Cuma günü devesine bindi ve yüz Müslüman ile Kubâ'dan kalktı ve Medîne-i Münevvere'ye doğru yola çıktı.

Yolda Salim bin Avfoğulları yurdunda Rânûna denilen vâdînin üst tarafına indi ve orada gayet belîğâne hutbe okuyup Cuma namazı kıldı. Hâtemü'l-Enbiyâ Hazretleri­'nin (s.a.v.) ilk kıldığı Cuma namazı budur ve bu hutbe­sinin hulâsa olarak tercümesi şöyledir:

(Resûl-i Ekrem kalkıp Hak Teâlâ Hazretlerine lâyık ol­duğu hamd ve senayı ettikten sonra şöyle buyurdular.)

"Ey insanlar! Sağlığınızda âhiretiniz için tedârik görünüz. Muhakkak bilirsiniz ki kıyamet gününde birinin başına vurulacak ve çobansız bıraktığı koyu­nundan sorulacak. Sonra Cenâb-ı Hakk ona diye­cek, ama nasıl diyecek; tercümanı yok, perdedârı yok, bizzat diyecek ki:

"Sana benim resulüm gelip de teblîğ etmedi (bildirmedi)mi? Ben sana mal verdim, lütuf ve ihsan et­tim. Sen kendin (âhiretin) için ne tedârik (hazırlık) ettin?"

O kimse de sağına soluna bakacak. Bir şey gör­meyecek. Önüne bakacak, cehennemden başka bir şey göremeyecek.

Öyle ise her kim ki kendisini -velev ki bir yarım hurma ile olsun- ateşten kurtarabilecek ise hemen o hayrı işlesin.

Onu da bulamaz ise, bari kelime-i tayyibe (lâ ilahe illallah Muhammedün Resûlullah) ile kendisini kur­tarsın.

Zîrâ onun (okunması) ile bir hayra on mislinden yedi yüz misline kadar sevâb verilir. Vesselâmü alâ resûlillahi ve rahmetullâhi ve berekâtühû"

Kaynak: Fazilet Takvimi

18 Mayıs 2010 Salı

"ONLARLA OTURANLAR BEDBAHT OLMAZLAR"

"ONLARLA OTURANLAR BEDBAHT OLMAZLAR"
18 MAYIS 2010 SALI

Hz. Ebû Hureyre'den (r.a.) Resûlullah (s.a.v.) buyur­dular ki: "Allâhü Teâlâ'nın yollarda dolaşıp, zikredenleri araştıran melekleri vardır. Allâhü Teâlâ'yı zikreden bir topluluk bulduklarında 'Aradığınıza gelin.' diye birbirle­rini çağırırlar. Onları kanatlarıyla kuşatarak dünyâ semâ­sına kadar doldururlar. Allâhü Teâlâ -onları daha iyi bil­diği halde- meleklere sorar:

'Kullarım ne diyorlar?' Onlar,

'Seni tesbih ediyorlar, sana tekbir okuyorlar, sana tahmîd okuyorlar, sana ta'zim (temcîd) ediyorlar.' derler. Allâhü Teâlâ,

'Onlar beni gördüler mi?'

'Hayır, ya Rabbi.''

'Yâ görselerdi ne yaparlardı?'

'Eğer seni görselerdi, daha çok ibâdet ederler, daha çok ta'zim ve tesbihde bulunurlardı.' derler. Allâhü Teâlâ buyu­rur: 'Onlar ne istiyorlar?' Melekler.

'Senden cenneti istiyorlar?'

'Cenneti gördüler mi?'

'Hayır, Yâ Rabbi!'

'Yâ görselerdi ne yaparlardı?'

'Eğer görselerdi, cennete karşı daha çok hırs gösterir­ler, ona daha çok rağbet ederler, onu daha çok isterlerdi' derler. Allâhü Teâlâ buyurur:

'Neden sığınıyorlar?'

'Cehennemden sığınıyorlar' derler.

'Onu gördüler mi?' 'Hayır, Yâ Rabbi!'

'Yâ görselerdi ne yaparlardı?'

'Eğer görselerdi, ondan daha çok kaçarlar, daha çok korkarlardı' derler. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ:

'Sizi şahit kılıyorum, onları affettim.' buyurur.

"Onlardan bir melek der ki: 'Onların arasında, onlar­dan olmayan falan günahkâr kul da var. O başka bir ihti­yâcı için uğramıştı, (aralarına) oturuverdi."

Allâhü Teâlâ 'Onu da affettim. Onlar öyle bir ce­maattir ki, onlarla oturanlar, onlar sayesinde bed­baht olmazlar.'

Kaynak: Fazilet Takvimi

TARİHTE VAKIFLAR

TÂRİHTE VAKIFLAR
18 MAYIS 2010 SALI

Müslümanlar, târih içerisinde; dîne, ilim ve faziletin yayılmasına, insaniyet ve medeniyete hizmet için birçok para ve mallar sarfederek vakıflar meydana getirmişlerdir ki bazıları şunlardır:

Câmî, mescid ve kırlarda yapılan namazgahlar.

Medrese, mekteb, kütübhâne, zaviye, ribât, dergâh. Bunlar birer ilim ve irfan yurdu, birer ibadet ve tâat bucağı olmak üzere vücûda getirilmiştir.

Çeşme, sebil, sarnıç, havuz, kuyu, göl, yolların tamiri. Bunlar da insanların en mühim ihtiyaçlarını karşılamak­tadırlar.

Kervansaraylar, hastahâneler, müslümanların defnedil­meleri için kabristanlar, zayıf hayvanların otlayıp beslen­meleri için meralar, kuşlar için evler.

Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere ahâ­lisinden fakir olanlara ve hac yolunda parasız kalanlara ve hacılara su ve şerbet dağıtılmasına mahsus vakıflar.

Tefsir', hadîs, fıkıh okutulması, hafız yetiştirilmesi -ki bunlar aynı zamanda farz-ı kifâyedîr-, fakir mekteb ço­cuklarına cüz ve kitaplarının alınması, Kur'ân-ı Kerîm'i hatmeden çocuklara birer miktar para verilmesi için ya­pılmış vakıflar.

Ramazân-ı Şerîfde ve sâir mübarek günlerde iftarda hurma, zeytin, su dağıtılması için yapılmış vakıflar.

Fakirlere vakit vakit ve bilhassa Ramazân-ı Şerîfde, regâib ve berât gibi mübarek gecelerde para veya erzak dağıtmak, fakir kızlara çeyiz tedârik etmek, fakir cenaze­lerini kaldırmak, yetim ve yoksul çocuklara, fakir, dul ka­dınlara bayram elbisesi satın almak için yapılmış vakıflar.

Yolculara yardım etmek, esirleri âzâd etmek, âzâd edilmiş kölelere, cariyelere yardım için yapılan vakıflar.

Mushaf-ı şerîf ve diğer dînî, ilmî kitabların yazılması, alınması, tamir ve cilt edilmesi ve hayır müesseselerinin yaşayabilmeleri için yapılan vakıflar.

Bütün bunlar, ecdadımızın, sonraki nesilleri ne kadar düşündüklerine, sadakalarının devamını temin etmek ve örnek olmak istediklerine ve kendilerindeki iyilikseverlik fikrinin yüksekliğine birer şanlı, şerefli delîldir.

Kaynak: Fazilet Takvimi

İnternette yeni Fenerbahçe geyikleri

İnternette yeni Fenerbahçe geyikleri
18 MAYIS 2010 SALI


Turkcell Süper Lig'in son haftasında sahasında Trabzonspor ile 1-1 berabere kalarak, şampiyonluğu Bursaspor' kaptıran Fenerbahçe, internet sitelerinde ve taraftar forumlarında espri konusu oldu.

Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'ndaki karşılaşmada, Beşiktaş'ın Bursaspor ile 2-2 berabere kaldığı anonsu üzerine, binlerce taraftarın şampiyonluk kutlaması için sahaya girmesi, ünlü sosyal paylaşım sitesi Facebook başta olmak üzere birçok internet sitesinde ve bazı taraftar forumlarında espri konusu oldu.

İnternete dolaşan Fenerbahçe ile ilgili en yeni esprilerden bazıları ise şunlar;

- Fenerbahçe seneye açık ara şampiyon olsa bile şampiyon olduğuna artık 1 hafta inanmaz.

- Bolu tünelinde telefonlarına ulaşılamayan bir grup Fenerbahçe taraftarının hala kutlama yapıldığı öğrenildi

- “Şampiyonluk gelince dünyayı yakarız" dediler, gelmeyince statlarını yaktılar.

- Yakarız diyorlardı, inanmıyorduk.

- Maç bittiğinde ikinciliği kutlayan Ulvi

- Efkardan sigara yakmak isterken, stadını yakan Ulvi.

- "Sazan" yaz, 1907'ye gönder, "şampiyon olduk" deyip sahaya insinler

- Fenerbahçe Türkiye Kupası rekorundan sonra bu kez de gözünü Lig şampiyonluğu kupasını alama-maya dikti

- İyi ki varsın Fenerbahçe, sana baktıkça başka bir takımı tutmanın haklı sevincini yaşıyoruz

- Hekesin gönlünden ne kopuyorsa versin, Fener’e kupa alacağız

- Atkı 19 TL, forma 89 TL, maç bileti 100 TL, fenerin şakadan şampiyonluk sevinci paha biçilemez

- Bilica kupa bulma umuduyla Saracoğlu'nda yine kazı çalışmalarına başlamış

- Kızılay Kadıköy'de morfin dağıtıyormuş, acılarını dindirmek için

- Maymunsuz sirk, Fenersiz Lig olmaz

- Guiza'yı seneye de Fenerbahçe'de görmek istiyoruz

- Şampiyonlar ikiye ayrılır biri gerçek şampiyon, biri de kendini şampiyon zannedenler

17 Mayıs 2010 Pazartesi

ALLAH İÇİN SEVMEK VE ALLAH İÇİN BUĞZ ETMEK

ALLAH İÇİN SEVMEK VE ALLAH İÇİN BUĞZ ETMEK
17 MAYIS 2010 PAZARTESİ

Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek mü'minin en faziletli hasletlerindendir. Hz. İbn-i Abbas (r. anhümâ) Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Hz. Ebû Zerr'e şöyle dediğini rivayet etti:

"Yâ Ebâ Zer, îmânın hangi rüknü daha sağlamdır?"

"Allah ve Resulü daha iyi bilir." deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v.),

"Allah İçin dost olmak, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir." buyurdu.

Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek îmânın ke­mâle ulaşmasına sebep olur. Mü'min, îmânın tadına bu şekilde ulaşır. Bu, Allah için olan amelin en hâlis olanıdır.

Hz. Ömer bin Hattâb (r.a.) buyuruyor ki: "Bir kişi geceleri namaz kılıp, gündüzleri oruç tutsa, sadaka verse ve cihâd etse fakat sevdiğini Allah için sevmese, buğz ettiğine de Allah için buğzetmese bu yaptığı ibâdetlerin ona bir faydası olmaz."

Allâhü Teâlâ, Mûsâ (a.s.)'a şöyle vahyetti: "Yâ Mûsâ! Hiç, benim için bir amel işledin mi ?" Dedi ki: "İlâhî, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim, zikrettim." Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:

"Namaz senin dînin için Müslüman olduğuna dâir de­lildir; oruç seni ateşten koruyan bir kalkandır; sadaka arşımın gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı gün­de mahşerde senin için bir gölgedir, zikir, karanlık yer­lerde nurdur. Bunların faydası hep sana aittir, sana döne­cektir. Sen sırf benim için ne amel işledin?

Mûsâ (a.s.): "Yâ Rabbi, bana, senin için olan ameli öğret." dedi.

Allâhü Teâlâ buyurdu ki: "Yâ Mûsâ! Hiç benim rızâm için bir dostuma dostluk yaptın mı? Hiç benim rızâm için benim düşmanıma düş­manlık ettin mi?"

Bundan sonra Mûsâ (a.s.) öğrendi ki, amellerin en güzeli Allah için sevmek ve Allah için buğz(düşmanlık) etmektir.

Kaynak: Fazilet Takvimi

KUR'ÂN'I KERÎM ANCAK ALLAH RIZÂSI İÇİN OKUNUR

KUR'ÂN'I KERÎM ANCAK ALLAH RIZÂSI İÇİN OKUNUR
17 MAYIS 2010 PAZARTESİ

Kur'ân-ı Kerîm okuduktan sonra dünyevî hiçbir şey istememek lâzımdır.

İmrân bin Husayn (r.a.) bir adama uğradı. Adam Kur'ân-ı Kerîm okuyor, sonra da bir şeyler istiyordu.

İmran bin Husayn'ın bu gördüğü hâlden kalbi sıkış­mış ve musibete uğrayan kimse gibi, "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn" âyetini okuduktan sonra, "Ben Resûlullah'ın, 'Kim Kur'ân-ı Kerîm'i okursa Allah'ın rızâsını ve cennetini istesin. Onunla dünyâyı istemesin. Çünkü öyle topluluklar, kimseler gelecek ki, Kur'ân-ı Kerîm okuyacaklar ve onun karşılığını insanlardan isteyecek­ler.' buyurduğunu işittim." demiştir.

Kaynak: Fazilet Takvimi

İNSANLARIN HESABA ÇEKİLMESİ

İNSANLARIN HESABA ÇEKİLMESİ
17 MAYIS 2010 PAZARTESİ

Âhirette insanların hesaba çekilmesi ellibin sene kadar sürecektir. İnsanların ba'zısı hesapsız cennete girerler.

Hayvanların hakları verildikten sonra Cenâb-ı Hakk onlara "Toprak olunuz!" diyecek, onlar da toprak olacak­lardır. İşte o zaman kâfirler "Keşke biz de toprak olsaydık!.." diyecekler, fakat pişmanlığın faydası olmayacaktır.

Cennet ve Cehennem hep dünyâda kazanılır. Son pişmanlığın faydası olmaz ve âhirette pişmanlık ile âh vâh etmekten başka yapacak bir şey kalmaz.

Bütün insan ve cinlerin mahşerde hesablaşması ve muhakeme işleri tamam olunca Cennet ehli ve Cehen­nem ehli takım takım ayrılacak ve Sırat Köprüsü Ce­hennem üzerine kurulacak; Cennet ehli onun üzerinden kimi yıldırım gibi, kimi rüzgâr gibi ve kimi sür'atli koşan atlar gibi geçip Cennet'e gidecekler. Cehennem ehli ise geçemeyip ateş içine düşecekler ve Cehennemin yedi katında derecelerine göre yerleşeceklerdir.

Kâfirler Cehennem'de ebedî kalacaklar. Ama mü'minler, varsa günâhları kadar yandıktan sonra çıkıp Cennete gireceklerdir. Zîrâ mü'min, büyük günah işle­mekle kâfir olmaz. Zerre kadar îmânı olan Cehennem'­de ebedî kalmaz.

Kaynak: Fazilet Takvimi

16 Mayıs 2010 Pazar

Tarihte bir ilk gerçekleşti !

Tarihte bir ilk gerçekleşti !
16 MAYIS 2010 PAZAR

Turkcell Süper Lig'de 2009-2010 sezonunun şampiyonu Bursaspor oldu.

47 yıllık mazisinde ligde ilk kez kupayı kazanmayı hak eden yeşil beyazlı taraftarlar sokakları ve Bursa Atatürk Stadyumu'na karnaval yerine çevirdiler.

Turkcell Süper Ligin yeni şampiyonu Bursaspor binlerce taraftarını sokağa döktü. Bursa'da Beşiktaş maçı Kadıköy'de de Fenerbahçe Trabzon maçının bitiminin ardından şampiyonluğunu ilan eden yeşil beyazlı taraftarlar Atatürk Stadı'nın içine inerek sevinçlerini futbolcular ve teknik direktör Ertuğrul Sağlam ile birlikte kutladılar.

Bursa'da Beşiktaş karşısında alınan 2-1'lik galibiyet ve Kadıköy'de Fenerbahçe'nin Trabzonspor ile berabere kalması, kupayı Bursa'ya getirdi. 47 yıllık mazisinde ligde ilk kez kupayı kazanmayı hak eden yeşil beyazlı taraftarlar sokakları ve Bursa Atatürk Stadyumu'na karnaval yerine çevirdiler.

Şampiyonluğun ilan edilmesinin ardından tel örgülerden atlayan 23 bin taraftar sahaya indi. Konfeti ve meşale şovlarla taraftarlar sevinçlerini futbolcular ve teknik kadro ile paylaştı. Bursaspor Kulubü Başkanı İbrahim Yazıcı da şampiyonluk sevincini protokol tribününde yönetici arkadaşları, protokol üyelerine sarılarak kutladı. Bursaspor Kulüp Müdürü Osman Nuri Biçen de gözyaşlarını tutamadı.

Yeşil beyazlı taraftarlar Altıparmak Caddesi ve Atatürk Caddesi ile kentin dört bir yanında şampiyonluk kutlamaları yapıyorlar. Kent trafiğine araç girişine izin verilmezken, kutlamaların gece geç saatlere kadar süreceği bildirildi. Yeşil beyazlı taraftarlar Şampiyonlar Ligi'ne direk katılmanın sevincini yaşarken, Boğaz Köprüsü'nde yeşil beyazlı bayrağı dalgalandıracak olmanın sevincini yaşıyorlar.

Bursa Atatürk Stadyumu'nda ve kent caddelerinde polis geniş güvenlik önlemi aldı.

Fenerbahçe taraftarları çıldırdı

Fenerbahçe taraftarları çıldırdı
16 MAYIS 2010 PAZAR

Maçın bitiş düğünün ardından Sarı-lacivertli çılgın taraftarlar tribünleri ateşe verdi.

Fenerbahçe'nin sahasında Trabzonspor ile 1-1 berabere kalıp, sahasında Beşiktaş'ı 2-1 yenen Bursaspor'a şampiyonlugu kaptırması üzerine, Sarı-lacivertli öfkeli taraftarlar stadı ateşe verdi.

Bursaspor maçının 2-2 tamamlandığı ve ' Şampiyon Fenerbahçe' anonsuyla saha içine akın eden Fenerbahçe taraftarları stad hoparlörlerinden yapılan ikinci anons sonucu adeta yıkıldı. Bir anda olaylar başladı ve maçın ardından taraftarlar tribünleri ateşe verdi. İtfaiye ekipleri tribünlerde çıkan yangını söndürmek yoğun çaba harcıyor.

Fenerbahçe taraftarına polis tazyikli suyla müdahale ediyor.

2009-2010 SEZONU: BURSASPOR ŞAMPİYON

2009-2010 SEZONU: BURSASPOR ŞAMPİYON
16 MAYIS 2010 PAZAR

26 yıl aradan sonra Anadolu'dan şampiyon çıktı. Beşiktaş'ı evinde 2-1 mağlup eden Bursaspor şampiyonluğa ulaşan taraf oldu. Kadıköy'den gelen haberle Bursa'da futbolcular ve taraftarlar çılgına döndü.


BURSASPOR: 2 - BEŞİKTAŞ: 1

Stat: Atatürk

Hakemler: Cüneyt Çakır xxx, Tarık Ongun xxx, Muhittin Gürses xxx

Bursaspor: Ivankov xxx, Ömer xxx, İbrahim xxx, Mustafa xxx, Ali xxx, Bekir Ozan xxx (Dk.90 artı 2 Tuna?), Ergiç xxx, Ozan İpek xxx, Batalla xxx (Dk. 82 Eren xxx), Turgay xxx, Sercan xxx (Dk. 70 İsmail xxx)

Beşiktaş: Rüştü xx, Sivok xx, İbrahim Toraman x, İbrahim Üzülmez xx (Dk. 61 Uğur xx), İsmail xx, Necip xxx, Fink xx (Dk. 74 Cumali xx), Ernst xx, Tello xx, Nihat x, Nobre x

Goller: Dk. 32 Batalla, Dk. 44 Ali (Bursaspor), Dk. 88 Uğur (Beşiktaş)

Sarı kartlar: Dk. 40 Bekir Ozan (Bursaspor), Dk. 26 Necip, Dk. 64 Fink (Beşiktaş)

MÜMİNLERİN ÖZELLİKLERİ

MÜMİNLERİN ÖZELLİKLERİ
16 MAYIS 2010 PAZAR

Resulullah (s.a.v) bir gün sahabilerle oturuyordu. Birden secdeye kapandı ve uzun süre secdede kaldı. Sonra başını secdeden kaldırdı, ellerini açarak şöyle dua etti:

"Allahım! Bize ikram et, bizi hor hakir bırakma. Bize nimetini artır, noksanlaştırma. Bize izzet ve şeref ver, bizi zelil etme."

"Ya Resûlullah niçin böyle söylediniz?" diye sordular. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:

"Bana bir sure nâzil oldu ki kim onunla amel ederse cennete girer." (Hâkim)

Sonra şu âyetleri okudu:

"Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; onlar ki namazlarında huşû içindedirler; onlar ki boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler; onlar ki zekatı verirler; onlar ki iffetlerini korurlar; ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeler) hariç (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir. Kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir. Yine o (mü'minler) ki emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler; ve onlar ki namazlarına devam ederler. İşte asıl bunlar vâris olacaklardır." (Mü'minun 23/1-10)

Kaynak: Semerkand Takvimi

15 Mayıs 2010 Cumartesi

PEYGAMBER EFENDİMİZİN AMCASI EBU TALİB

PEYGAMBER EFENDİMİZİN AMCASI EBÛ TÂLİB
15 MAYIS 2010 CUMARTESİ

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) amcası Ebû Tâlib, Peygamberimiz'i (s.a.v) çok sever, pek ziyade korurdu. Resûlullah Efendimiz'in pek muhterem ve pek doğru sözlü bir zat olduğunu bilirdi. Fakat kavminin dedikodusundan çekinerek görünüşte iman etmiş değildi. Kalben iman etmiş olduğu kendisine isnad edilen bazı şiirlerinden anlaşılmaktadır. Gerçeği ancak yüce Allah bilir. Seksen yaşında olduğu halde, risaletin (peygamberligin) onuncu yılında vefat etmiştir.

Ebû Tâlib ölümüne yakın bir zamanda Kureyş büyüklerini yanına çağırarak onlara şöyle bir öğüt vermiş: "Ey Arab'ın seçkinleri! Kimsesizlere sevgi, fakirlere yardım ediniz. Namus ve fazileti gözetiniz. Daima birlik ve beraberlik içinde hareket ediniz. Özellikle Muhammedül'l-Emîn'e itaat edip onu gözetiniz. İyi biliniz ki, Hazret-i Muhammed her sözünde doğrudur. O, Allah'ın hidayetine başarısına kavuşmuştur. Bütün Kureyş oymakları ve bütün çevre insanları onun emrine boyun eğecek, onun çağrısına koşacaktır. Eğer daha yaşayacak olsaydım, her türlü zorluklara katlanarak ona yardıma davem ederdim."

Kaynak: Semerkand Takvimi

14 Mayıs 2010 Cuma

"ANCAK MÜ'MİNLER KARDEŞTİR"

"ANCAK MÜ'MİNLER KARDEŞTİR"
14 MAYIS 2010 CUMA

Dînde kardeşlik, Ensâr ve Muhâcirîn arasındaki yük­sek fazîletlerden olduğu gibi dînin de rükünlerindendir. Hadîs-i şerîfte: "Mîzânda sevabı en ağır gelecek hase­nat (iyi amel) güzel huydur. Kimin dili tatlı olursa dînde kardeşleri çok olur." ve

"Allâhü Teâlâ bir kimse hakkında hayır irâde buyurursa ona sâlih ve sâdık bir arkadaş ihsan eyler ki o arkadaş ona unuttuklarını hatırlatır, hatırlattıklarına da yardım eder." ve

"Kişi dostunun ve sevdiğinin dîni üzere hareket eder. Binâenaleyh sizden biriniz kendini anlamak isterse ar­kadaşlarına bakıversin." buyurulmuştur.

Büyük âlim Fahreddîn Râzî, Tefsîr-i Kebîr'de, "İslâm kardeşliği, din nazarında neseb kardeşiliğinden daha kuv­vetlidir. Çünkü din kardeşliği bulunmayanın neseb kardeşliğine itibâr yoktur. Onun içindir ki bir müslüman vefat etse gayr-ı müslim kardeşi ona vâris olamaz" demiştir.

Âyet-i celîlede meâlen: "Ancak mü'minler kardeştirler: onun için iki kardeşinizin aralarını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete erdirilesiniz. (Hucurât-10)" buyurul­muştur. Bu âyet-i celîlede din kardeşliğinin ıslâhın sebe­bi olduğu ve bu ıslâhın ve kardeşliğin takvadan bulun­duğu beyân buyurulmuştur. Yani Allah korkusu kalpte gereği gibi yerleşirse Allah'ın hakkını ve kulların hakkını tamamen tanırsınız. Birbirinizin hukukunu tamamıyla tanıdığınız müddetçe aranızda ayrılık, fitne, düşmanlık ve harbe sebep olacak bir şey meydana gelmez.

Böyle olan bir kardeşliğin îcâbı kendisi için sevip arzu ettiği şeyi kardeşi için de istemek, onu sevindiren şeyin kendisini de sevindirmesi, ona fena gelecek şeyleri ken­dince de fena saymak ve onun bütün hâllerini kendisi gibi kabul ederek dâima yardımına koşmak gibi kâmil hasletler, huylardır.

Bundan anlaşılır ki her mü'min başkasından yardım beklemek değil, başkasına yardım eylemek gayretinde bulunmalı, irâdesini o yolda sarf eylemelidir.

Kaynak: Fazilet Takvimi

CEMAZİYE'L-AHİR AYI

CEMÂZİYE'L-ÂHİR AYI
14 MAYIS 2010 CUMA

Yarın girecek olduğumuz Cemâziyelâhir ayı, kamerî ayların altıncısıdır. Bu ayda, mu'tât evrâd ve ezkara de­vam edilmelidir.

CEMÂZİYEL-ÂHİR AYI İÇTİMÂ' SAATİ, RU'YET VE BAŞLANGICI

Hicrî-Kamerî 1431 yılı Cemâziyelâhir ayı ictimâ'ı bugün (14 Mayıs Cuma) Türkiye saati ile 04.05'de.

Ruyet ise yine bugün (14 Mayıs Cuma) günü Türki­ye saati ile: 17.58'dedir.

Hilâl'in görüldüğü yerler: Asya kıtasının batısı, Orta ve Kuzey Afrika ile Arap Yarımadası ve Avrupa kıtası.

Hilal; Türkiye, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ye Arap yarımadasından da (güneybatısı hariç) görülebile­cektir. Hilâlin görüldüğü günü takip eden (15 Mayıs Cumartesi) günü de Cemâziyelâhir ayının (1)'ıdır.

Kaynak: Fazilet Takvimi

İMAM-I AZAM EBU HANİFE (R.A.)

İMÂM-I AZAM EBÛ HANÎFE (R.A.)
14 MAYIS 2010 CUMA

İmâm-ı A'zam Hazretleri, Tabiînin büyüklerinden olup, Ashâb-ı kiramdan Enes bin Mâlik'i (r.a.) ve ayrıca altı zâtı görmüş ve onlardan hadîs-i şerif rivayet etmiş­tir. Künyesi Ebû Hanîfe, ismi Numân'dır. Babası Sabit, Kûfe'de Hz. Ali ile görüşmüştür. Hz. Ali, kendisine ve zürriyetine bereket ve hayırla duâ etmiştir.

Hz. Alî (k.v): "Şehriniz Kûfe'den birisini size haber ve­reyim mi? Künyesi Ebû Hanîfe'dir. Kalbi ilim ve hikmetle dolar. Râfızîlerin Hz. Ebû Bekir ve Ömer sebebiyle helak oldukları gibi, âhir zamanda da onun sebebiyle niceleri dalâlete düşerler." Yani İmâm-ı A'zam Hazretlerini beğenmeyen, ilmine, içtihadına değer vermeyen o müçtehidse ben de müçtehidim diyen birçok kimseler helak olur.

İmâm Muhammed Bakır Hazretleri, Ebû Hanîfe'ye: "Seni şöyle görüyorum ki, ceddim (Peygamber Efendi­mizin sünneti sönmek üzere iken onu sen ihya edersin. Her feryâd edenin imdadına yetişirsin. Dertlilere deva olursun. Hayrette kalanlar durakladıklarında sana so­rarlar, yollarını kaybedenlere sen doğru ve açık yolu gösterirsin." buyurdu.

İmâm-ı A'zam Hazretleri dört bin büyük âlimden ilim almıştır. Resûlullâhın asrından sonra en hayırlı asırda takva ile içtihâd eyledi.

İmâm-ı A'zam Hazretleri çok takva sahibi idi. Helâl kazanmak için ticâret yapardı. Zerre kadar şüphesi ol­sa, yüzlerce altını, fakirlere, âlimlere verirdi.

İmâm Züfer buyurdu: "İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'nin derslerine yirmi yıldan fazla devam ettim. İnsanlara onun kadar nasîhat veren ve müşfik olanını görmedim. O bütün kuvvetini Allah için harcardı. Gündüzün büyük kıs­mında fıkıh meselelerinin ve dînî suâllerin halli ve ilim öğretmek ile meşgul olurdu. Ders meclisinden kalkınca; ya bir hastayı ziyaret, ya bir cenazeye iştirak, ya bir fakîre yardım, yahut bir din kardeşini ziyaret eder, ihtiyâçla­rını gidermeye çalışırdı. Gecelerini Kurân-ı Kerîm oku­maya, Rabb'ine ibâdete ve namaz kılmaya ayırırdı. Vefat edinceye kadar bu hâl üzere idi." Rahmetullahi aleyh

Kaynak: Fazilet Takvimi

13 Mayıs 2010 Perşembe

KİBİR, HIRS VE HASEDDEN SAKININ

KİBİR, HIRS VE HASEDDEN SAKININ
13 MAYIS 2010 PERSEMBE

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Kibirden sakının! İblîs'in Âdem'e (as.) secde etme­sine manî olan kibirdir.

Hırstan da sakının! Çünkü Âdem'i (a.s.) yasaklanan ağaçtan yemeye sevk eden, cennette çok kalma hırsıdır.

Hasedden de sakının! Çünkü Adem'in (a.s.) iki oğlun­dan biri diğerini hased yüzünden öldürmüştür. Hased bütün hataların aslıdır, köküdür.

Kaynak: Fazilet Takvimi