30 Haziran 2010 Çarşamba

KADER

KADER
30 HAZİRAN 2010 CARSAMBA


Îmânın altıncı şartı kadere inanmaktır. Kader, hayır ve şerrin, kaza ve kaderin, fayda ve zararın Allâhü Teâla'nın bilmesi, dilemesi ve yaratmasıyla olduğuna inanmaktır. Allâhü Teâlâ Hazretleri olmuş ve olacak her şeyi bilip ezelde takdir buyurmuştur. Lâkin kullara irâde-i cüz'iyye verip onu hasenata (hayra, sevaplara) sarf edenlere lütuf ve ihsan (ikram) eder; günâha sarf edenlere ise azâb eder.

Biz Allâhü Teâlâ Hazretlerinin zâtını da sıfatlarını da tam mânâsı ile bilemeyiz. O kendini Kur'ân-ı Kerîm'de ne türlü bildirdiyse biz de onu öyle biliriz. Kader ve kazanın sırrını gereği gibi anlayamayız. Bize lâzım olan, her işte sebeplere teşebbüs ile beraber Cenâb-ı Hakk'a tevekkül etmektir. Tarlayı sürüp tohumu ekmeli, sonra Cenâb-ı Hakk'a tevekkül etmeli (neticeyi beklemeli)dir.

Mısra:
"Tedbîrde kusur etme ki takdîre bühtan etmeyesin."

Kaynak: Fazilet Takvimi

29 Haziran 2010 Salı

EZAN ve KAMET

EZAN ve KAMET
29 HAZIİRAN 2010 SALI


Beş vakit namazdan evvel ezan ve kamet sünnettir. Namazın vakti girince ezan şöyle okunur:

Dört kere: Allâhü ekber
İki kere: Eşhedü en lâ ilahe illallah
İki kere: Eşhedü enne Muhammeden resûlullâh
İki kere: Hayye ale's-salâh
İki kere: Hayye ale'l-felâh
İki kere: Allâhü ekber
Bir kere: Lâ ilahe illallah

Sabah namazının ezanında 'hayye ale'l-felâh'dan sonra iki kere "essalâtü hayrun mine'n-nevm" demek müstehabtır.

Kâmetde ezan gibidir. Lâkin kamette "hayye ale'l-felâh"lardan sonra iki kere "kad kâmeti's-salâh" denir.

Kaynak: Fazilet Takvimi

EZAN-I MUHAMMEDİ

EZÂN-I MUHAMMEDİ
29 HAZİRAN 2010 SALI


Ezan, lûgatta bildirmek demektir. Dinde, farz namaz­lar için belli vakitlerde ma'lûm şekil ile okunan mübarek sözlerden ibarettir. Ezan okuyana "müezzin" denir.

Farz namazlar için ezan okumak, bu namazların kılı­nacağını ilân edip bildirmek, kitap ve sünnetle sabittir. Fakat İslâm'ın başlangıcında namaz vakti gelince bir müddet: "Essalâte, essalâte (namaza, namaza)" veya: "Essalâtü câmiatün (namaz toplayıcıdır)" deniliyordu.

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) hicretinin birinci yı­lında, Medine-i Münevvere'de Mescid-i Nebevî inşâ edi­lip tamamlanmıştı, Ashâb-ı Kiram toplanarak cemâatle namaz kılmaya başlamışlardı. İşte bu sırada Peygam­ber Efendimiz (s.a.v.) namaz vakitlerinin duyurulması hususunda ashabı ile istişarede bulundu. Nihayet As­hâb-ı Kirâm'dan bazı zatların aynı şekilde görmüş oldukları sâdık rüya ile ve sonra vahiy ile bildiğimiz gibi ezan okunmaya başlanmıştır. Bu ezan Müslümanlığın en büyük alâmetlerinden biridir ve erkekler için vâcib kuvvetinde sünnet-i müekkededir.

Ezân-ı Muhammedi ile halka hem namaz vakitleri, hem de namazların kılınacağı bildirilmiş olur. Bununla beraber, bütün dünyâya karşı İslâm dininin esasları; Allâhü Teâla'nın birliği, Muhammed Mustafa'nın (s.a.v.) Allah'ın resulü olduğu, necat ve felahın yani kurtuluşun namaz ibâdetinde olduğu ilân edilmiş, bildirilmiş olur.

Yeryüzünde namaz vakitleri değişik saatlere rastla­maktadır. Bu bakımdan dünyâda ezan okunup namaz kılınmayan hiçbir saat yoktur. Ezan ile İslâm ma'betlerinin minarelerinden bütün insaniyet âlemine Allâhü Teâla'nın varlığı, birliği, azameti, Muhammed Mustafâ'­nın (s.a.v.) peygamberliği, namazm felah ve necata; dünya ve âhirette kurtuluşa sebep olduğu, yüksek bir sesle ilan edilmektedir.

Kaynak: Fazilet Takvimi

28 Haziran 2010 Pazartesi

GURBETÇİ AİLE KAZA YAPTI: 5 ÖLÜ

GURBETÇİ AİLE KAZA YAPTI: 5 ÖLÜ
28 HAZIRAN 2010 PAZARTESI


DANİMARKA'dan ailesiyle Türkiye'ye tatile gelen Ömer Baydak (38) yönetimindeki ZY 30-737 yabancı plakalı otomobil, Afyonkarahisar’ın Çay İlçesi’nde, iddiaya göre aşırı hız ve sürücüsünün direksiyon başında uyuması sonucu takla atıp şarampole yuvarlandı. Kazada 3’ü çocuk 5 kişi öldü, 2 kişi yaralandı. Kazada ölen çocuklardan geriye yola savrulan oyuncakları kaldı.

Kaza, bugün saat 06.00 sıralarında Afyonkarahisar- Konya karayolunun 51’inci kilometresinde meydana geldi. Ömer Baydak yönetimindeki ZY 30737 Danimarka plakalı otomobil, takla atıp şarampole yuvarlandı. Kazada, hurdaya dönen araçta bulunan Sudenaz Baydak (1), Serdar Tolga Baydak (11) ve Hatun Bayhan (46) olay yerinde, sürücü Ömer Baydak ve Yaren Bayhan da (11) ambulansla kaldırıldığı Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Yaralı Semih Baydak (14) ve Serhan Baydak (8) ambulansla Akşehir Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

OYUNCAKLAR YOLA SAVRULDU

Kaza yerinde, ölen çocukların çocukların yola savrulan oyuncakları dikkat çekti. Olay yerinde ölen 3 kişinin cesedi, otopsi yapılmak üzere Çay Devlet Hastanesi Morgu’na kaldırıldı. Ömer Baydak ve ailesi ile otomobilde bulunan Bayhan ailesininin, Danimarka’dan tatil için memleketleri Sivas’a gittikleri belirtildi. Anahtar Kelimeler: sivas, Afyonkarahisar, şarampol, memleket, otomobil, gurbetçi, aile, gurbetci, araba, kaza, trafik kazasi, danimarka, danimarkali, yuvarlanma,

GÜZEL AHLAK MÜSLÜMANIN ZİNETİDİR

GÜZEL AHLÂK MÜSLÜMANIN ZÎNETİDİR
28 HAZİRAN 2010 PAZARTESİ


Güzel ahlâk, imânın alâmeti, İslâm'ın zînetidir. Mümin­ler nefislerini kötü huylardan temizleyerek güzel ahlâk ile ahlâklanmalıdır. Kötü ahlâk insanı günahlara sevkeder. Güzel ahlâk ise dünya ve âhirette selâmet ve saadete sebep olur.

Bir şeyde ihtiyaçtan fazlasını kullanmak israf olduğun­dan mekruhtur. Bunun zıddı olan cimrilik de zemmedilmiştir. İkisinin ortası olan cömertlik güzeldir. İnsan dâima îtidâl üzere (orta yolda) olmalıdır.

Kibir, şeytânın sıfatıdır. Hakkı bilirken inat etmek ve bâtıl üzerine ısrar etmek gibi kötü ahlâklar kibirden kay­naklanır. Kibriya ve azamet Allâhü Teâlâ Hazretlerine mahsûstur. İnsan, kendi acziyet ve küçüklüğünü bilip de kibirlenmemeli, yine kibrin tam zıddı olan zilletin de mak­bul olmadığını bilmelidir. Tevazu; alçak gönüllü olmak mü'mine yakışan güzel ahlâktandır.

Müslüman, emânete hıyanet etmekten, yalan söyle­mekten, hîle ile insanları aldatmaktan uzak durmalıdır.

Riya (gösteriş) kötü ahlâktandır. Mü'min riyadan sakın­malı ve dâima ihlâs üzere olmalıdır. Allâhü Teâlâ'ya, Peygamber Efendimiz'e ve onun Ashâbı'na ve sâlih mü'minlere suizan etmek; onlar hakkında kötü şeyler düşünmek büyük günâhtır. Buğz (düşmanlık), kin, gıy­bet ve iftira gibi nice kötü ahlâk, sûizandan meydana gelir.

Haset yani diğer bir kimsedeki nimeti kıskanmak pek çir­kin bir huydur. Hasedin karşılığı olan iyiliği istemek ise İs­lâm dininde güzel bir huydur. Mü'min, kendisi hakkında re­va görmediği şeyi başkası hakkında da reva görmemelidir.

Tevekkül, kanâat, sabır ve şükür güzel ahlâktandır. Her şeyi yoktan var eden Allah'a teşekkür ve onun emrine ta'zim (hürmet) etmek kulluk îcâbıdır. İnsanlardan görülen nimet ve ihsana (iyiliklere) teşekkür de mürüvvet ve in­saniyet icâbıdır. Halka teşekkür etmeyen Hâlık'a da şükretmez. Şükretmek övülmüş, küfrân-i nimet (nankörlük) ise çirkin görülmüştür. Allâhü Teâlâ'nın emrine ta'zîm (hür­met) ve onun yarattıklarına şefkat ibâdettir. Gönül kırmak pek çirkin bir huydur ve günâhtır.

Kaynak: Fazilet Takvimi

27 Haziran 2010 Pazar

UHUD HARBİNDEN BİR SAHNE

UHUD HARBİNDEN BİR SAHNE
27 HAZİRAN 2010 PAZAR


Müslümanların Mekke'den Medine'ye hicretlerinin 3. yılında yapılan Uhud harbinde okçuların yerlerinden ay­rılması üzerine düşman İslâm askerini arkadan vurup bütün kuvvetleriyle Resûlullâh'a doğru hücum etti. Ashâb-ı Kiram şiddetle çarpıştı. İbn-i Kamie adında bir müşrik Resûlullâh'a (s.a.v.) bir taş atarak mübarek dişi­ni kırdı ve mübarek yüzünü yaraladı. Mus'ab bin Umeyr (r.a.) Peygamberimizi müdâfaa ederken İbn-i Kamie onu şehid etmiş ve onu Resûlullâh zannederek 'Muhammed'i öldürdüm.' demişti. O zaman kim olduğu belli olmayan birisi 'Biliniz ki Muhammed öldürüldü!..' diye acı bir şekilde haykırmıştı. Bu sesin yayılmasıyla asker­ler kaçmaya başlamışlardı. Resûlullâh "Allah'ın kulları, bana doğru" diye çağırıyordu.

Bu sırada ashabdan ilk önce Kâ'b bin Mâlik (r.a.) miğ­ferin altında parlayan gözlerinden Resûlullâhı tanımış, en yüksek sesiyle "Ey müslümanlar! Müjde, Resûlullâh işte!.." diye alabildiğine bağırmış, Resûlullâh da (s.a.v.) ona susmasını işaret etmiş, hemen otuz kadar ashâb Resûlullâhın yanına toplanmıştı. Nihayet müşrikleri def'eylemişler ve kalanları dağılmışlardı.

Ashâb-ı Kiram "Muhammed öldürüldü." şayiası üzerine çok sarsılmışlar ve perîşân olmuşlardı. Bazıları ümitsizlik eseri bazı şeyler söylemiş, münafıklar da kalblerindeki hastalığı dışarı vurmuş iken Enes bin Nadr Hazretleri kalk­mış "Ey kavim! Eğer Muhammed öldürüldü ise Muhammed'in Rabbi diridir ve ölmez. Resûlullâh'dan sonra sağ kalıp da ne yapacaksınız? Onun muharebe ettiği uğurda muharebe edin ve onun öldüğü uğurda şerefinizle ölün!.." demiş. Sonra "Allah'ım! Münafıkların dediklerinden sana sığınırım ve şunların -yani münafıkların- yaptıklarından sana sığınırım." diye duâ ettikten sonra kılıcını çekip mu­harebeye atılmış ve şehid oluncaya kadar harb etmişti. Yetmiş yara aldığı rivayet olunur. Bazı ashâb da aynı su­retle şehid olmuşlardı.

Bunun üzerine Âl-i İmrân sûresinin 144. âyeti nazil olmuştur.

Kaynak: Fazilet Takvimi

SÜNNETİN DİNİMİZDEKİ YERİ

SÜNNETİN DİNİMİZDEKİ YERİ
27 HAZIRAN 2010 PAZAR

"Kişinin koltuğuna kurulup benden hadîs nakletmesi ve 'Bizimle sizin aranızda Allah'ın kitabı var. Onda helâl olarak bulduğumuzu helâl sayar, haram olarak bulduğumuzu da haram sayarız.' demesi yakındır. Dikkat edin! Resûlullah'ın (hadîs-i şerîflerinde) haram kıldığı da Allah'ın (Kur'ân'da) haram kıldığı gibidir."

İmrân bin Husayn (r.a.) şefaate dâir hadîs-i şerîfi zikretti. Orada bulunanlardan bir kişi:

- Ya İmrân! Siz bizlere hadîs rivayet ediyorsunuz. Fakat biz bunların Kur'ân-ı Kerîm'de aslını bulamıyoruz, dedi. İmrân (r.a.) bu söz üzerine o adama şöyle dedi:

- Sen Kur'ân-ı Kerîm okudun mu?

- Evet.

- Kur'ân-ı Kerîm'de yatsı namazının dört, akşamın üç, sabahın iki, öğleyle ikindinin de dört rekat olduğunu bulabildin mi?

- Hayır.

- Peki bunları kimden öğrendin? Bizden öğrenmedin mi? Biz de Resûlullah'tan (s.a.v.) öğrenmedik mi? Siz Kur'ân'da kırk koyunda bir koyun, şu kadar deveye şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem(gümüş para) zekât düştüğünü bulabildiniz mi?

- Hayır.

- Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Resûlullah'tan (s.a.v.) öğrenmedik mi? Yine Kur'ân'da "...Ve o beyt-i atîki (Kabe'yi) tavaf etsinler." (Hac- 29) âyetini görmediniz mi? Orada 'Kâbe'yi yedi defa tavaf edin, makamın arkasında iki rek'at namaz kılın' diye bir şeye rastladınız mı?

- Hayır.

İmrân (r.a.), Siz Allâhü Teâlâ'nın Kur'ân'ında şöyle buyurduğunu duymadınız mı? (meâlen) "...Bir de peygamber size her ne (emir) verirse tutun, nehyettiginden (yasakladığından)de sakının..." (Haşr Sûresi, âyet 7)

İmrân (r.a.) daha sonra şöyle dedi: Biz Resûlullah'tan (s.a.v.) sizin bilmediğiniz şeyler öğrendik.

Kaynak: Fazilet Takvimi

RESULULLAH EFENDİMİZİN (S.A.V.) İRTİHALİ

RESÛLULLÂH EFENDİMİZİN (S.A.V.) İRTİHÂLİ
27 HAZIRAN 2010 PAZAR

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), hicretin onuncu senesinde veda haccından sonra, 'Bakınız, tebliğ ettim mi? Bakınız, tebliğ ettim mi?' buyurduğu meşhur veda hutbesinden sonra Medîne'ye dönmüştü. Hep hamd ile teşbih ediyordu. Bu arada "Eğer bilirseniz, hem korunun, öyle bir güne ha­zırlanın ki döndürülüp o gün Allah'a götürüleceksiniz, son­ra herkese kazandığı tamamıyla ödenecek ve hiç bir zulme mâruz olmayacaklar." (Bakara, 281) mealindeki âyet nazil olmuştu. Derken hicretin on birinci yılı Safer ayının sonla­rında bir baş ağrısından rahatsızlandı. Rebîulevvel ayının on ikinci gününe kadar devam eden bu rahatsızlığı esna­sında dahi son üç günün dışında mescid-i saadete çıkıp namazı kıldırmaktan geri kalmamıştı. Bir gün minbere çıkıp hamd ve sena ettikten sonra,

"Ben kimin sırtına bir değnek vurdumsa işte sırtım, benden kısas etsin. Ve eğer ben bir kimsenin şerefini incitmiş isem işte şerefim; hakkını alsın, kısas etsin. Ben kimsenin malını almışsam işte malım; ondan alsın ve benim tarafımdan husûmet olur diye kork­masın, o benim sânımdan değildir." buyurup indi. Öğle namazını kıldıktan sonra yine minbere döndü, evvelki sözünü tekrar etti. Bunun üzerine üç dirhem iddia eden bir kişiye derhal bedelini verdi, sonra şöyle buyurdu: "Ha­beriniz olsun, dünyâ mahcubluğu âhiret mahcubluğundan daha hafiftir." Sonra Uhud şehitlerine duâ etti ve on­lar için istiğfar eyledi. Sonra da "Allah bir kulu dünyâ ile kendine kavuşması arasında serbest bıraktı da o Allah'a kavuşmayı tercih etti." buyurması üzerine Hz. Ebu Bekir ağladı ve 'canımız, malımız, babamız ve ço­cuklarımız sana feda olsun!' dedi. Sonra üç gün mescide çıkamamıştı. Ezan okununca "Ebu Bekir'e emredin, na­mazı kıldırsın." buyurdu. Rebîulevvel'in on ikinci pazarte­si günü önündeki bardağa mübarek elini batırıp su ile yüzünü mesnetti. "Allâhümme eınnî alâ sekerâti'l-mevti" (Allah'ım, bana ölüm sekerâtına karşı yardım et.) diyerek duâ etti. Kuşluk vaktinde vaziyeti ağırlaştı. Hz. Âişe (r.an­hâ) Resûlullah'ın mübarek başını kucağına almıştı, "Allahümme, refîka'l-a'lâ" diyerek gözünü yumdu, Rabb'ine kavuştu. Sallallahü aleyhi ve sellem.

Kaynak: Fazilet Takvimi

26 Haziran 2010 Cumartesi

"RESULULLAH AHLÂKÇA İNSANLARIN EN GÜZELİDİR”

"RESULULLAH AHLÂKÇA İNSANLARIN EN GÜZELİDİR”
26 HAZİRAN 2010 CUMARTESİ

Allâhü Teâlâ Kalem sûresi, 4. âyet'inde "(Habîbim Ahmed), Muhakkak sen pek büyük bir ahlâk üzerin­desin." buyurmuştur. Hz. Âişe (r.anhâ) "Resûlullah'ın ahlâkı Kur'ân idi. Kur'ân'ın razı olduğuna razı olur, gazaplandığına da gazaplanırdı." buyurmuştur. Peygam­ber Efendimiz "Ben, güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim." buyurmuştur. Hz. Enes (r.a.) peygamberi­mizin ahlâkı hakkında "Resûlullâh (s.a.v.) ahlâkça in­sanların en güzelidir." buyurmuştur.

Resûlullâh, insanların en cömerdi idi. Dâima afveder, hoşuna gitmeyen şeylere karşı sabrederdi. Şecâatli idi. İnsanların en hayâlısı idi, ayıp ve kusurları görmez, on­lara göz yumardı. Bütün yaratılmışlara karşı şefkatli ve merhametli idi. Ahdinde (verdiği sözünde) sâdık idi. Akrabalarını ziyaret eder, onların hallerini sorardı.

Peygamberimiz çok mütevazı idi, kendisinde hiç kibir yoktu: Merkebe biner, bineğinin arkasına başkalarını bin­dirir, fakirleri ziyaret eder, onlarla oturup sohbet eder, kö­lelerin davetine gider, ashabının arasında otururdu.

Evinde ailesinin işlerinde onlara yardımcı olur, koyun sağar, elbisesini yamar, ayakkabılarını tamir eder, evini süpürür, devesini bağlar, yemini verir ve sulardı. Hiz­metkarlarıyla beraber yemek yer ve onlarla hamur yoğururdu. Çarşıdan eşyalarını kendisi taşırdı.

O, insanların en güveniliri idi, nübüvvetinden önce bile kendisine "Emîn" denilmişti. İnsanlar arasında âdil ve ağırbaşlı idi. Güldüğü zaman tebessüm ederek gülerdi. İhtiyaç hâlinde konuşur, ihtiyaç olmadığı zaman susardı.

Konuşmasında ne fazlalık ve ne de noksanlık olurdu. Tane tane konuşur, konuştuğu kelimeler sayılsa say­mak mümkün olurdu. Güzel kokuyu sever, kullanır ve kullanılmasını teşvik ederdi. Bulunduğu meclis, haya, hayır ve emânet meclisiydi. Orada ses yükseltilmezdi.

Hakkın rızâsına ve âhiret ni'metlerine nail olmak için çalışır, dünyâ varlığına rağbet etmezdi.

Kaynak: Fazilet Takvimi

MÜMİNLERİN ANNESİ HAZRET-İ ÂİŞE (R. ANHÂ)

MÜMİNLERİN ANNESİ HAZRET-İ ÂİŞE (R. ANHÂ)
26 Haziran 2010 Cumartesi

Hz. Âişe (r.anhâ) Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin muhtereme hanımı, Hz. Ebû Bekir'in kızı, bütün müminlerin validesi (annesi)dir.

Bu muhtereme validemiz, Resûl-i Ekrem'e çok hizmet­lerde bulunmuş, ondan çok ilim ve irfan almış, neşrettiği din ilmi ile İslâm âlemini aydınlatmıştır. Hazret-i Âişe'nin zekâsı, dirayeti, nezâheti(iffeti ve temizliği), ilmî kudreti fevkalâde idi. Onun nezâhetini Kur'ân-ı Kerîm ilân etmek­tedir. Onun bu nezâhetine aykırı bir söz söyleyecek bir Müslüman tasavvur edilemez. Böyle bir söze cesaret edenlerin -Kur'ân-ı Azîm'in tezkiyesine, bütün müslümanların hüsnü şahadetine aykırı bulunacağı cihetle- İslâmiyet'le hiçbir alâkası bulunamaz.

Cebrail aleyhisselâm, Resûl-i Ekrem vasıtasıyla Hz. Âişe'ye selâm vermiş, Âişe-i Sıddîka validemiz de selâmını almıştır. Cebrail (a.s.)'ın bu iltifatı, Hz. Âişe'nin Allâhü Teâlâ nezdindeki yüceliğine bir delildir. Aişe-i Sıddîka validemiz, Ashâb-ı Kirâm'ın dînin hükümlerini en iyi bilenlerindendir.

Ashâb-ı Kiram arasında çok hadîs-i şerîf rivayet eden yedi zât vardır ki, bunlardan biri de mü'minlerin annesi Hz. Âişe'dir. Hazret-i Âişe validemiz babası Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Fâtıma ve Sa'd b. Ebî Vakkas'tan hadis rivayet etmiştir. Hz. Ömer ve oğlu Abdullah, Ebû Hureyre, Ibn-i Abbas (radıyallâhü anhüm) gibi birçok sahâbî de kendisinden hadis almıştır.

Peygamberimizin en sevdiği zevcesi olan Hz. Âişe, Resûlullâh Efendimizden 2210 hadîs-i şerîf rivayet buyurmuştur. Dinimizin birçok hükmü bu hadîslere dayanmaktadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun evinde ve mübarek başı onun kucağında iken vefat etti ve onun evine defnolundu. Babası Hz. Ebû Bekir, peygamberlerden sonra insanların en faziletlisidir. Ashabın büyükleri dînî hususta bir müşkilât olduğu zaman ona müracaat ederlerdi. Hicretin 58. senesinde Ramazan ayında Medîne-i Münevvere'de vefat etmiş, Ebû Hureyre (r.a.) namazını kıldırmış, Baki' kabristanına defnedilmiştir. (Radıyallâhü teâlâ anhâ)

Kaynak: Fazilet Takvimi

25 Haziran 2010 Cuma

Gurbetçi aile kaza yaptı: 3 Ölü

Gurbetçi aile kaza yaptı: 3 Ölü
25 Haziran 2010 Cuma

Edinilen bilgiye göre, Almanya'dan yaz tatillerini geçirmek üzere Kapıkule Sınır Kapısı'ndan yurda giriş yapan Arzu Türk'ün (37) kullandığı H-HA 6161 plakalı otomobil, İstanbul istikametine giderken Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesi E-80 kara yolunun Kavakderesi mevkisinde, yol kenarında sürücü Mustafa Bağcı'nın lastiğini değiştirmek için park ettiği 34 FF 5623 plakalı tıra çarptı.

Kazada Türk'ün kullandığı otomobilde bulunan eşi Mehmet (37), oğlu Abdullah (12) ve kızı Hilal Türk (8) olay yerinde hayatlarini kaybetti.

Yaralı sürücü Arzu Türk, Lüleburgaz Medikent Hastanesi'nde, tır sürücüsü Bağcı da Tekirdağ'ın Çorlu ilçesindeki Şifa Hastanesinde tedavi altına alındı.

Bu arada, trafik kazasında otomobildeki çocuklara ait olan ve yol üzerine saçılan giyim eşyaları ve oyuncaklar, polis ve jandarma ekipleri tarafından toplanarak muhafaza altına alındı. Anahtar Kelimeler: Gurbetci aile trafik kazasi - Gurbetci aile kaza yapti - Almanya - Türkiye - Lüleburgaz - TEM yolu - Arzu Türk - Mehmet Türk - Abdullah Türk - Hilal Türk - Deutschland - Hannover - H HA 6161 - HH A 6161 - 34 FF 5623 -

2 şehidin kimliği ve memleketi belli oldu

2 şehidin kimliği ve memleketi belli oldu
25 Haziran 2010 Cuma

Elazığ'ın Karakoçan ilçesi kırsalındaki çatışmada şehit olan askerlerin kimlikleri belirlendi. Bu kez şehit acısı Güneydoğu'ya, terörün en büyük zararları verdiği ilçelerden birine düştü. İki şehidin kimliği ve memleketleri:

Karakoçan ilçesine bağlı Yoğunağaç Köyü yakınlarındaki kara yolunda, görevden dönen Jandarma timine teröristlerce açılan ateş sonucu şehit olan askerlerin, Hakkari'nin Çukurca ilçesi nüfusuna kayıtlı Jandarma Er Süleyman Akan (24) ve Diyarbakır'ın Erdemli ilçesi nüfusuna kayıtlı Jandarma Er Zülküf Aksoy (21) olduğu açıklandı.

Şehit cenazelerinin, Fırat Üniversitesi Hastanesi'ndeki işlemlerin ardından memleketlerine gönderileceği belirtildi.

Yoğunağaç köyü kırsalındaki saldırıda, Şerife Gezici (70) adlı vatandaş da hayatını kaybetmiş, 1 asker, 1 çocuk toplam 5 kişi yaralanmıştı.

ÇATIŞMADA ŞEHİT OLAN JANDARMA ER ZÜLKÜF AKSOY, DİYARBAKIR'IN ERGANİ İLÇESİNDE TOPRAĞA VERİLECEK

Elazığ'ın Karakoçan ilçesinde çıkan çatışmada şehit olan Jandarma Er Zülküf Aksoy (21), Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde toprağa verilecek.

Ergani Kaymakamı Ramazan Yıldırım, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Elazığ'ın Karakoçan ilçesine bağlı Yoğunağaç Köyü kırsalında güvenlik güçleri ile bir grup terörist arasında çıkan çatışmada şehit olan er Zülküf Aksoy'un, ilçeye bağlı Ziyaret köyünde geçici köy korucu olan Salim Aksoy'un oğlu olduğunu söyledi.

Yıldırım, Aksoy'un, terhisine 4 ay kala şehit olduğunu belirterek, cenazesinin cuma namazının ardından toprağa verileceğini kaydetti.

Şehit Aksoy'un cenaze törenine, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'in de katılacağı belirtildi.

YARALI GEZİCİ: ANİDEN ATEŞ ETTİLER. HANGİ TARAF ATEŞ ETTİ BİLEMİYORUM. KARANLIKTI. RESMEN BİZİ ATEŞE BAĞLADILAR

Elazığ'ın Karakoçan ilçesi kırsalındaki çatışmada bir üyesini yitiren Gezici ailesinin yatır ziyaretine giderken ateş altında kaldığı bildirildi.

Fırat Üniversitesi Hastanesinde tedavisi süren Ali Gezici, gazetecilere yaptığı açıklamada saldırıda annesi Şerife Gezici'nin öldüğünü, eşi Bedriye, oğlu İsmail ile yeğeni Mazlum Gezici'nin yaralandığını söyledi.

Karakoçan ilçe merkezinde yaşadıklarını, Yoğunağaç Köyü'ndeki Çori Bori Baba'yı ziyaret etmek için yola çıktıklarını anlatan Gezici, şunları söyledi:

''Aniden ateş ettiler. Hangi taraf ateş etti bilemiyorum. Karanlıktı. Resmen bizi ateşe bağladılar. Akşam 20.30-21.00 arası olay oldu. Ateş nereden geldi bilmiyorum. Sadece mermi yediğimizi gördüm. Biz orada bir, bir buçuk saat kaldık. Kimse oraya gelemedi. Bir tanıdığımın minibüsü vardı. Yaralı haldeyken ona telefon ettim. O adam geldi, ancak komutanın ikazı nedeniyle çatışma nedeniyle izin verilemediği için olay yerine giremedi. Çatışma biraz sakinleştikten sonra arkadaş geldi. Minibüsle Karakoçan Devlet Hastanesi'ne geldik. Oradan da helikopterle Elazığ'a geldik.''

Yoğunağaç köyü kırsalındaki çatışmada 2'si asker 3 kişi hayatını kaybetmiş, 1 asker, 1 çocuk toplam 5 kişi de yaralanmıştı.

Kaynak: AA

24 Haziran 2010 Perşembe

Elazığ'da askeri araca saldırı: 2 şehit

Elazığ'da askeri araca saldırı: 2 şehit
24 Haziran 2010 Persembe

Elazığ'da operasyonları sürdüren güvenlik güçlerinin devriye aracına PKK tarafından saldırı düzenlendi.. Olayda 2 asker şehit oldu 1 vatandaş da hayatını kaybetti.. Aynı çatışmada 2 vatandaş ve 3 asker de yaralandı.

Elazığ'ın Karakoçan ilçesine bağlı Yoğunağaç Köyü kırsalında güvenlik güçleri ile bir grup terörist arasında çıkan çatışmada, yaralanan askerlerden 2'si şehit oldu.

Alınan bilgiye göre, ilçeye bağlı Yoğunağaç Köyü yakınlarındaki kara yolunda görevden dönen Jandarma timi, teröristlerce pusuya düşürüldü.

Saldırıda 1 vatandaş hayatını kaybederken, yaralı olarak Elazığ Askeri Hastanesi'ne kaldırılan askerlerden 2'si şehit oldu.

1 askerin ise Karakoçan Devlet Hastanesi'nde ameliyata alındığı öğrenildi. Saldırıda yaralanan 3 vatandaşın da aynı hastanede tedavilerinin sürdürüldüğü bildirildi.

Yaralı vatandaşların sepetli motosikletleriyle kara yolundan geçtikleri sırada saldırının gerçekleştiği belirtildi.

Kaynak: ANADOLU AJANSI

23 Haziran 2010 Çarşamba

Baş ağrısına iyi gelen 9 besin

Baş ağrısına iyi gelen 9 besin
22 Haziran 2010 Carsamba

Mevsim değişikliğinden ve uykusuzluktan başınız ağrıyorsa bilim adamları hastalara ilaç değil bazı besinler öneriyor. Ağrı kesici ve ilaçların etkisiz kaldığı anlarda yenilebilecek besinler şöyle:

FIRINDA PATATES: Akşamdan kalanlar için potasyum deposu patates öneriliyor. Fırında yapılan patatesler vücuttaki sıvı oranını dengeliyor.

KARPUZ: Vücutta su kaybı baş ağrısının en önemli nedenidir. Başta karpuz olmak süre sulu meyvelerin tercih edilmesi gerekiyor.

KAHVE: Tüketilen aşırı alkol sonrasında damarlar genişleyebilir ve baş ağrısının etkisi artar. Kahvenin içindeki kafein damarları daraltarak baş ağrısının önüne geçer

TAM TAHILLI EKMEK: Karbonhidrat eksikliği baş ağrısına neden olur. Tam tahıllı ekmek vücutta aşırı su kaybını düzenlerken baş ağrısını ortadan kaldırır.

BADEM: Badem içinde barındırdığı magnezyum sayesinde damarları rahatlatır ve migren ve baş ağrısının önüne geçer.

YOĞURT: Kalsiyum deposu yağsız yoğurt baş ağrısına birebirdir.

BAHARATLI YEMEKLER: Kırmızı biber ve benzeri baharatlı soslar baş ağrısının etkisini diğer besinlere göre daha çabuk azaltır. Özellikle sinüzitlerinde sorunlar olanlar baharatlı yemekler yerse solunum yolları daha çabuk açılır.

SUSAM: Susam özellikle kadınlar için çok önemli bir besin. Barındırdığı yüksek oranda E vitamini kadınların özel günlerinde baş ağrısını ortadan kaldırıyor.

ISPANAK: Tansiyonu düşüren ıspanak baş ağrısına iyi geliyor. Uzmanlar ıspanağın etkisinin artması için sebzenin yapraklarından salata yapılarak tüketilmesini tavsiye ediyor.

22 Haziran 2010 Salı

Halkalı'da yaralı astsubay şehit oldu

Halkalı'da yaralı astsubay şehit oldu
22 Haziran 2010 Sali


İstanbul Halkalı'da askeri personel taşıyan araca yönelik yapılan bombalı saldırıda 1'i askeri personelin kızı olmak üzere 4 şehit vardı. Gelen yeni bilgiye göre, 1 asker daha tedavi gördüğü hastanede şehit oldu.

İstanbul Halkalı’da, Jandarma İl Komutanlığı personelini taşıyan aracın geçişi sırasında meydana gelen patlamada yaşamını yitirenlerin sayısı 5'e yükseldi.

Saldırıdan sonra hastanede tedavi altına alınan yaralılardan durumu ağır olan astsubayın da hayatını kaybettiği bildirildi. Saldırı sonucu 4 asker şehit olurken, asker çocuğu 17 yaşındaki Buse Sarıyağ hayatını kaybetti

Kaynak: ANKA

Halkali'da askeri servise bomba: 4 Şehit

Halkalı'da askeri servise bomba: 4 Şehit
22 Haziran 2010 Sali

Halkalı'da sabah saat 07.30'da askeri lojman yakınlarında asker taşıyan sivil otobüse uzaktan kumandayla bombalı saldırı düzenlendi. Patlamada Üç uzman çavuş şehit oldu. 17 yaşındaki bir subayın kızı da hayatını kaybedip sehit oldu.

Halkalı'da, askeri personel taşıyan bir otobüsün yakınında meydana gelen patlama sonucunda yaralananlar olduğu bildirildi. Halkalı askeri lojmanlardan personel alan bir otobüs Atakent Kimsesizler Mezarlığı yakınlarından geçerken bir patlama meydana geldi.

ÜÇ UZMAN ŞEHİT, 17 YAŞINDAKİ BUSE DE HAYATINI KAYBETTİ

Araçta bulunan 3 uzman çavuş ve babasıyla okula giden bir askerin 17 yaşındaki kızı yaşamını yitirdi. Patlamada 2'si ağır, 15 kişi de yaralandı. Ameliyata alınan yaralıların durumunun çok ağır olduğu ve ciddiyetini koruduğu öğrenildi. Ağır yaralıların da uzman çavuş olduğu belirtildi.

Saldırıda hayatını kaybeden jandarma uzman çavuşların Çağlar Bölük ve Uğur Ekir, ölen kızın ise 17 yaşındaki Buse Sarıyağ olduğu öğrenildi.

Son gelen bilgilere göre şu anda 2'si ağır 15 kiş yaralı var.

Ayrıntılar gelecek

Kaynak: Ajanslar

21 Haziran 2010 Pazartesi

Diyarbakır'da karakola saldırı: 1 şehit

Diyarbakır'da karakola saldırı: 1 şehit
21 Haziran 2010 Pazartesi

Diyarbakır'da Bağdere köyü karakoluna terör örgütü PKK tarafından saldırı düzenlendi. İlk belirlemelere 1 asker şehit olurken, çıkan çatışmada da 4 PKK'lı terörist öldürüldü..

Diyarbakır'ın Silvan ilçesindeki Bağdere jandarma karakoluna PKK'lı bir grup terörist tarafından taciz ateşi açıldı.

Olayda 1 asker şehit olaurken, 1 asker de yaralandı.

Alınan bilgilere göre, akşam saatlerinde ilçeye 18 kilometre uzaklıkta bulunan Çatakköprü ve Bağdere jandarma karakollarına PKK'lı bir grup terörist tarafından ateş açıldı.

Güvenlik güçlerinin karşılık verilmesi üzerine çatışma çıktı. Açılan ilk ateşte yaralanan 2 askerden biri kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı.

Kaynak: CİHAN HABER AJANSI

20 Haziran 2010 Pazar

Şehitlerimize Van'da özel tören

Şehitlerimize Van'da özel tören
20 Haziran 2010 Pazar

Başbakan Erdoğan ile Org. Başbuğ, Bakanlar Atalay ile Bağış ve AB üyesi bazı ülkelerin Büyükelçileri Van'da, Hakkari'de şehit olan askerlerin uğurlama törenine katıldı. Devlet şehitler için ilk defa böyle bir tören düzenledi.

Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Nazım Altıntaş, ''Hepimiz biliyoruz ki uzun yıllar hedef, yöntem ve söylemlerini değiştirerek, devam eden terör olayları, bir amaç değil ülkemizin birlik ve bütünlüğüne kastedenlerin kullandığı kanlı bir araçtır'' dedi.

Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki terörist saldırıda şehit düşen askerler piyade onbaşı Mustafa Kayın (Edirne-Keşan), piyade erler Mutlu Saydam (Muş), Mehmet Ali Tosun (Aydın), Oğuz Yelken (Edirne-Uzunköprü), Sabahattin Derin (Muğla-Milas), Ramazan Erdem (Zonguldak-Ereğli), Elas Esendere (Kahramanmaraş-Göksun) ve Hüseyin Köksal (Ankara), Süleyman Ballan (Konya) ile bölgede yürütülen oprasyonda araziye döşenen patlayıcının infılak etmesi sonucu şehit olan Uzman Çavuş Ömer Kara (Mersin-Tarsus) ve Jandarma Çavuş Yusuf Pazar (Ankara-Kazan) için Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Helikopter Filosunda tören düzenlendi.

Tören öncesinde, Van Asker Hastanesi morgundan alınan şehitlerin Türk bayrağına sarılı naaşı, ambulanslarla Helikopter Filo Komutanlığına getirildi.

Tören, şehitlerin Türk bayrağına sarılı naaşlarının tören alanındaki yerlerine bırakılması ve törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile beraberindekilerin alandaki yerini almasıyla başladı.

Saygı duruşunda bulunulmasının ardından şehitlerin öz geçmişlerinin okunmasıyla devam eden törende konuşan Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Nazım Altıntaş, Hakkari'de yaşamlarını yitiren vatan evlatlarını, doğdukları topraklara doğru yola çıkacakları son yolculuklarına uğurladıklarını belirterek, ''Kalplerimiz tarifsiz acılarla dolu. Başta birlikte burada görev yaptığımız rütbeli arkadaşlar olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerine ve tüm halkımıza başsağlığı diliyorum. Aziz şehitlerimiz önünde saygıyla eğiliyoruz'' şeklinde konuştu.

''Hepimiz biliyoruz ki uzun yıllar hedef, yöntem ve söylemlerini değiştirerek, devam eden terör olayları, bir amaç değil ülkemizin birlik ve bütünlüğüne kastedenlerin kullandığı kanlı bir araçtır'' diyen Korgeneral Altıntaş, bugüne kadar bu amaçlarını gerçekleştiremeyenlerin, bundan sonra da halkın birlik ve beraberlik içinde yaşama arzusu, devletin kararlılığı ve güvenlik güçlerinin fedakarca mücadelesi sayesinde hüsrana uğrayacağını ifade etti.

Korgeneral Altıntaş, son günlerde şiddetini artıran ve çeşitli vaatlerle kandırarak terörün saflarına alınan insanları ölüme terk eden terör örgütünün, büyük bir yanılgı ve aynı zamanda yok olma endişesi içerisinde olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

''Zor ve baskı kullanarak eyleme yönelttiği ancak kaçma fırsatı bularak teslim olan teröristlerin örgütten ayrılma nedenleri dahi bu eylemi yapanların yaşadığı bıkkınlığın göstergesidir. Bu coğrafyada görev yapan güvenlik kuvvetleri olarak en uzak köşelere gidiyor ve halkımızla görüşüyoruz. Aslında onlar adına mücadele ettiğini söyleyen terör örgütü mensuplarının en büyük zararı da burada yaşayan insanlarımıza verdiğini görüyoruz. Güvenlik güçlerimizin ayrılmaz bir parçası olan ve terörle mücadelede büyük bir çaba gösteren geçici ve gönüllü köy korucularımızın fedakarlıklarını, terörün sona ermesi için gösterdikleri gayretleri ve bu uğurda verdikleri binlerce şehidin anısını da bu vesile ile saygıyla yad ediyoruz.''

''VATAN VE MİLLETİMİZ SİZLERE MİNNETTARDIR''

Törende şehit anne ve babaları ile yakınlarına da seslenen Korgeneral Altıntaş, şöyle devam etti:

''Kahraman şehitlerimizin değerli anne, baba ve yakınları, sizler en değerli varlıklarınızı yitirdiniz. Sizlerin acısını ne kadar paylaşsak da gideremeyiz. Sizler evlatlarınızı asker ocağına teslim ettikten sonra onlar bizim de evlatlarımız oldu. Birlikte görev yaparken aynı çadırın gölgesini, aynı mevziyi, aynı yemeği paylaştık. Gecelerin bitmesini hep beraber bekledik. Belki sizlerle yüz yüze gelmedik ama oğlunuz sizlerin yanına gelirken sizlere selam gönderdik. Sadece sizin değil onlar bizim de evlatlarımızdır. Aynı acıyı sizin gibi bizde yüreklerimizde taşıyoruz. Vatan ve milletimiz sizlere minnettardır.''

''SINIR NAMUSTUR''

Altıntaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Aziz şehitlerimiz, sizler bölgemizin en uç noktasında 2500 rakımlı Gediktepe bölgesinde, buraları görmeyenler için sadece haritada bir sınır çizgisi olan bölgede 'sınır namustur' anlayışı ile görev yaparken şehit oldunuz. Akan kanlarınızla haritadaki sınır çizgisini daha da anlamlı kıldınız. Sizleri şimdi buradan uğurluyoruz. Aile ocağında icra edilecek töreninizde yanınızda olamayacağız. Bu yüzden diyoruz ki biz silah arkadaşlarınız olarak hakkımızı helal ediyoruz. Rahat uyuyun, ruhunuz şad olsun. Türk Silahlı Kuvvetleri olarak bizim görevimiz bölücü terör örgütü ile mücadele etmektir. Görevimiz teröristler neredeyse arayıp bulmak, etkisiz hale getirmektir. Bu mücadele elbette zordur, acılıdır. Ancak bu mücadele sabır ve kararlılık da ister. Türk Silahlı Kuvvetleri olarak yüce milletimizin verdiği destek ile mücadelemize kararlılıkla ve ne pahasına olursa olsun devam edeceğiz.''

Törende Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in ve bazı katılımcıların gözyaşlarına hakim olamadığı gözlendi.

Yapılan duaların ardından şehitlerin Türk bayrağına sarılı naaşları, askerlerin omuzlarında tören alanında bekletilen askeri uçaklara taşınarak, memleketlerine uğurlandı.

Törene Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Mit Müsteşarı Hakan Fidan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muammer Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Atilla Işık, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Uğur Yiğit, 2. Ordu Komutanı Nejdet Özel, Van Valisi Münir Karaloğlu, Hakkari Valisi Muammer Türker, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, AK Parti Van milletvekilleri, AB üyesi 15 ülkenin büyükelçileri, kurum müdürleri ve askeri erkan katıldı.

Kaynak: AA

PKK, Elazığ'da karakola saldırdı: 1 şehit

PKK, Elazığ'da karakola saldırdı: 1 şehit
20 Haziran 2010 Pazar

Elazığ'ın Palu İlçesi'ne bağlı Arındık Jandarma Karakolu'na bir grup terörist saldırıda bulundu. Saldırıda 1 asker şehit olurken 3 asker de yaralandı. Bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı. Şehidin kimliği açıklandı.

Elazığ'ın Palu ilçesindeki Arındık Jandarma Karakolu'nu korumakla görevli time düzenlenen saldırıda şehit düşen askerin Selçuk Gökdağ olduğu belirlendi.

Alınan bilgiye göre, Kocaeli'nin İzmit ilçesi Yenişehir Mahallesi'nde yaşayan Jandarma Komando Gökdağ'ın babası Kemal Gökdağ ve annesi Nurten Gökdağ'a askeri yetkililer tarafından oğullarının şehit olduğu haberi verildi.

Şehidin evine gelen ambulansta bulunan sağlık ekipleri, acı haberi duymaları üzerine fenalaşan şehit yakınlarına müdahale etti.

Şehidin ağabeyi Bahadır Gökdağ, kardeşinin Mayıs ayında asker olduğunu söyledi. Göz yaşlarına hakim olamayan Bahadır Gökdağ'ı askeri yetkililer sakinleştirmeye çalıştı.

Kaynak: AA

19 Haziran 2010 Cumartesi

Operasyona giden askere mayin tuzaği

Operasyona giden askere mayın tuzağı
19 Haziran 2010 Cumartesi

Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki saldırının ardından güvenlik güçlerinin, terör örgütü PKK üyelerine yönelik sürdürdüğü operasyonda, araziye döşenen patlayıcının infılak etmesi sonucu ilk bilgilere göre 2 asker şehit oldu, 2 asker de yaralandı.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Şemdinli'de, Türkiye-Irak hudut hattında görevli sınır bölüğüne, bir grup terörist tarafından gece 02.00'da düzenlenen saldırının ardından bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı.

Terör örgütü PKK üyleri ile zaman zaman sıcak temasın da sağlandığı operasyonda, güvenlik güçlerinin Tekeli bölgesi dağlık arazi kesiminde sürdürdüğü çalışmalar esnasında teröristlerce araziye döşenen patlayıcı infilak etti.

Patlama sonucu, ilk belirlemelere göre 2 asker şehit oldu, 2 asker de yaralandı.

Bölgede, Türkiye-Irak hudut hattında görevli düzenlenen sınır bölüğüne düzenlenen saldırıda 8 asker şehit olmuş, 14 asker de yaralanmıştı. Çatışmada, ilk tespitlere göre 12 terörist de etkisiz hale getirilmişti.

Kaynak: AA

ASKERİ BİRLİGE SALDIRI: 8 ASKER ŞEHİT 14 YARALI

ASKERİ BİRLİGE SALDIRI: 8 ASKER ŞEHİT 14 YARALI
19 HAZIRAN 2010 CUMARTESI

Genelkurmay Başkanlığı, Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde terör örgütü PKK üyelerince askeri birliğe düzenlenen saldırıda, 8 askerin şehit olduğu, 14 askerin yaralandığını çıkan çatışmada 12 teröristin öldürüldüğünü açıkladı.

Irak sınırındaki Şemdinli'ye bağlı Tekeli, Günyazı ve Ortaklar köyleri arasındaki Gediktepe mevkisinde bulunan askeri birliğe, terör örgütü PKK üyelerince saldırı düzenlendi.

TSK'dan yapılan açıklama şöye:

Hakkâri / Şemdinli bölgesinde, Türkiye / Irak hudut hattında görevli bir sınır bölüğüne; bir grup terörist tarafından 19 Haziran 2010 günü saat 02:00'de saldırıda bulunulmuştur.

Çatışmada sekiz asker şehit olmuş, ondört asker de yaralanmıştır. Yaralılar hastanelere tahliye edilmiştir.

Bölge takviye edilmiş ve gece süresince çatışma bölgesine, silahlı helikopter ve topçu ateş desteği sağlanmıştır. Ayrıca, Irak'ın kuzeyi bölgesinde tespit edilen hedefler de Hava Kuvvetleri tarafından ateş altına alınmıştır.

İlk tespitlere göre; çatışmada oniki terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Kaynak: İHA

18 Haziran 2010 Cuma

GÜZEL AHLAK

GÜZEL AHLÂK
18 HAZIRAN 2010 CUMA


Bir adam Resûlullâh'ın (s.a.v.) karşısına gelerek: "Yâ Resûlallâh! Hangi amel daha fazîletlidir?" dedi.

Resûlullâh (s.a.v.) "Güzel ahlâktır." buyurdu. Sonra sağ tarafına geçerek "Yâ Resûlallâh! Hangi amel daha fazîletlidir?" diye sordu. Resûlullâh (s.a.v.) "Güzel ahlâktır." buyurdu. Sonra sol tarafına geçerek "Yâ Resûlallâh! Hangi amel daha fazî­letlidir?" dedi. Resûlullâh (s.a.v.) "Güzel ahlâktır." buyurdu. Sonra arka tarafına geçerek suâlini tekrarlayınca Peygamber Efendimiz "Sana ne oluyor ki anlamıyorsun? Güzel ahlâktır. O da gücün yettiğince kızmamandır." buyurdular.

Kaynak: Fazilet Takvimi

DİLDE HAFİF, MİZANDA AĞIR İKİ CÜMLE

DİLDE HAFİF, MİZANDA AĞIR İKİ CÜMLE
18 HAZIRAN 2010 CUMA

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"İki cümle vardır ki, dilde hafif, mîzanda ağır, Rahman ı (olan Allâh)'a da sevgilidir. (Bu mübarek cümleler) Sübhâna'llâhi ve bi-hamdihî, Sübhânallâhi'l-azîm"dir (ki, Allah'ı teşbih ve Allah'a hamd ederim. Yüce olan Allâhü Azîmüşşânı tekrar teşbih ederim, demektir.)

Dile hafif gelmelerinin, harflerinin azlığı sebebiyle oldu­ğu açıktır. Mîzanda ağır oluşları Rahmân'a sevimli olduk­ları içindir. "Sübhânallâhi ve bi-hamdihî" kelime-i tayyibe-si (güzel cümlesi), Allâhü Teâlâ'yı, zâtına lâyık olmayacak serlerden ve noksanlıklardan, kemâl mânâda tenzîh ve takdîs etmektedir.

Bu tesbihin içinde geçen hamd ibaresi (ve bihamdihî) ile Allâhü Teâlâ'nın güzel sıfatlarına, güzel fiillerine, çeşitli nimetlerine ve bol ihsanlarına şükredilir.

Çünkü her şükrün başı hamddir. Bu yüzden hadîs-i şerîf'te şöyle buyrulmuştur: "Her kim gündüz veya gece yüz kere 'Sübhânallâhi ve bi-hamdihî' okursa, o gece veya gündüz bu teşbihi okuyanların dışında hiç kimsenin ameli ona denk olmaz."

Hem nasıl denk olabilir ki?. Çünkü her amel ve ibâdet Allâhü Teâlâ'ya bir şükürdür. Bu tesbîhin bir kısmıyla (bu şükür) edâ edilmiştir. Teşbihin, Hak sübhânehûyu tenzih ve takdîs için olan diğer kısmı (Sübhânallâhi'l-azîm) de bu şükür üzerine ziyâdedir.

O halde bu teşbihi her gece ve gündüz yüz defa oku­malıdır... (İmâm-ı Rabbani Mektubat, 1/307-308)

Kaynak: Fazilet Takvimi

İCMA DİNİN ASILLARINDANDIR

İCMÂ DİNİN ASILLARINDANDIR
18 HAZİRAN 2010 CUMA

Bir gün ikindi ile akşam arasında İmâm-. Şafiî'nin yanı­na ihtiyar bir zât ç.kageldi. İmâm-ı Şafii doğruldu, elbise­sini düzeltip oturdu. İhtiyar da selâm verip oturdu. İmam-. Şafiî hürmetle o zâta baktı. O zât,
"Bir şey sormak istiyorum." dedi. İmâm-ı Şafii:
"Buyurun, sorun." dedi. O: "Allah'ın dininde delil olan şey nedir?" dedi. "Allah'ın kitabıdır." "Başka nedir?"

"Resûlullâh'ın (s.a.v.) sünnetidir."
"Başka nedir?"
"Ümmetin ittifakı(icmâ')dır."
"İcmâ'ın delil olduğunu nereden çıkarıyorsun?
"Allah'ın kitabından çıkarıyorum."

"Allah'ın kitabında nerededir?" diye sorunca Imam-ı Şafiî bir müddet düşündü (fakat âyeti bulamadı), ihtiyar. "Sana üç gün, üç gece mühlet veriyorum. Allah'in kita­bında icmâ (ittifâk)ın delil olduğunu bulursan ne ala. Ama bulamazsan Allah'a tevbe et!"

İmâm-ı Şafiî'nin rengi değişti. Sonra gitti ve üç gün, üç gece dışarı çıkmadı. Üçüncü gün yüzü, elleri ve ayaklari şişmiş, hasta olmuş bir hâlde geldi. Çok geçmeden o ihtiyar da geldi, selâm verdi ve oturdu:

"Delilini göster." dedi. İmâm-. Şafiî eûzü besmele ile: (meâlen) "Her kim de kendisine doğru yol belli olduktan sonra peygambere muhalefette bulunur ve müminlerin soyundan “(onlarm ittifak ve icmâ ile itikad ettikler, husulardan) başkasına giderse biz onu gittiğine bırakırız ve kendisine cehennemi boylatiriz ki o ne fena gidiştir. (Nisâ-115) âyetini okudu ve: "Allâhü Teâlâ'nin, müminlerin icmâ ettiklerine muhalefet sebebıyle cehenneme at­ması, onların icmâina uymanın farz olduğunu göstermek­tedir." dedi.

Bunun üzerine ihtiyar: "Dogru söyledin." dedi ve kalkıp gitti. İmâm-ı Şafiî Hazretleri, "Bu âyeti buluncaya kadar, her gün ve gece Kur'ân'ı üç defa okudum." buyurdular.

Kaynak: Fazilet Takvimi

HAZRET-İ ÖMER'İN (R.A.) BİR HUTBESİ: Cemaatten Ayrılmamak

HAZRET-İ ÖMER'İN (R.A.) BİR HUTBESİ: Cemaatten Ayrılmamak
18 HAZIRAN 2010 CUMA

Hz. Abdullah İbn-i Ömer (r.anhumâ) buyurdular ki:

Hz. Ömer (Şam'ın bir kasabası olan) Câbiye'de bir hutbesinde bize şöyle dedi: "Ey insanlar! Resûlullâh'ın bize hutbe îrâd ettiği gibi ben de size hutbe îrâd etmek için kalktım. Resûlullâh şöyle buyurmuştu:

"Size ashâbım(a uymanız)ı tavsiye ederim, sonra bunları takib eden(tâbiî)lere, sonra da bunları takib eden(tebe-i tâbiî)lere..."

Dikkat edin! Bir erkek bir kadınla baş başa kalmasın, aksi halde onların üçüncüsü şeytandır.

Cemâatten ayrılmayın. Tefrika(ayrılık)dan da sakı­nın. Çünkü şeytan yalnız kalan (cemaatten ayrılan)la beraber; iki kişiden (cemâatten) uzaktır.

Kim cennetin ortasını istiyorsa (ehli sünnet ve) ce­mâatten ayrılmasın.

İşlediği sevabı kendisini sevindiren, günahı da kendi­sini üzen kimseler, kâmil mü'minlerdir."

Kaynak: Fazilet Takvimi

GÖZLÜK VE BAKIMI

GÖZLÜK VE BAKIMI
18 HAZIRAN 2010 CUMA

• Gözlük, kullanılmadığı zamanlarda oturulan, daya­nılan, üzerine eşya konulan bir yere bırakılmamalı, bir kılıfta muhafaza edilmelidir.

• Silme bezi gayet yumuşak ve cam üzerinde kolay hareket eden cinsiden olmalı. Silerek çıkmayan kirler, te­mizleyici sprey vb. yoksa- her cama bir damla şampuan damlatılıp parmakla ovalanır bol su ile durulandıktan son­ra bez ile kurulanmalı, deterjan kullanılmamalıdır.

• Gözlük çerçeve ayarlarının bozulması ile ağırlıklar burun üzerine ve saplara eşit dağılmadığından ciltte ezik veya kızarıklığa sebep olur, kayma ve baskılardan, kulak arkasında, şakaklarda ve burun üzerinde acı, ağrı olur ve bulanıklık, çift görme ve görme yorgunluğuna, dolayısıyla baş ağrısına sebep olabilir.

17 Haziran 2010 Perşembe

Regaib gecesi nasıl değerlendirilmeli ?

Regaib gecesi nasıl değerlendirilmeli ?
17 Haziran 2010 Persembe

Regaib Kandili'nin anlamı ve önemi nedir? Regaib Kandili'nde neler yapılmalı, bu mübarek gece nasıl değerlendirilmeli?

Kelime olarak regâib, "çokça rağbet edilen, nefis, kıymetli, değerli, ihsan" mânâlarına gelen Ragibe kelimesinin çoğuludur. Buna göre Regaip Gecesi denilince: "Çok lütuf ve ihsanla dolu, kıymeti ve değeri büyük, çok iyi değerlendirilmesi gereken gece" mânâsı anlaşılır. Bu gece Allah lütuflarını sağanak sağanak yağdırır.

Bu geceyi ibadetle ihya etmenin sevabı pek çoktur. Diğer zamanlarda okunan her Kur'ân harfi için on sevap verilirse, Recep ayında yüzleri geçmekte, Regâib kandilinde ise daha da artmaktadır. Kaza ve nafile namazların sevabı ise diğer gecelere oranla kat kat fazladır. Regâib kandilinde yapılacak ibadetlerden birisi de duadır. Peygamberimiz (sas), bir hadîslerinde bu gecede yapılacak duaların Allah katından geri çevrilmeyeceğini bildirmişlerdir.

Bütün kandil gecelerinde yapılabilecek ve yapılması gereken önemli bir takım afv ü mağfirete nail olma, ecr ü sevap kazanma, manevî terakki kaydetme, bela ve musibetlerden kurtulma ve rıza'i İlâhiye ulaşma vesileleri vardır ki, bunlardan bazılarını maddeler hâlinde kısaca ve toplu olarak yeniden hatırlamakta yarar var:

1. Kur'ân'ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekânlarda Kur'ân ziyafetleri verilmeli; Kelamullah'a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli.

2. Peygamber Efendimiz (sas)'e salât ü selâmlar getirilmeli; O'nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli.

3. Kaza, nafile namazlar kılınmalı; varsa o geceye ait nakledilen namazlar, onlar da ayrıca kılınabilir; kandil gecesi, özü itibariyle ibadet ve ibadette ihsan şuuruyla ihya edilmeli.

4. Tefekkürde bulunulmalı; "Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah'ın benden istekleri nelerdir" gibi konular başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girmeli.

5. Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı; ve şimdinin ve geleceğin plân ve programı çizilmeli.

6. Günahlara samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı.

7. Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmalı.

8. Mü'minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı.

9. Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli.

10. Kişi kendine ve diğer Mü'min kardeşlerine hattâ isim zikrederek dualar etmeli.

11. Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlâkı yerine getirilmeli.

12. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.

13. O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan ferden veya cemaaten okunmalı.

14. Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli; va'z ü nasihat dinlenmeli;

15. Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı.

16. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı; ve manevî iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk'a niyazda bulunulmalı.

17. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli.

18. Hayattaki manevî büyüklerimizin, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, faks yahut e-mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli.

19. Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı.

Receb Ayı ve Regaib Gecesi ile İlgili Hadis-i Şerifler:

Receb Ayı ve Regaib Gecesi ile İlgili Hadis-i Şerifler
17 Haziran 2010 Persembe

• Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder. (Gunye)

• Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Receb’in hepsini tutmuş gibi sevap verilir. (Miftah-ül-cenne)

• Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır. (Ebu Yala)

• Şu beş gecede yapılan duâ geri çevrilmez. Regaib gecesi, Şabanın 15. gecesi, Cuma, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi. (İbn-i Asâkir)

• “Receb-i Şerîf’in birinci gününde oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruçlu olmak iki senelik ve yine üçüncü günü oruçlu bulunmak bir senelik küçük günahlara kefaret olur. Bunlardan sonra her günü bir aylık küçük günahların af ve mağfiretine vesile olur.” buyuruyorlar. (Camiu-s sağir)

• İbn-i Abbas -radiyallahu anh- Hazretleri: “Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Recep ayında bazen o kadar çok oruç tutardı ki, biz O’nu hiç iftar etmeyecek zannederdik. Bazen de o kadar çok iftar ederdi ki, biz O’nu hiç oruç tutmayacak zannederdik.” buyurmuştur. (Müslim)

• Muhakkak zaman, Allah’ın yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Ve üçü ard arda gelmektedir. Zilkade, Zilhicce, Muharrem bir de Cemaziye’l-âhirle Şaban ayları arasında gelen Mudar kabilesinin ayı Recep ayıdır." (Buhârî, Tefsir, Sure, 8,9)

• "Recep ayı Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır." (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 1/423)

• Yine mübarek üç aylardan ilki olan Receb ayının önemi ve değeri hakkında Enes b. Malik ( r.a. )'dan şöyle rivayet edilir: Receb ayı girdiğinde Hz. Peygamber şöyle derdi: "Allahım! Recep ve Şaban'ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259)

• Receb büyük bir aydır. Allah bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bir gün oruç tutana, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allah istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, “Geçmiş günahların affoldu” der. Receb ayında Allahü teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti. (Taberânî)

• Hz. Aişe ( r.a ) validemiz, “Resûlullah, pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmaya çok önem verirdi.” buyuruyor. Çünkü Hadis-i Şerifte, “Ameller Allahü teâlâya pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini istiyorum.” buyururdu. (Tirmizî)

Regaib ile ilgili Ayet-i Kerimeler

Regaib ile ilgili Ayet-i Kerimeler
17 Haziran 2010 Persembe

Regâib kelimesi Kur'an'da geçmemektedir. Ancak "reğabe"den türemiş olan çeşitli kelimeler, Kur'ân'da sekiz yerde geçmekte ve "reğabe"nin ifâde ettiği mana için kullanılmaktadır .

Ayrıca, "Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin." (Tevbe Suresi, 36) Hz. Peygamber’in ( a.s.m ) bir hadisinde, ayet-i kerimede işaret buyurulan haram ayların, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları olduğu vurgulanmaktadır.

Regaib Gecesi nedir ?

Regaib Gecesi nedir ?
17 Haziran 2010 Persembe

Regâib, arapça bir kelimedir ve "reğa-be" kökünden gelmektedir. "Reğa-be", kelime olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. "Reğîb" kelimesi ise, "reğabe"'den türemiş olan bir isimdir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, taleb edilen şey demektir. Müennesi, "reğîbe"dir. "Reğîbe"nin çoğulu da "reğâib" dir. Kelime olarak "Regâib"in aslı budur.

Receb’in ilk cuma gecesine Regaib gecesi denir. Bu geceye Regaib gecesi ismini melekler vermişlerdir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli oluyor. Allahü teâlâ, bu gecede, müminlere, ragibetler [ihsanlar, ikramlar> yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua kabul olur, namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir. Regaib gecesini ibadetle geçirmeli, kazası olan, hiç değilse bir günlük kaza namazı kılmalı! Kazası olmayan da nafile namaz kılar, Kur’an-ı kerim okur, tesbih çeker, tövbe istiğfar eder. Perşembe günü oruç tutup, gecesini de ihya etmek çok sevaptır. Receb ayında oruç tutmak faziletlidir.

Peygamberimiz (a.s.m)’ ın Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu ay Receb ayıdır. Bu Receb ayında oruç tutmanın muazzam, muhteşem sevabları var.

Bir de bu ayda sevablar kulların defterlerinin sevab hanelerine, bol bol dökülmesi dolayısıyla da recebül esabb denmiştir. Yâni, sevabların bol bol, şarı şarıl, gürül gürül döküldüğü ay demek... Sabbe, Arapçada dökmek demek... Nehrin de böyle dağlardan çağlayarak şaldur şuldur akıp da döküldüğü yere münsab derler; o da aynı kökten... Receb-ül esabb; Allah'ın rahmetinin cûşa gelip, ikram ü ihsanâtının şarıl şarıl, güldür güldür kullara geldiği ay demektir.

Arifler ve din alimleri kitaplarında yazmışlar ki, bu ay ekim, ekme, ziraat ayıdır. Sevaplı işler, oruç tutmak, tevbe etmek vs. güzel şeyler yapılır. Bir mahsulün ekilmesi gibi ziraat, ekim ayıdır. Şa'ban bakım ayıdır. Ramazan biçim ayıdır, yâni mahsulün alındığı aydır demişler. Demek ki Receb ayı, bizi Ramazan ayına hazırlayan bir mevsimin ilk adımı olmuş oluyor.

Onun için, "Receb ayı tevbe ayıdır." demişler. Yâni kul ne yapacak?.. "Yâ Rabbi! Ben anlayamamışım, hatâ etmişim, bilememişim, suçluyum, kusurluyum; beni affet..." diyerek hatâsını itiraf edip, hatâsından dönerek, Cenâb-ı Hakk'ın yoluna girecek.

Şa'ban ayı ibadetlere devam etme ayıdır. Ramazan da mükâfatlarını alma ayıdır. Böyle çeşitli kelimelerle bu ayların birbirleriyle irtibatlı olduğu beyan edilmiştir.

Sevgili Peygamberimiz (sas), Regaib Gecesi'nin içinde bulunduğu Recep ayında çok dua eder, namaz kılar, oruç tutar, iyiliklerin her çeşidini yapar, sadaka vermeye özen gösterirdi. Resulullah'ın (sas) Receb'in ilk perşembe gününü oruçla geçirdiği ve cuma gecesinde, bu kandil gecesine mahsus olmak üzere on iki rekât namaz kıldığı rivayet edilir. Regâib gecelerinde dua etmek, tövbe ve istiğfarda bulunmak, bu geceyi kutsal kabul etmek suretiyle çeşitli ibâdetlerle geçirmek, genel olarak alimler arasında kabul görmüştür.

Bu aylara "Çok sevaplı ibadet ayları" diyen Bedüzzaman şöyle işaret ediyor: "Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise Receb-i Şerif'te yüzden geçer, Şaban-ı Muazzama'da üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarek'te bine çıkar ve cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadir'de otuz bine çıkar." (Şualar) Bu geceyi fırsat bilerek gönlümüzü kasvetle boğan duygu ve düşünceleri kalplerimizden atalım. Nefsin kötü arzularını frenleyip, huzur-u kalple ibadetin lezzetini almaya, o hal üzere Rabb'imize yönelmeye çalışalım. Gıybet, haset, riya, ucb, kin, nefret ve kanaatsizlik gibi kötü duygulardan temizlenelim.

16 Haziran 2010 Çarşamba

REGÂİB GECESİ VE BU GECEDE YAPILACAK İBADETLER

REGÂİB GECESİ VE BU GECEDE YAPILACAK İBÂDETLER
16 HAZIRAN 2010 CARSAMBA

Receb-i Şerîfin ilk cuma gecesi, yâni yarın akşam Regâib Gecesi'dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılanmalıdır.

Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında 12 rek'at Hacet namazı kılınır. İki rek'atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha'dan sonra her rek'atte 3 Innâ enzelnâhü... ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiye şudur:

"Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini'n nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim."

Secdede 70 defa "Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü'l-melâiketi ve'r-Rûh" okunur. Secdeden kalkıp bir defa "Rabbiğfir verham ve tecâvez amma tâ'lem. İnneke ente'l-e'azzü'l-ekrem." okunur. Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa "Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü'l-melâiketi ve'r-Rûh" okunur.

Secdeden sonra duâ edilir. Duada Allah'a şu şekilde iltica etmelidir: "Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa'bâne ve belliğnâ Ramazân."

Regâib Gecesi'nden sonraki gündüzde, yani cuma gü­nü öğle ile ikindi arasında 2 rek'atte bir selâm verilerek 4 rek'at teşekkür namazı kılınır. Her rek'atte 1 Fatiha, 7 Âyetü'l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi'l-felak, 5 Kul eûzü birabbi'n-nâs sûreleri okunur.

Namazdan sonra 25 defa "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîmi'l-kebîri'l-müteâl", 25 defa "Estağfirullâhe'l-azîm ve etûbü ileyk" diyerek istiğfar ve sonra da duâ edilir.

Kaynak: Fazilet Takvimi

RECEB AYINDA KILINACAK NAMAZ

RECEB AYINDA KILINACAK NAMAZ
16 HAZIRAN 2010 CARSAMBA

Recebin 1 'i ile 10'u arasında, 11 'i ile 20'si arasında ve 21 'i ile 30'u arasında olmak üzere sâdece birer defa kılınacak 10'ar rek'at Hacet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okuna­cak dualarda fark vardır.

Bu namaz, mü'min ile münafığı ayırır. Bu 30 rek'at na­mazı kılanlar, hidâyete ererler. Münafıklar bu namazı kıla­mazlar. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek'at namaz Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivayet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması efdaldir.

Kılınışı: Hacet namazına şu niyetle başlanır: "Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nura gark ettiğin Efendimiz hürme­tine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâ­hîne, afv-ı ilâhîne, rıza-yı ilâhîne nail eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntıların­dan halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için" Allâhü Ekber.

Her rek'atte 1 Fatiha, 3 Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek'atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek'at tamamlanır.

* İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa "Lâ ilahe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve yümît. Ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihi'l-hayr. Ve hüve alâ külli şeyin kadîr" okunup duâ edilir.

* İkinci on gün içinde yani Recebin 11'i ile 20'si ara­sında kılınan 10 rek'atten sonra, 11 defa: "İlahen vahiden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ" okunup duâ edilir.

* Üçüncü on gün içinde, yâni Recebin 21'i ile 30'u ara­sında kılınan 10 rek'atten sonra da 11 kere: "Allâhümme lâ mânia limâ a'tayte, velâ mu'tiye limâ mena'te, velâ râd­de limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-ceddü. Sübhâne rabbiye'l-aliyyi'l- a'le'l-vehhâb. Sübhâne rabbiye'l-aliyyi'l-a'le'l-vehhâb. Sübhâne rabbiye'l-aliyyi'l-a'le'l-kerîmi'l-vehhâb. Yâ vehhâbü yâ vehhâbü yâ vehhâb" okunup duâ edilir.

Kaynak: Fazilet Takvimi

15 Haziran 2010 Salı

İMAM ZÜFER (R.H.)

İMÂM ZÜFER (R.H.)
15 HAZIRAN 2010 SALI


İmâm Züfer, İmâmı Azam Ebû Hanîfe (r.h.) Hazretle­rinin büyük talebelerindendir. İsmi Ebû'l-Hüzeyl Zufer bin Hüzeyl el-Anberî el-Basrî'dir. Hicrî 115 (M. 733-734 )'de pederinin valiliği sırasında İsfahan'da doğdu. Hicri 158 (M 774-775 )'de Basra'da vefat etti. Müctehıd ve aynı zamanda itimad edilen hadîs âlimlerindendir. Rivayet ettiği hadîsi herkes kabul ederdi.

Birgün İmâm Züfer'e fıkhî bir mesele soruldu, cevâ­bından âciz kalınca İmâm-ı A'zam'a giderek meseleyi ona sordu. İmâm-ı A'zam cevâbını verince, "Bu cevabı nereden verdiniz?" diye sordu. O da ."Şu hadîs-ı şeriften ve şu kıyâs üzere" buyurdu. Sonra İmâm-ı A'zam, Me­sele şöyle olsa idi halli nasıl olurdu? diye sordu." İmam Züfer cevâptan âciz kalınca onu da îzâh etti ve sonra suâle farklı cihetlerden farklı meseleler ekleyerek, bir bir cevaplarını izah etti. Bunun üzerine İmâm Züfer Imam-ı A'zam'ın ders halkasına katıldı ve yirmi seneden fazla devam etti. İmâm-ı A'zam'dan duyduklarını yazan on beş kişiden biri oldu.

İmâm Züfer düğününde hocası İmâm-ı A'zam'dan ko­nuşmasını rica edince o: "Bu Züfer b. Hüzeyl Müslüman­ların imamlarından ve haseb, şeref ve ilimce dinin önde aelenlerindendir." buyurdu. Zamanında kendisine kadılık teklif edilen İmâm Züfer, şüpheli şeylere ve harama düş­me korkusundan teklifi kabul etmedi. Basra'ya gittiğinde halk onun ilmine hayran kaldı ve "Biz bunun gibisini görmedik, galiba fıkhı bundan iyi bilen yoktur." dediler. Bunun üzerine İmâm Züfer: "Siz Ebû Yûsuf'u görmediniz gâlibâ?" buyurdu. Zîrâ âlim kimse nefsini dâima töhmet altında tutar ve kibirli de değildir.

Basra'da bazı kimseler İmâm-ı A'zam'ı kötülerlerdi. İmâm Züfer Basra'ya varınca evvelâ bir ders halkasına girdi Meseleler konuşuldukça ismini söyletmeden Imam-ı A'zam'ın sözünü söyler, her söylediği de beğenilirdi. Hal­kın ona itimâdı artınca 'Bu söz, Ebû Hanîfe'nın sözüdür', dedi ve Hanefî mezhebi Basra'da yayıldı.

Kaynak: Fazilet Takvimi

14 Haziran 2010 Pazartesi

DUÂ EDERKEN...

DUÂ EDERKEN...
14 Haziran 2010 Pazartesi

Duâ ettiğiniz vakit, doğudan batıya bütün Ümmet-i Mu-hammed'e birden duâ ediniz. Yalnız kendinize duâ etme­yiniz Bir beldeye yağmur yağdığında, o beldede olan bü­tün bağlar, bahçeler, tarlalar sulandığı gibi Allah katında makbul olan bir duâ sebebiyle Cenâb-ı Hak bütün halkı ilâhî ihsanına mazhar eyler.

Bu sebepten umûma, bütün Müslümanlara duâ eyle ki belki senin duan Allah katında makbul olur da bütün hal­kın ihyâsına, faydalanmasına sebep olmuş olursun. Bun­dan büyük nimet mi olur? Cenâb-ı Hakk cümlemizi duası makbul ve razı olduğu kullarından eyleye. Amin.

13 Haziran 2010 Pazar

RECEP-İ ŞERİF

RECEP-İ ŞERİF
13 HAZİRAN 2010 PAZAR

Bugün idrak ettiğimiz mübarek Recep ayı, kameri ayların yedincisidir. "Eşhuru hurum"dan olan bu ay, Şehrullah yani ALLÂHU TEÂLÂ’nın ayıdır. Bu aya oruçlu girmeli ve bu ayda cok ilticâ etmelidir.

Recep ayının 1'inci günü oruç tutanlara 3 senelik, 2'nci günü oruç tutanlara iki senelik, 3'üncü günü oruç tutanlara 1 senelik nafile oruç sevabı verilir. Bu hadisi şerif ile sabittir. Üç günden sonra her gününe birer ay oruç sevabı verilir. Bu ay Cenâb-ı Hakk'a mahsus bir ay olduğu için yalnız Zât-ı İlâhi’yi bildiren İhlâs Sûresi'ni çok okumak lazımdır.

SELMANÜ'L- HAYR (R.A.) HAZRETLERİNDEN

SELMÂNÜ'L- HAYR (R.A.) HAZRETLERİNDEN
13 HAZIRAN 2010 PAZAR

Selmân-ı Fârisî (r.a.) buyurdular:

• "Üç şeye çok gülmüşümdür: Ölüm kendisini istediği hâlde dünyâyı arzulayana, kendi gaflette olup, gaflet içe­risinde hesaba çekilecek olan kişiye ve Rabb'ini gadablandırdığını veya razı ettiğini bilmeden kahkaha ile gülene.

Üç şeye de çok ağlamışımdır: Resûlullâh (s.a.v.) ve ashabından ayrı kaldığıma, kabirden kalktığım zamanki korkulu hâle ve cennete ya da cehenneme gideceğimi bilmeden Rabb'imin huzurunda beklemeğe."

• "Mü'min, yanında doktoru olan hastaya benzer. Dok­toru onun hastalığını da, ilacını da bilir. Hasta, kendisine zararlı olan bir şey arzu ederse doktor ona mâni olur ve "Buna yaklaşırsan helak (mahv) olursun!" der. Ona dâima engel olmaya çalışır. Mü'min de böyledir. O da birçok (zararlı) şeyi arzular ama ölünceye kadar Allâhü Teâlâ ona mâni olur ve mü'min cennete girer."

• "Allâhü Teâlâ, mü'min kulunu bir sıkıntıya uğratıp, sonra ona afiyet verince, bu, o kulun geçmiş günahları için keffâret olur. Allâhü Teâlâ, fâcir (yani mü'min olmayan) bir kulunu bir sıkıntıya düşürüp, sonra ona afiyet verirse, bu kişi, sahibi tarafından önce bağlanan, sonra da salıverilen bir deve gibidir. Çünkü deve, kendisini niçin bağladıklarını ve salıverdiklerini bilemez."

• "Kalb ile cesedin hâli, âmâ (kör) ile topalın hâli gibi­ dir. Topal: 'Bir meyve görüyorum, ama uzanıp da alamı­ yorum, beni sırtına al ki onu alayım.' der. Bunun üzerine kör onu sırtına yüklenir. O da, meyveyi koparıp alır. Hem kendisi yer, hem de âmâya yedirir."

Kaynak: Fazilet Takvimi

BİR BEYİT

BİR BEYİT
13 HAZİRAN 2010 PAZAR


Cihan bağında ey âkil, budur makbûl-i ins ü cin
Ne'kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.

Yâni: İnsanların ve cinlerin makbulü, beğenip takdir ettiği olmak için; ne kimseyi incit ne de kimseden incin.

HZ. ALLAH'A (C.C.) İNSANLARIN EN SEVGİLİSİ

HZ. ALLAH'A (C.C.) İNSANLARIN EN SEVGİLİSİ
13 HAZIRAN 2010 PAZAR

Resûlullâh'a (s.a.v.) bir adam geldi ve: "Yâ Resûlal­lah! İnsanların hangisi Allah'a daha sevimlidir?" diye sordu. Resûlullâh (s.a.v.):

"İnsanların Allah'a en sevimlisi, insanlara en faydalı olanıdır. Amellerin Allah'a en sevimlisi, bir sıkıntısını gidermek, bir borcunu ödemek veya karnını doyurmak suretiyle bir Müslümanı sevindirmendir.

Bir kardeşimin ihtiyâcı için yürümem, bana Medîne mescidinde bir ay itikâfa girmemden daha sevimlidir.

Kim istediği takdirde (gücü yettiği hâlde) gerçekleş­tirebileceği bir öfkesini yenerse, Allah kıyamet gününde onun kalbini rızâsı ile doldurur.

Kim, (din) kardeşinin ihtiyâcını giderinceye kadar yü­rürse, Allah ayakların kaydığı günde onun ayağını sabit kılar." buyurdu.

Kaynak: Fazilet Takvimi

12 Haziran 2010 Cumartesi

SİGARANIN BAZI ZARARLARI

SİGARANIN BAZI ZARARLARI
12 HAZIRAN 2010 CUMARTESI

Akciğer kanseri ve akciğer hastalığına bağlı ölümlerin çoğunun sebebi sigaradır.

Sigara içmek, aynı zamanda diğer hastalıklar ve gırt­lak, ağız boşluğu, yemek borusu, mesane, böbrek, pankreas, mide ve rahim kanseri gibi kanserlerin se­beplerindendir.

Sigara içmek kalp krizine de yol açabilir.

Tütünde, dolaşım sistemine zarar veren birçok farklı kimyevî maddeler bulunmaktadır.

Tütün dumanındaki karbonmonoksit solunduğunda, oksijenin yerini alarak alyuvarlara bağlanır. Böylece kalp için gerekli olan oksijen miktarını azaltır.

Ayrıca karbonmonoksitin kalp kasları, kan damarları ve hattâ kanın pıhtılaşması üzerinde menfî tesirleri vardır. Anahtar Kelimeler: Sigaranin bazi zararlari - Sigara'nin zararlari - Sigaranin zarari - sigara zararli - Sigaranin sagliga zararlari - Sigaranin sagliga etkisi -

EHL-İ BEYTİN ASHABIN BÜYÜKLERİNE SAYGISI

EHL-İ BEYTİN ASHABIN BÜYÜKLERİNE SAYGISI
12 HAZIRAN 2010 CUMARTESI

Irak ahâlîsinden birtakım kimseler, Hazret-i Hüse­yin'in (r.a.) torunu Muhammed bin Alî'nin ziyaretine git­miş; Ebû Bekir, Ömer ve Osman Hazretleri hakkında fena lâkırdılar söylemeğe cür'et göstermişlerdi. Muham­med Hazretleri, onlara:

"Siz ilk Muhacirlerden misiniz?" diye sordu; "Değiliz" diye cevap verdiler.

"Öyle ise İslâm'ın ilk yurdunu hazırlayıp, İslâmı tak­viye eden Ensâr'dan mısınız?" dediğinde; "Hayır" cevâ­bını aldılar.

Bunun üzerine Muhammed Hazretleri: "Allâhü Teâlâ'nın bildirdiği şu iki sınıftan olmadığınızı siz itiraf ettiniz.

Ben de şehâdet ederim ki siz, haklarında Cenâb-ı Hakk'ın (Haşr sûresinin, 10. âyettende): -meâlen- "Ve şunlar ki arkalarından gelmişlerdir, şöyle derler: Ey Rabbimiz, bizleri ve önden îmân ile bizi geçmiş olan kardeşlerimizi mağfiret buyur ve gönüllerimizde îmân etmiş olanlara karşı kin tutturma. Ey Rabb'imiz, şüphe yok ki sen Rauf'sun, Rahim'sin." buyur­muş olduğu üçüncü sınıftan da değilsiniz. Kalkınız yanımdan, Allâhü Teâlâ size yapacağını yapmıştır." diye­rek onları yanından uzaklaştırdı.

Kaynak: Fazilet Takvimi

RECEP AYI İÇTİMÂI, RU'YET VE BAŞLANGICI

RECEP AYI İÇTİMÂ'I, RU'YET VE BAŞLANGICI
12 HAZİRAN 2010 CUMARTESİ

Hicrî-Kamerî 1431 yılı Recep ayı ictimâ'ı bugün 12 Haziran Cumartesi günü Türkiye saati ile 14.15'te.

Ru'yet ise yarın (13 Haziran Pazar) Türkiye saati ile 04.39'dadır.

Hilâl'in görüldüğü yerler: Amerika Birleşik Devletleri'-nin orta ve batı eyâletleri ile Büyük Okyanus, Avustralya ve Uzakdoğu ülkeleri, Endonezya Malezya, Japonya.

Hilal; Türkiye, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından da görülebilecektir.

13 Haziran Pazar günü de Recep ayının (1)'idir.

11 Haziran 2010 Cuma

RESÛLULLÂH'IN (S.A.V.) TAVSİYELERİ

RESÛLULLÂH'IN (S.A.V.) TAVSİYELERİ
11 HAZIRAN 2010 CUMA

Hz. Ebû Zer (r.a.) şöyle buyurdular: "Resûlullâh'ın (s.a.v.) huzuruna girdim. 'Bana tavsiyede bulun.' dedim. 'Allah'tan korkmanı ve takva sahibi olmanı tavsiye ede­rim.' buyurdu.

"Artır, yâ Resûlallah!" dedim. "Kur'ân'ı Kerîm'i oku ve Allah'ı zikret. Çünkü o zikir, senin için gökte bir hatırlanma ve yeryüzünde de nurdur."

"Bana daha fazla tavsiyede bulun, yâ Resûlallah!" dedim. "Az konuş. Çünkü susman, şeytanı senden uzak­laştırır, din işinde sana yardımcı olur." buyurdu.

"Bana daha fazla tavsiyede bulun, yâ Resûlallah!" de­dim. "Çok gülmekten kaçın. Çünkü çok gülmek kalbi öldürür, yüzün nurunu giderir." buyurdu.

"Daha, yâ Resûlallah!" dedim. "Acı da olsa hakkı ko­nuş." buyurdu.

"Daha, yâ Resûlallah!" dedim. "Allah yolunda kınayan­ların kınamasından korkma." buyurdu.

"Daha, yâ Resûlallah!" dedim. "Kendi kusurlarını bil­men, insanlardakini görmene mâni olsun." buyurdu.

Kaynak: Fazilet Takvimi

FATİH SULTAN MEHMED'İN İCADLARI

FÂTİH SULTAN MEHMED'İN ÎCÂDLARI
11 HAZİRAN 2010 CUMA

Fatih Sultan Mehmed İstanbul'u almak isterken işinin çok zor olduğunu biliyordu. Üstelik şehrin surları çok sağ­lam, pek muhkemdi.

Çalışmaları esnasında, Sultanın îcât kudreti ve kabiliyeti kendini göstermiş, bizzat kendi hesap ve tertibi üzere dök­türdüğü şâhî toplar, o devirde dünyâda eşi bulunmayan ye­gâne savaş âletleri olmuştur. Onun bu kabiliyeti her zaman imdada yetişmiştir. Şöyle ki sultanın husûsî tertibiyle yapılan lağım ve siperler, askerlerini düşman ateşinden dâima mu­hafaza etmiş; çok fazla ısınan ve soğuması iki saat alan büyük toplar da 'zeytinyağıyla yağlanmaya' başlanmış -ki bu da onun icâdırdır.- ve daha tesirli bir şekilde kullanılabılmıştir.

Sultan, muhasaraya husûsî olarak îmâl ettirdiği man­cınıklar ve yürür kuleler de getirmiştir. Yine Fâtih Sultan Mehmed Han, düz atış yapan toplardan çıkan gülleler Galata istihkâmlarına zarar verdiği için gülleyi kavisli atan toplar döktürerek, topçuluğun en mühim esaslarından olan havan topunun da mucidi olmuştur.

Kaynak: Fazilet Takvimi

İSTANBUL'UN FETİH KARARI

İSTANBUL'UN FETİH KARARI
11 HAZİRAN 2010 CUMA

Fâtih Sultan Mehmed Han, Bizans meselesi halledilme­den Osmanlı'ya rahat yüzü olmadığını biliyordu. Bizans'ın üzerine gidilmesi hususunu son olarak Edirne'de iken topladığı dîvanda devlet erkânına açtı. Konuşmasında:

"Dünyâ devleti ebedî değildir, fânî cihanda hiç kimse de ölümsüz değildir. İnsanın dünyâda nefesleri sayılıdır ve ölümsüzlük kapısı kapalıdır. Yaratılıştan gaye, kişinin Allâhü Teâlâ'yı bir bilip, imkân bulduğu nisbette ecelden mühlet buldukça onun dergâhına yaklaşmaya çalışmak­tır. İnsanı Cenâb-ı Allah'a yaklaştıran amellerin en fazilet­lisini bize ashâb-ı güzînden Ebu Saîd el-Hudrî Hazretleri Peygamber Efendimiz'den naklettiği bir hadîs-i şerîfte şöyle bildiriyor: "Peygamberimiz'e bir kişi gelip 'İnsanla­rın en fazîletlisi kimdir?' deyince, Kâinatın Efendisi, 'İnsanların en fazîletlisi, canı ve malı ile Allah yolunda gaza eden mü'mindir.' buyurdular.

Şu fânî âlemde Ashâb-ı Kiram, ömürlerinin sonuna kadar küfür ve dalâlete karşı cihâd ye gazayı fırsat bildi ve bir anı bile boşa geçirmediler. Ömürlerinde gazâsız geçen bir sene yoktu. Hatta küffâr ile aralarında gazasız bir ay geçirmediler. Ben de dilerim ki, 'Uyun sizden bir ecir istemeyen o zâtlara ki onlar hidâyete ermişlerdir.' (Yasin sûresi, âyet 21) mealindeki âyet-i celîlesine bağ­lanarak ruhum bedenden ayrılıncaya kadar gücümü 'İ'lâyı Kelimetullah ve ihyâ-yı sünnet-i Resûlullâh'a (Allah'ın yüce ismini yaymak ve Resûl'ün sünnetini ihya etmeğe) sarf edeyim ki, dünyâda iyi bir hâtıra, âhirette de ecr-i cezîl (bol sevâb) meydâna gelsin.

Sözün kısası, Kostantiniyye'ye sefer açmaya niyet etmiş ve himmetimi bu noktaya çevirmiş bulunuyorum. Baharda hareket etmeyi düşünüyorum. Icâb eden ted­birin alınmasını, hazırlıklara girişilmesini münâsip görü­yorum. Bu sefer (İstanbul'un fethi kararı) benim için şu anda birinci derecede halledilmesi îcap eden bir iştir. Bu tamamlanmadıkça ikinci mühim bir işe girişecek deği­lim." diyerek kafi kararını bildirmişlerdi.

Kaynak: Fazilet Takvimi

9 Haziran 2010 Çarşamba

ALLAH KORKUSU

ALLAH KORKUSU
09 HAZIRAN 2010 CARSAMBA

Hazret-i Ömer (r.a.), bir kişinin evine uğradı. O kim­senin "Şüphe yok, Rabb'inin âzâbı elbet vâki olacaktır. Ona mâni olacak hiçbir şey yoktur." (Tûr-7-8) mealin­deki âyetleri okuduğunu işitince baygın olarak bineğin­den yere düştü. Onu evine taşıdılar. Bu düşmenin acı­sından uzun müddet evde hasta olarak kaldı. Öyle ki insanlar ziyaretine geliyorlardı.

Kaynak: Fazilet Takvimi

8 Haziran 2010 Salı

SÜLEYMAN PAŞA'NIN RUMELİ'YE GEÇİŞİ

SÜLEYMAN PAŞA'NIN RUMELİ'YE GEÇİŞİ
08 HAZIRAN 2010 SALI

Osmanlı Târihinin kaynaklarından Oruç Bey tarihinde Türk ve dünyâ târihinin mühim merhalelerinden biri olan Osmanlıların Rumeli'ye geçişini şöyle yazar:

Sultan Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa bir gün gezmeye çıkmıştı. Deniz kıyısından Çimpe kalesi tarafını seyre dalmıştı. Yanında Ece Bey ve Fâzıl Bey isminde iki bahadır gazi yiğit vardı. Süleyman Paşa'ya: "Ey Han! Ne düşünürsünüz, hayran kaldığınız şey neydi?" dediler.

Süleyman Paşa: "Fikrim budur ki, kimse duymadan bu denizi öte geçmek isterim..." Ece Bey ye Fâzıl Bey: "Eğer sultânım buyurursa biz ikimiz geçelim" dediler. Sonra Ece Bey ve Fâzıl Bey sal yaptılar. Bu sala binip gece­leyin Çimpe kalesi tarafına çıktılar. Oradan birini yaka­ladılar. Sala binip Süleyman Paşa'ya getirdiler. Süleyman Paşa bu adama hediyeler verip değerli elbiseler giydirdi ve dedi ki: "Sizin hisara kimse duymadan girebi­lecek bir yer var mı?" Adam: "Sultanım! Ben sizi bir yerden ileteyim ki kimse duymadan hisara girersiniz." dedi.

Hemen birkaç sal yaptılar. Süleyman Paşa, 70-80 bahadırla sala binip geceleyin Rumeli yakasına geçtiler. Doğru Çimpe kalesine geldiler. Kalenin içinde kimse yoktu. Harman vaktiydi, bağ zamanıydı. Kale boştu. Bir kolay yerden kalenin içine girdiler ye kaleyi aldılar. Ama halkını asla rencide edip incitmediler, hattâ ikramlar ye ihsanlar ettiler. Mallarına el uzatmadılar. Ancak içlerin­den birkaç ileri gelenlerini tutup karşıda duran askere gönderdiler. Ve sonra Çimpe kalesinin gemileri ile Ana­dolu yakasındaki askeri Rumeli'ye geçirdiler. Ve Ru­meli'nin içlerine doğru fetihler başladı.

Kaynak: Fazilet Takvimi

7 Haziran 2010 Pazartesi

Carlos Latuff'un gözünden Korsan İsrail

Carlos Latuff'un gözünden Korsan İsrail
07 Haziran 2010 Pazartesi

Karikatürist: Carlos Latuff / 2010

5 Haziran 2010 Cumartesi

İsrail Rachel Corrie'ye de müdahale etti

İsrail Rachel Corrie'ye de müdahale etti
05 Haziran 2010 Cumartesi

İsrail komandoları, Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırının ardından yola devam eden, direnmeyeceğini daha önceden açıklayan İrlandalı yardım gemisi Rachel Corrie isimli gemiye de el koydu.

Reuters ajansı, İsrail donanmasının Gazze'ye insani yardım götüren İrlanda gemisi Rachel Corrie'ye müdahale ettiğini duyurdu. İsrail gemilerinin Rachel Corrie'yi müdahale olmadan durdurduğu belirtti.

İSRAİL GEMİYE EL KOYDU

İsrail komandoları, Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırının ardından yola devam eden Rachel Corrie isimli gemiye de el koydu.

Direnmeyeceğini daha önceden açıklayan İrlandalı yardım gemisi Rachel Corrie'nin sözcüsü, el koyma sırasında yaşananların ''Türk gemisindeki korkunç tedhişe benzemediğini'' olmadığını söyledi.

Akdeniz'de karaya 35 mil açıkta İsrail ordusuna üç hücumbottaki komandolar tarafından müdahale edilen Rachel Corrie gemisi, adını 2003'te İsrail buldozerleri altında can veren Amerikalı Filistin dostundan alıyor.

''Rachel Corrie'' gemisinde bulunan 1976 Nobel Barış Ödülü sahibi Mairead Maguire, BM'den ya da bağımsız bir uluslararası kuruluştan yetkililerin, Gazze'ye ulaşmadan önce gemideki yardım malzemesini kontrol etmesine açık olduklarını bildirmişti.

GEMİYE ÇIKILMADI

Gazze'ye yardım götüren İrlanda gemisine İsrail askeri gemilerinin el koymadığı, ''yol kestiği'' bildirildi.

''Özgür Gazze Hareketi'' örgütünden Greta Berlin, şu açıklamada bulundu:

''Rachel Corrie gemisi mürettebatı ve yardım gönüllüleriyle telsiz irtibatımız, İsrail devlet radyosundan gelen bilgiyle yanlış verildi. Güverteye komandolar çıkmadı. Sadece İsrail askeri gemilerince Rachel Corrie'nin yolu kesildi.''

Akdeniz'de karaya 35 mil açıkta İsrail ordusunun üç askeri gemisince takip edilen Rachel Corrie gemisi, adını 2003'te İsrail buldozerleri altında can veren Amerikalı Filistin dostundan alıyor.

''Rachel Corrie'' gemisinde bulunan 1976 Nobel Barış Ödülü sahibi Mairead Maguire, BM'den ya da bağımsız bir uluslararası kuruluştan yetkililerin, Gazze'ye ulaşmadan önce gemideki yardım malzemesini kontrol etmesine açık olduklarını bildirmişti.

İsrail hükümeti de geminin Aşdod Limanı'na çekilmesini istedi.


İSRAİL ORDUSU: GEMİYİ ELE GEÇİRMEDİK

İsrail ordusu, Gazze'ye yardım götüren İrlanda gemisi ''Rachel Corrie''yi ele geçirmedikleri açıkladı.

İsrail ordusunun bir sözcüsü, "şu an için gemiyi ele geçirmenin söz konusu olmadığını" bildirdi.

Akdeniz'de karaya 35 mil açıkta İsrail ordusunun üç askeri gemisince takip edilen İrlanda gemisi Rachel Corrie, adını 2003'te İsrail buldozerleri altında can veren Amerikalı Filistin dostundan alıyor.

''Rachel Corrie'' gemisinde bulunan 1976 Nobel Barış Ödülü sahibi Mairead Maguire, BM'den ya da bağımsız bir uluslararası kuruluştan yetkililerin, Gazze'ye ulaşmadan önce gemideki yardım malzemesini kontrol etmesine açık olduklarını bildirmişti.

İsrail hükümeti de geminin Aşdod Limanı'na çekilmesini istedi.

İSRAİL ORDUSU: "GEMİ ROTASINI DEĞİŞTİRMEZSE, ASKERLER GEMİYE ÇIKACAK"

İsrail ordusu, İrlanda'dan yola çıkan, Gazze yardım taşıyan Rachel Corrie gemisinin rotasını değiştirmemesi halinde gemiye çıkacaklarını bildirdi.

Ordu sözcüsü Yarbay Avital Lieboviç, Reuters ajansına yaptığı açıklamada, geminin rotasını Gazze'den uzaklaştırmayı kabul etmemesi halinde gemiye çıkmaktan başka seçenekleri kalmayacağını söyledi.

Geminin, İsrail ordusuna ait üç askeri gemisi tarafından takip edildiği bildirilmişti. Geminin, Aşdod limanına çekilmesini talep eden İsrail, gemideki yardım malzemelerinin, kontrol edildikten sonra karayoluyla Gazze'ye ulaştırılmasını istiyor.

İSRAİL DONANMASINDAN GAZZE YOLUNDAKİ RACHEL CORRIE'YE TELSİZ UYARILARI

İsrail donanması, Gazze yolundaki yedinci yardım gemisi Rachel Corrie'yi telsiz mesajlarıyla uyardı.

İsrail ordu sözcülüğü, gemiye uyarıların "Burası İsrail donanması" anonsuyla yapıldığını belirterek, geminin, donanmanın ablukası altındaki bölgeye doğru yaklaştığı ikazında bulunulduğunu ve "Gazze bölgesi, deniz trafiğine tamamen kapalıdır. İsrail hükümeti, Gazze Şeridi'ndeki sivil halka insani yardımların iletilmesine destek vermekte ve sizi Aşdod limanına girmeye davet etmektedir" denildiğini aktardı.

Ordu sözcülüğünün açıklamasında, gemidekilere yardım malzemelerinin, idarelerin kuralları doğrultusunda, kendilerinin gözetimi altında, resmi kara geçiş noktaları kullanılarak yapılacağı belirtilerek, ondan sonra da gelinen limana geri dönülebileceğinin bildirildiği de kaydedildi.

Kaynak: CİHAN - AA