31 Ağustos 2010 Salı

ORUÇ TUTARKEN DİKKAT ETMELİ

ORUÇ TUTARKEN DİKKAT ETMELİ

31 AGUSTOS 2010 SALI - 21 RAMAZAN 1431


Oruç tutarken, dinimizin diğer emirlerine de dikkat edilmelidir. Dikkat edilmezse, tutulan orucun sevabı azalır veya yok olur. Oruçtan ve diğer bütün dinî emirlerden maksat; salih bir insan olabilmektir. Oruç tutan kimse, kötülük işlemeye devam ediyorsa, oruçtan beklenen faydanın elde edilmesi çok zordur. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

“Nice oruç tutanlar vardır ki, açlık ve susuzluktan başka birşey elde etmezler.”


Oruçtan beklenen yüksek faydaya kavuşabilmek için:

* Gözü, faydasız şeylere, harama bakmaktan; kalbi, meşgûl eden ve iyi işlerden alıkoyacak hususlardan korumalıdır.

* Dilini yalan, gıybet, koğuculuk gibi kötü işlerden alıkoymalıdır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
“Oruç, bütün kötülüklere kalkandır. Oruçlu kimse cahillik edip de kötü söz söylemesin! Şayet birisi kendisiyle itişip-kakışmak isterse, ‘Ben oruçluyum’ diye mukabelede bulunsun!”

* Gıybet edenle dinleyen, günaha ortak oldukları için, haram şeyleri dinlemekten kulağı muhafaza etmelidir.

* Gözü, dili, kulağı kötülüklerden koruduğu gibi, diğer uzuvları da haramlardan ve şüphelilerden korumak lâzımdır.

* Sahurda, kuvvetli gıdalar yemekte mahzur yoksa da, iftar vakti tıka basa yiyerek mideye zarar vermek doğru değildir.

* İftar vakti; “Acaba tuttuğumuz oruç kabul edildi mi?” diye düşünüp korkmalı ve orucun kabul olması için Allahü teâlâya yalvarmalıdır. Ramazanda çok istiğfar söylemeli, Kur’ân-ı kerîm okumalı ve dinini, doğru yazılmış ilmihâl kitaplarından öğrenmelidir.

Kaynak: Türkiye Takvimi /

30 Ağustos 2010 Pazartesi

BİR ŞİİR - ŞÜKÜR ETTİN Mİ

BİR ŞİİR - ŞÜKÜR ETTİN Mİ_
30 AGUSTOS 2010 PAZARTESi - 20 RAMAZAN 1431

Bunca nimetleri veren Mevla’ya,
El açıp da birgün, şükür ettin mi?..
Baktın mı kendine, sonra semaya?
El açıp da birgün, şükür ettin mi?..

Düşündün mü gözlerinin kıymetin,
İki kulak, bir ağızın hikmetin,
Akıl noksanı da herşeyden çetin,
El açıp da birgün, şükür ettin mi?..

Her nefeste iki şükür gerektir,
İmansız insana yükü yürektir,
Helal lokma ağza, baldır-börektir,
El açıp da birgün, şükür ettin mi?..

Bildin mi kadrini, bir bardak suyun?
Şu siret, bu beden, nerdedir huyun?
Ya aklın yerini, var mı gördüğün?
El açıp da birgün, şükür ettin mi?..

Ey Derebahçeli, geldik gideriz,
İnceden sorulsa, bizler nideriz?,
Yaban etmez bize, nefsen ederiz,
El açıp da birgün, şükür ettin mi?..


Ali Kayıkçı

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI_

30 AGUSTOS 2010 PAZARTESi_



GÜNÜN ANLAMI VE ÖNEMİ

Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu.

Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi. 19 Mayıs 1919'da Atatürk'ün Samsun'a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk'ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Amasya Genelgesi'nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920'de TBMM'yi kurdu. Böylece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu, hem de Kurtuluş Savaşı'nın merkezi Ankara oluyordu.

TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. "Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü"nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu'da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar'a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, ordularına: "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi.

Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milleti 1699
Karlofça Antlaşmasından beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal'e "gazi" unvanı ve "Mareşal" rütbesi verildi.

Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı'ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.

1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikleri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydırıldı". İstanbul'daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal'in başkomutanlığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos'ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis'te vardı. Bu savaş, Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı.

Büyük Tarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir'e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline "dur" diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl, 30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz, bu münasebetle...

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINIZ KUTLU OSLUN

28 Ağustos 2010 Cumartesi

YEMEK İKRAM ETMENİN FAZİLETİ

YEMEK İKRAM ETMENİN FAZİLETİ
28 AĞUSTOS 2010 CUMARTESİ - 18 RAMAZAN 1431


Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyurdular ki:

• "Allahü Teala kıyamet gününde şöyle buyurur: 'Ey âdemoğlu! Ben acıktım, sen bana yedirmedin.' Bunun üzerine kul der ki: 'Sen alemlerin Rabbisin, nasıl yediririm ?' Allahü Teala buyurur: 'Bir din kardeşin acıkmıştı ama sen onu doyurmadın.Onu doyurmuş olsaydın beni de doyurmuş olurdun.'

• "Cennette, içi dışından,dışı içinden görülen köşkler vardır.Alllahu Teala bunları yumuşak konuşan, yemek yediren ve insanlar uykuda iken gece namazı kılanlar için hazırlamıştır.

• "Din kardeşine, canının çektiiği bir şeyi tattıran kişiye Allahu Teala milyon hasene (sevap) yazar, milyon hasenesini siler ve derecesini milyon kat arttırır. Onu firdevs, Adn ve Huld cennetlerinde yedirir.

Ca'fer bin Muhammed (k.s.) şöyle buyurdu: Kardeşlerinizle beraber sofrada oturmayı uzatınız.Çünkü sofrada geçen zaman, ömürlerinizden hesap edilmez.

Resulü Ekrem (s.a.v.) buyurdu ki: "Sizin birinizin sofrası,önünde konulmuş olarak kaldığı müddetçe,melekler ona istiğfar etmeye devam ederler."

Hz. Hasan (r.a.) buyurdu ki: Kişi kendisi için, anası babası için veya bunların dışında birilerine verdiği her şeyden hesaba çekilecektir.Ancak din kardeşlerine ikram ettiği yemek böyle değildir.Çünkü o, onu ateşten koruyan bir perdedir.

Hz.Ali (r.a.) buyurdu ki: "Kardeşlerimi az da olsa bir yemekte bir araya getirmem, benim için köle azat etmekten daha sevimlidir."

Ashab-ı Kiram, Kur'an okumak için bir yere toplandıkları zaman bir şey tatmadan dağılmazlardı.
Kaynak: Fazilet Takvimi / 19 Ağustos 2010 Persembe - 9 Ramazan 1431

ZEKATIN VERİLECEĞİ YERİN EN FAZİLETLİSİ

ZEKATIN VERİLECEĞİ YERİN EN FAZİLETLİSİ
28 AĞUSTOS 2010 CUMARTESİ - 18 RAMAZAN 1431

Zekatı vermek için müttaki, yani Allahü Teala'dan korkan ve itaat edenleri seçmek onların takvalarını artırır ve mükafatı büyük olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Yemeğinizi müttaki kimselere yedirin, sadakalarınızıda müminlere verin." buyurmuştur.

En iyisi nimetin Allah'tan olduğunu bilipte Allah'a şükredenleri seçmektir. Çünkü kulların en çok şükredenleri, nimeti Allah'tan bilenlerdir. Şüphesiz böylelerine yapılan yardım kaybolmaz.

Bilhassa ilim tahsil eden veya ilim sahibi ihlaslı fakirleri seçmelidir. Çünkü Allah rızası niyeti ile ilim tahsil etmek en büyük ibadettir. İbn-i Mübarek (r.h.) sadakalarını bilhassa alimlerin fakirlerine verirdi. Niçin böyle yaptığı sorulduğunda, "Ben, peygamberlikten sonra ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum. İlim sahiplerinin ihtiyacın karşılayarak, okumalarını temin etmek daha makbuldür." diye cevap vermiştir.

Kendini ilim öğrenmeye ve öğretmeye vermek şartı ile, zengin de olsa zaruri ihtiyaçları için talebenin zekat alması caizdir. Çünkü talebe kazanmaktan acizdir.

Nisaba malik olan kimseye zekat vermek caiz değildir. Ancak ilim öğrenene, gaziye ve hac kafilesinden ayrı kalmış olan kimseye verilebilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "İlim öğrenene zekat vermek caizdir. Velev ki kırk yıllık nafakası olsun!" buyurmuştur. İlim, din ilmi, öğrenilmesi farz-ı ayn veya farz-ı kifaye olan ilimdir.

İnsan öyle şeylere muhtaç olur ki, onlarsız yapamaz. Bu takdirde, kendisi kazanamadığı halde, zekat alması da caiz olmazsa, elindekini harcar; muhtaç kalır ve okumaktan, okutmaktan kesilir de, dini üzerine alan kalmayınca, din zayıflar.

Kaynak: Fazilet Takvimi / 18 Ağustos 2010 Carsamba - 8 Ramazan 1431

RAMAZAN'DAKİ AŞIRI UYKUNUN NEDENİ

RAMAZAN'DAKİ AŞIRI UYKUNUN NEDENİ
28 AGUSTOS 2010 CUMARTESi - 18 RAMAZAN 1431

Ramazan'da kan şekerinin düşmesinin kişide uyuma isteğine neden olabileceğini söyleyen uzmanlar, "Gün içinde uyuklamanın önüne geçebilmek için sahurda lifli gıdalar tüketin. Yağlı ve baharatlı yemeklerden uzak durun" uyarısında bulunuyor.

Sıcakların etkisi ile oruç tutan kişiler sağlık açısından bazı olumsuzluklar yaşayabiliyor. Uzun süren açlık süreçleri sağlıklı kişide ciddi bir sağlık problemi oluşturmasa da kişinin metabolizmasını olumsuz etkileyebilir. Memorial Ataşehir Hastanesi Dahiliye Bölümü'nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı, "Uzun süren açlık süreçleri sonucunda sağlıklı bir kişinin metabolizmasında, kan şekeri düşebilir, dikkat azabilir, halsizlik olur. İş verimi azalabilir" dedi.

SİNİRLİLİK GÖRÜLÜR

Açlığın hissiyle kan şekeri düştüğünden kişide uyuklama halleri yaşanabileceğini dile getiren Prof. Kavaklı, "Kan şekerinin düşmesi ile kişide halsizlik, hatta sinirlilik görülebilir" diye konuştu.
UYUKLAMAYI ÖNLEMENİN YOLLARI

Kan şekerinin düşmesini engelleyebilmek için sahurda lifli gıdalara yer verilmesi bir önlem olabileceğini kaydeden Prof. Kavaklı, şöyle devam etti: "Kan şekerinin düşmesinin engellenmesi ile gün içerisinde uyuklama hallerinin de önüne geçecektir. Sahur ve iftarda tükettiği ağır, yağlı, acılı ve baharatlı yemekler de uykusunu kaçırabileceğinden dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Mümkünse kısa sürelerle vücudunuzu ve zihninizi kısa öğle uykusuyla dinlendirmek gerekir"

UYKU SÜRESİNİ DENGELEMEK İÇİN NE YAPMALI ?

Ramazanda sahura kalkmak başta çalışanlar açısından uyku sürelerinin kısalmasına ve uyku düzeninin değişmesine sebep oluyor. Uyku düzeninin değişmesi kişilerde, bazı hormonların ritminin bozulmasına yol açabileceğini anlatan Prof. Kavaklı, "Uyku problemlerinin oluşması ve uyku problemlerinin etkisiyle günlük yaşantılarında uyum konularında sorun yaşamaları kaçınılmaz olmaktadır. Oruç tutan kişiler 24 saat içindeki toplam uyku sürelerini Ramazan öncesinde olduğu gibi tutmaya çalışması uyku sürelerini dengelemek için alınabilecek bir önlemdir. Ancak uyku açısından yaşanan bu tür problemler kalıcı bir bozukluk oluşturmadığından; uyku kalitesi oruç bittikten bir süre sonra normale döner" açıklamasında bulundu.

BUNLARI UNUTMAYIN !

Oruçlu iken zaten sıvı alımı yapılamayacağı için sıcak ortamlarda bulunmak, terlemeyi artırarak vücutta var olan suyun da kaybedilmesine ve buna bağlı olarak susuzluk hissedilmesine sebep oluyor. Bunun sonucu olarak kanın akışkanlığı azalıp risk grubunda olanlarda damar tıkanıklığı yaşanabileceğini söyleyen Prof. Kavaklı, bu açıdan bakıldığında kalp ve damar hastalığı, diyabet, hipertansiyon yakınması olanların oruç tutması sakıncalı olduğunu hatırlattı. Bunun için aşırı güneşli ve sıcak havalarda sağlıklı kişilerin bile mümkün olduğunca dışarı çıkmaması öneren Prof. Kavaklı, "Ancak açık havada çalışmak zorunda kalanlar olacağından. Bu kişilerin açık renkli, bol, pamuklu giysiler giymesi, geniş kenarlı şapka kullanması, baş ve yüzlerini sık sık soğuk suyla yıkaması ve imkânı olanların gün içinde duşa girmesini tavsiye ederiz" şeklinde konuştu.

KARPUZ SUSUZLUĞU VE AÇLIĞI ÖNLÜYOR

Sıvı tüketirken yaz aylarının en gözde meyveleri kavun ve de özellikle karpuzdan yararlanılabileceğini söyleyen Gaziosmanpaşa Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Müjdat Kara, "Karpuzun yüzde 95'u sudur. Kalorisinin düşük olması ve sindirimi kolaylaştırması yanında A ve E vitamini içerir. Lifli meyve olan karpuz tokluk hissi vererek oruç süresinin daha kolay geçmesini sağlar " dedi.

27 Ağustos 2010 Cuma

Oruçlu iken iğne yaptırmak orucu bozar mı ?

Oruçlu iken iğne yaptırmak orucu bozar mı ?
27 Agustos 2010 Cuma

Hasta bir kimse oruçlu iken iğne yaptırırsa orucu bozulur mu ?

Dinimiz, hasta olan ve tedavi sürecinde bulunan kişilerin oruç tutmamalarına ruhsat vermektedir. Bu nedenle, tedavisi devam eden kimseler, saglıklarına kavuşup, tedavileri tamamlanıncaya kadar oruçlarını erteleyebilirler.

Bununla birlikte, Ramazan ayında herkesle birlikte oruca devam etmeyi arzu ediyorlar ise ve oruç tutmalarına başka bir engelleri de yoksa, ignelerini iftardan sonra yaptırmaları yerinde olur. Bu imkana sahip olmayanlar ise, Imam Ebû» Yusuf, Muhammed ve Malik'in görüşlerine uyarak, tedavi ve aşı amaçlı iğne yaptırabilirler; oruçları bozulmaz. Ancak, oruçlu iken gıda ve vitamin igneleri yaptırılmasi uygun degildir.

26 Ağustos 2010 Perşembe

HÜNKÂR TÂCI

HÜNKÂR TÂCI
26 Ağustos 2010 Perşembe - 16 Ramazan 1431


MALZEMELER:

Yarım kilo kıyma,
1 çay bardağı ufalanmış bayat ekmek içi,
yarım bardak süt,
1 kaşık rendelenmiş soğan,
3 kaşık salça,
2 bardak patates püresi,
4 ince dilim kaşar peyniri,
3 kaşık sadeyağ,
yarım kilo bezelye ve tuz.


YAPILIŞI: Kıyma, ekmek içi, süt, soğan ve salça yoğurulup halka şekline getirilerek 30 cm çapında bir tepsi içine yerleştirilir. Ortasına patates püresi alacak kadar boşluk bırakılır. Orta sıcaklıktaki fırında yarım saat pişirilir. Boşluğa püre konup üzerine peynir dilimleri yerleştirilip tekrar fırına verilir. Peynirler eriyinceye kadar pişirilir. Bezelyeler yağda kavrulup halkanın etrafına konur ve sıcak olarak servis yapılır. Afiyet olsun..

25 Ağustos 2010 Çarşamba

SİRKE TAM BİR İLÂÇTIR

SİRKE TAM BİR İLÂÇTIR
25 AGUSTOS 2010 ÇARSAMBA - 15 Ramazan 1431

Bu hârika ürünün 10 000 yıl kadar önce bulunduğu zannedilir. İlk keşfeden Bâbillilerdir. Romalı lejyonerler çorba gibi içerlerdi. Hipokrat, sirkeyi ilâç olarak kullanırdı. Anibal, Alpleri aşmak için kayaları sirke ile parçaladı. Amerikan İç Savaşı’nda iskorpit hastalığı ve Birinci Dünya Savaşı’nda ise yaraları iyileştirmek için kullanıldı.

Birçok hububat, meyve ve bitkilerden, sirke yapılır ama, elma sirkesi en kıymetlisidir. İştah açıcı olarak, salata ve turşular içine dökülen sirke, şu işlerde de kullanılır:


  • Sebze ve meyveler, mikroplardan temizlemek için, sirkeli su ile yıkanır.
  • Lavabo, banyo gibi sert zeminler sirkeyle silinir.
  • Boğaz ağrılarında, sirke ile gargara yapılır.
  • Kaşıntılara ve cilt çatlaklarına sirke sürülür.
  • Su ile kaynatılıp buharına durulursa, başağrısı, astım ve cilt lekelerine faydalıdır.
  • Yorgunluk ve uykusuzluk için, yatmadan önce sirkeli su içilir.
  • Sirkeli bez, mide üzerine konursa, bulantı ve kusmayı önler. Sirkeli bez varislere de faydalıdır.
  • Sirke orta dereceli yanıklarda da kullanılır.
  • Nasırların ve sertliklerin üzerine, sirke ile ıslatılmış ekmek konur.
  • Güneş yanığına sürülürse faydalıdır.
  • Kepekli ve mat saçlar için, durulama suyuna sirke ilâve edilir.
  • Cildi yumuşatmak ve parlatmak için, banyo suyuna bir miktar sirke katılır.
  • Siğillere, sirke döküp üzerine kabartma tozu serpilir ve 15 dakîka sonra toz silkelenir.
  • Bal karıştırılmış sirkeli su her gün içilirse, düzenli kilo verilebilir.


    Kaynak: Türkiye Takvimi / 25 Ağustos 2010 Carsamba - 15 Ramazan 1431

    23 Ağustos 2010 Pazartesi

    GÖZLERİ HARAMDAN SAKINMAK

    GÖZLERİ HARAMDAN SAKINMAK
    23 AGUSTOS 2010 PAZARTESi - 13 RAMAZAN 1431

    Velîlerden Şiblî hazretlerine (k.s), "Mümin erkeklere söyle gözlerini haramdan sakınsınlar" âyetinin mânası nedir?" diye sorulduğunda şöyle demiştir:

    "Bunun mânası şudur: Onlara söyle; baş gözlerini haramdan, kalp gözlerini de Allah'tan gayri şeylerden çeksinler."

    Göz gönüle açılan bir penceredir. Kalp ehli için göz ve bakışlar çok önemlidir. Yüce Allah'a âşık bir mümin için en önemli iş gönlünü ve gözünü haramdan korumaktır. Dünya ehli bunu anlamaz.

    Şeytanın erkeğe karşı en birinci silâhı kadındır; avlamak istediğini onunla vurur. Şeytan örtü içindeki kadınla hedefine kolay ulaşamaz. Bunu bilir ve kadını örten elbiseyi çıkartmak için bin türlü vesvese verir. Bunu tek olarak başaramazsa, insan şeytanlarından yardım ister. Bunun için yüce Peygamberimiz (s.a.v) kadınları şöyle uyarmıştır:

    "Kadın örtülmesi gereken bir varlıktır. Kadın dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker (onu günaha nasıl alet edeceğini hesap eder)." (Tirmizî, Radâ, 18)

    Kaynak: SEMERKAND TAKVİMİ /29 NİSAN 2010 PERSEMBE - 15 CEMÂZİYELEVVEL 1431

    Şifa kaynağı hurma her dönem tüketilmeli

    Şifa kaynağı hurma her dönem tüketilmeli
    23 Agustos 2010 Pazartesi - 13 Ramazan 1431

    Diyetisyen Tuba Nergiz, hurmanın son derece özel bir besin maddesi olduğunu, sadece ramazan ayında değil her dönem tüketilmesi gerektiğini söyledi.

    Konya Özel Selçuklu Hastanesi Diyetisyeni Tuba Nergiz “Peygamber Efendimiz iftarını hurmayla açmayı tercih ettiği için; hurma asırlardır ramazan sofralarımızın vazgeçilmezi haline gelmiştir. Ayetlerde ve hadislerde birçok hastalığa iyi geldiğine dair bahsi geçen bir meyve olan hurma hakkında yapılan araştırma sonuçları da bunu desteklemektedir” dedi.

    Hurmanın % 60- 65'inin karbonhidrat, % 2'sinin protein ve % 0.5'inin yağdan oluştuğunu ifade eden Dyt. Tuba Nergiz “hurma bu şekilde 3 ana besin öğesini bir arada içeren tek meyvedir. Kuru hurmada karbonhidrat oranı % 75'e kadar çıkmaktadır. Ayrıca posa, B grubu vitaminleri ve demir, potasyum,magnezyum minerallerinden de oldukça zengindir. 10-15 adet hurma 100 gr olmakla birlikte, ortalama olarak 270 kaloridir” dedi.

    ASABİYETE KARŞI “HURMA”

    Oruç tutarken uzun süren açlık döneminden dolayı iftara yakın zamanlarda hipoglisemi diye adlandırılan kan şekeri değerinde düşme gözlendiğini aktaran Dyt. Tuba Nergiz, “Bu durumun en önemli belirtileri sinirlilik ve halsizliktir.

    İftara hurma ile başlandığında; hurma şeker içeriğiyle enerji vererek halsizliği giderdiği gibi Amerika’da bulunan Berkeley Üniversitesi’nin yaptığı araştırmalar sonucu B1 ve B6 vitamini ve magnezyum içeriğiyle de sinir sistemini dinlendirici etkisinin olduğu görülmüştür. Özellikle Ramazan ayında açlık ile beraber kan şekeri düzeyi düşen kişilerin bir yandan da asabiyetleriyle mücadele ettikleri düşünülürse hurmanın bu özelliğinin de son derece kaydedeğer olduğu söylenebilir” şeklinde konuştu.

    Çok tatlı bir meyve olmasına rağmen hurmanın glisemik indeksinin de düşük olduğunu ve kan şekerini hızla yükseltmeyeceğini belirten Dyt. Tuba Nergiz “Bu yüzden hurma şeker hastaları için bile bir risk oluşturmamaktadır. Ayrıca hurma zengin bir posa içeriğine (% 9-20) sahip olduğundan, uzun süren açlıktan dolayı yavaşlayan metabolizmanın hızlanmasını sağlar. Demir içeriğinin yüksek olması nedeniyle anemi (kansızlık)'ye iyi gelir” dedi.

    22 Ağustos 2010 Pazar

    TERAVİH NAMAZI VE ÖNEMİ

    TERAVİH NAMAZI VE ÖNEMİ
    22 AGUSTOS 2010 PAZAR - 12 RAMAZAN 1431

    Teravih, Ramazan ayında yatsı namazı ile vitir namazı arasında kılınan nafile namazdır. Teravih namazının her dört rekatin sonunda biraz dinlenerek kılınması müstehaptır. Buna dinlendirmek, rahatlatmak anlamlarına gelen tervîha denir. Teravih de "tervîha"nın çoğuludur.

    Teravih namazı sünnet-i müekkededir ve orucun değil, Ramazan ayının bir sünnetidir. Hz Peygamber "Kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan namazını (teravih) kılarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır." (Müslim, “Salâtü’l- Müsâfirîn” ve “Kasruhâ”, 174) diyerek Müslümanları bu namaza teşvik etmiştir.

    Teravih namazını cemaatle kılmak sünnettir. Peygamber Efendimiz teravih namazını birkaç kere cemaatle kıldırmış ancak daha sonra farz olur endişesiyle bundan vazgeçmiştir. Teravih namazı Hz. Ömer zamanında yeniden cemaatle kılınmaya başlanmıştır (Buharî, “Salatu't-Teravih”, 1). Namazın cemaatle kılınması Müslümanlar arasında birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını da güçlendirmektedir.

    Teravih namazı 20 rekattir. İki rekatta bir selam verilip, dört rekatta bir dinlenilmesi müstehaptır. Bu sırada(dinlenirken) tehlîl (lâ ilâhe illallâh) ve salavat okunmalıdır. Teravih namazı ile amaç Ramazan gecelerini ibadetle geçirmektir.

    Kaynak: Diyanet Takvimi / 10 Ağustos 2010 Salı - 29 Şaban 1431

    ORUÇ ÇEŞİTLERİ

    ORUÇ ÇEŞİTLERİ
    22 AGUSTOS 2010 PAZAR - 12 RAMAZAN 1431

    Sekiz türlü oruç vardır.

    * Farz olan oruçlar: Ramazân-ı şerîf orucu.

    * Muayyen zamanda olmayan farz oruçlar: Kazâ ve kefâret oruçları böyledir.

    * Vâcib oruçlar: Bunlar da, muayyen zamanda olur. Belli gün veyâ günler oruç tutmayı adamak gibi.

    * Gayr-i muayyen oruçlar: Herhangi bir gün veyâ birkaç gün oruç adamak gibi.

    * Sünnet olan oruçlar: Muharrem ayının dokuzuncu ve onuncu günleri oruç tutmak gibi.

    * Müstehab oruçlar: Her arabî ayın 13, 14 ve 15. günleri oruç tutmak gibi.

    * Harâm olan oruçlar: Ramazân Bayramı'nın birinci günü ve Kurban Bayramı'nın her dört günü oruç tutmak.

    * Mekruh olan oruçlar: Muharrem ayının yalnız onuncu günü, yalnız Cumâ veyâ Cumartesi günü, Nevrûz ve Mihrican günleri ve bütün sene, her gün oruç tutmak ve konuşmamak şartıyle oruç tutmak mekruhtur.

    20 Ağustos 2010 Cuma

    BİR ŞİİR - MERHABA YÂ RAMAZAN

    BİR ŞİİR - MERHABA YÂ RAMAZAN
    20 AGUSTOS 2010 CUMA - 10 RAMAZAN 1431

    Rahmetini, envarını, ikram kıldın bizlere,
    Merhaba, merhaba ya şehr-i Ramazan, merhaba!
    Şükür yine envarınla nurlandırdın yüzleri,
    Merhaba, merhaba ey şehr-i Ramazan merhaba!

    Sönen gönül güneşisin, kara kalpler mahısın,
    Müminlerin Hakka varan, hakikatli rahısın,
    Amenna ki, bir senede onbir ayın şahısın,
    Merhaba, merhaba ey şehr-i Ramazan merhaba!

    Müminlerin sinesine doldu ismin hecesi,
    Senin ile yürüyerek felah bulmuş nicesi,
    Açılır rahmet kapısı sende Kadir gecesi,
    Merhaba, merhaba ey şehr-i Ramazan merhaba!
    Layıkıyla bilebilsek, kadri kıymetin senin,
    Sen canısın, canından da kıymetlisin sen canın,
    Bin aydan da hayırlıdır kıymeti bir gecenin,
    Merhaba, merhaba ey şehr-i Ramazan merhaba!.

    Sensin elbet, görmez göze Hak yolunu gördüren,
    Müfsit kalpte, fenalığı, fesatlığı durduran,
    Yine sensin, aşıkını maşukuna erdiren,
    Merhaba, merhaba ey şehr-i Ramazan merhaba!

    Bilen bilir ey mübârek lezzetini tadını,
    Bilenlerdir dile destan etmişlerdir adını,
    Arayanlar sende bulur muhakkak muradını,
    Merhaba, merhaba ey şehr-i Ramazan merhaba!

    Gönülleri eyledin sen çok şaduman merhaba,
    Sende rahim, sende gafur, sende gufran merhaba,
    Çok dertlere deva görüp, derman yazan merhaba
    Merhaba, merhaba ey şehr-i Ramazan merhaba!

    ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER

    ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER
    20 AGUSTOS 2010 CUMA - 10 RAMAZAN 1431


    01. Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içerse,
    02. Ağzına gelen kusuntu geri giderse,
    03. Tentürdiyot ve yağ sürerse, sürme çekerse,
    04. Oksijen tüpü ile sunî hava verilirse, (İlâç da olursa bozar.)
    05. Orucu bozmaya niyet edip de bozmazsa,
    06. İstemeyerek ağız dolusu kusarsa,
    07. Boğazına toz, duman vs, kaçarsa,
    08. İsteyerek, zorlayarak biraz kusarsa,
    09. Gözüne ilâç koyarsa,
    10. Gıybet ederse,
    11. Rüyâda ihtilâm olursa,
    12. Diş çukuruna ilâç koyarsa,
    13. Çiçek ve kolonya koklarsa,
    14. Morfinsiz diş çektirirse,
    15. Yutmadan yemeğin tadına bakarsa,
    16. Başkalarının içtiği sigaraların dumanı, sakındığı hâlde ağzına, burnuna girerse,
    17. Diş çektirince gelen tükürükten az kanı (yani sarı ise) yutarsa,
    18. Ağzını yıkadıktan sonra, kalan yaşlığı tükürükle yutarsa,
    19. Dişleri arasında kalan nohuttan küçük olan şeyi yutarsa,
    20. Hacamat olursa, (Kan aldırırsa.)
    21. Kulağına su kaçarsa,
    22. Uyanık iken, sadece bakarak cünüp olursa,
    23. Misvâk kullanırsa, bozulmaz.
    Anahtar Kelimeler: ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER - Orucu bozmayan seyler - oruc ne yaptimi bozulmaz ? - oruc ne yapinca bozulmaz ?
    Kaynak: Türkiye Takvimi / 13 Agustos 2010 - 3 Ramazan 1431

    18 Ağustos 2010 Çarşamba

    AÇIKTAN VERİLEN SADAKA

    AÇIKTAN VERİLEN SADAKA
    18 AGUSTOS 2010 CARSAMBA - 8 RAMAZAN 1431

    Bir kimse halkında kendisine uyup, sadaka vereceklerini ve böylece fakirlerin menfaatlanacağını bilirse sadakasını açıktan vermesi gizli vermesinden daha faziletlidir. Nitekim Resûlullah (s.a.v.) buyurmuştur ki: "Gizli aşikâreden daha faziletlidir, kendisine uyulan kimsenin aşikâre (ameli) daha faziletlidir."

    Hakim Tirmizî demiştirki: "İnsan halktan gizleyerek bir amel işler ve nefsinde onu halkın görmesini arzu ettiği halde bu arzuyu def ederse, onun bu gizli ameli aşikâr olandan 70 kat fazla katlanır."

    Farz olan zekâtın açıktan verilmesinin daha faziletli olması:

    Birinci olarak "Onların mallarından bir sadaka al..." (Tevbe; 103) meâlindeki ayetle emredilmiştir.

    İkinci olarak zekâtın gizli verilmesinde kendine -zekat vermiyor diye- töhmet ve herkesi sû-i zanna düşürmek tehlikesi vardır. Açıktan vermek bunu def edeceğinden daha faziletli olur. Nitekim, Resûlullâh (s.a.v.) farz namazlardan başka namazların ekserisini hane-i saadetin’de (evlerinde) kılardı.

    Üçüncü olarak zekâtı açıktan vermekte Allah’ın emirlerine koşmak vardır.

    Hâsılı farzlarda açıktan yapmak, nafilelerde ise gizli yapmak daha iyidir.

    Kaynak: Fazilet Takvimi / 15 Agustos 2010 Pazar - 5 Ramazan 1431

    Hata ile yiyip içmek orucu bozarmi ?

    Hata ile yiyip içmek orucu bozarmı ?
    18 Agustos 2010 Carsamba - 8 Ramazan 1431

    Sual: Hata ile yiyip içmek orucu bozarmı ?

    Cevap: Hata ile yemek ve içmek orucu bozar. Bir kimse oruçlu olduğunu bildiği halde kasdı olmaksızın hata ile birşey yese veya içse, mesela abdest alırken ağzından veya burnundan içerisine su kaçsa veya ağzına kar veya yağmur damlaları düşüp içerisine gitse orucu bozulup kaza lazım gelir.

    Fakat oruçlu olduğu hatırında bulunmazsa bunlardan dolayı orucu bozulmaz.

    Abdestte ağıza su verdikten sonra, ağızda kalan yaşlığın tükürükle beraber yutulması orucu bozmaz.

    Kaynak: Fazilet Takvimi / 15 Agustos 2010 Pazar - 5 Ramazan 1431

    ORUÇ TUTMAMAYI MÜBAH KILAN HALLER

    ORUÇ TUTMAMAYI MÜBAH KILAN HALLER
    18 AGUSTOS 2010 ÇARSAMBA

    Bazi sebeplerden dolayi oruc tutmamak veya baslanilan orucu acmak mübahtir. Bunlar:

    Yolculuk: Ramazan-ı Şerif'te en az üç günlük (yaya on sekiz saatlik = 90 km) bir yere gidecek olan kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. Bundan dolayı o gün yola çıkınca oruçlu bulunmamış olur. Fakat bir kimse oruca niyet ettikten sonra gündüzün yolculuğa çıksa, orucunu tamamlar. Bozarsa, sadece kaza gerekir.

    Hastalık: Bir hasta öleceğindan, aklının gitmesinden, hastalığının artmasından veya uzamasından korkacak olursa, oruç tutmayabilir ve tutmuş olduğu orucu acabilir. Bunda sadece korku kâfi degil, hastanın tecrübesinden veya görülen alâmetlerden kat'i kanaati bulunmali veya Müslüman bir doktor haber vermelidir. Sonradan iyileşince tutamadığı günleri kaza eder.

    Şiddetli açlık ve susuzluk: Oruçlu bir kimse açlıktan veya susuzluktan dolayı ölmesinden, aklına bir noksanlık gelmesinden bir tercübe bir alâmet veya müslüman bir doktorun haber vermesi ile korkarsa, -orucunu sonra kaza etmek şartı ile- acabilir.

    Gebelik, süt annelik: Ramazan-ı Şerif'te gebe bulunan, kendisinin veya başkasının çocuğuna süt veren bir kadın, kendisine veya çocuğa bir zarar gelmesinden korkarsa, orucunu açabilir. Sonra onu kaza eder.

    Hayız ve nifas hâli: Bir kadın Ramazan-ı Şerif'te gündüzün âdet görmeğe başlarsa veya çocuk doğurursa, orucu bozulmuş olur. Artık âdet günlerinde ve lohusalık müddetinde oruç tutmasi câiz olmaz, tutamadıgı orucları kaza eder.

    Ziyafet: Ziyafet vermek veya bir ziyafete davet olunmak, nafile oruçları acmak hususunda bir özür sayılabilir. Bunun için kişi, sonradan kazâ etmek üzere, vereceği veya çağrıldığı bir ziyafetten dolayı, nafile olarak tutmuş olduğu orucunu açabilir.

    Yaşlılık: Vücudu artik oruc tutamayacak kadar takatsiz olan çok yaşlı ve güçsüz kimse oruç tutmayabilir. Böyle bir kimse için Ramazan-ı Şerif'in her gününün orucuna bedel olarak bir fidye vermesi gerekir. Bu fidye bir veya birden daha cok fakire, Ramazan-ı Şerif'in başında verilebileceği gibi sonrasinda da verilebilir.

    Kaynak: Fazilet Takvimi / 14 Agustos 2010 Cumartesi - 4 Ramazan 1431

    GİZLİ VERİLMESİ DAHA FAZLİLETLİ OLAN SADAKA

    GİZLİ VERİLMESİ DAHA FAZLİLETLİ OLAN SADAKA
    18 AGUSTOS 2010 CARSAMBA

    Nafile sadakanın gizli verilmesi daha faziletlidir;

    Evvela gizlemek gösteriş ve başkalarına duyurmaktan uzaktır.Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Allah ne işittiren (süm’acı)dan, ne gösteriş yapan (mürai)den, ne de minnetçiden (başa kakandan) birşey kabul etmez." buyurmuştur. Sadakasını söylemeye ve elalem ortasinda vermeye kalkan da riya süm’a (gösteriş ve işittirme) peşinde dolaşır, susup gizlemek ise bundan kurtarır.

    İkinci olarak, sadakasını gizlediği zaman insanlar arasında şöhret, medih ve ta’zim bulunmaz ki bu da nefse zor gelir ve sevabı da çok olur.

    Üçüncü olarak Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Kul gizlice bir amel işler, Allah da onun gizlice verildiğini yazar, sonra bu ameli açıktan yaparsa gizliden alıp , aşikara yazar. Sonra lakırdısını ederse gizli ve aşikardan alır riyaya yazar." "Kıyamet gününde kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı günde Allahü Teala yedi kişiyi arşın gölgesinde gölgelendirir.Bunlardan birisi de bir sadaka verip sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyen kişidir." ve "Gizli sadaka Rabb’ın gadabını söndürür" buyurmuştur.

    Dördüncü olarak sadakayı açıkça vermekte onu alan kimseye bir takım zararları vardır.Açıkça vermekte fakirin haysiyetine dokunmak, fakirliğini ilan etmek, ’onlar iffetlerinden isteyemezler’ ayetinde medhedilen iffet halinden çıkarıp ve aklakını bozmak vardır. Halk, fakirin sadakasını almasını -muhtaç değilken aldı diyerek- kötüler ve gıybete düşer. Veren el alan elden hayırlı olması itibarıyle sadakayı açıktan vermekte fakiri küçük görme manası vardır. Halbuki mümini zelil kılmak, caiz değildir. Sadaka hediye yerindedir. Bir hadis-i şerifte " Her kime bir hediye takdim olnur da yanında bir topluluk bulunursa onlar o hediyyede ona ortaktırlar" buyrulmuştur. Binaenaleyh açıktan sadaka verildiği zaman fakirin yanında bulunanlara ondan birşey verilmezse açıkca verildiğinden dolayı uygunsuz bir hale düşmüş olur ki, buna sebep olmak da uygun değildir.

    Kaynak: Fazilet Takvimi / 13 Agustos 2010 Cuma / 3 Ramazan 1431

    17 Ağustos 2010 Salı

    Zeytinyağlı patlıcan yemeği

    Zeytinyağlı patlıcan yemeği
    17 Agustos 2010 Salı

    Yaz aylarına uygun zeytinyağlı yemek tarifini sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz.


    Malzemeler:

    4 patlıcan
    2 havuç
    1 soğan
    3 domates
    2 yemek kaşığı zeytinyağı
    tuz

    Yapılışı:

    Patlıcanları alacalı soyup uzun şeritler halinde keselim ve tuzlu suda 2 saat bekletelim. Diger taraftan bir tencereye zeytinyagını koyup yemeklik doğradıgımız soganı kavuralım. Kabuklarını soyup küp şeklinde dogradıgımız domatesleride tencereye ilave edelim. Patlıcanları tuzlu sudan çıkarıp iyice yıkayalım. Bunları tencereye katalım biraz kavuralım ve ince dogradıgımız havuçlarıda ekleyelim. Sonra sıcak su koyup agır ateşte yemegimizi pişirelim. En son tuzunuda ilave edelim. Pişen yemegimizi sıcak veya soguk servis edebiliriz.

    Afiyet olsun

    BİZZAT ŞEYTAN UĞRAŞIYOR

    BİZZAT ŞEYTAN UĞRAŞIYOR
    17 AGUSTOS 2010 SALI

    Bir Ramazan günü Abdulkadir Geylani Hazretleri ve dostlarının başından geçen bu olay şeytanın aslında insan için ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

    Bir Ramazan günü Abdulkadir Geylani Hazretleri dostları bir çölden geçiyorlardı. Hava oldukça sıcaktı. Tuttukları oruçtan dolayı açlık onların takatini kesmiş ve onları halsiz bırakmıştı. Buna rağmen, yollarına devam ediyorlardı. Bu sırada karşılarında bir ışık belirdi ve onlara şöyle seslendi:

    -Ben sizin rabbinizim Ramazan'da yemek içmek size haramdır. Ama şimdi size helal kıldım. Yiyiniz içiniz.

    Bu ilginç durum karşısında heyecana kapılan bazıları, hemen su kaplarına ve yiyeceğe el attılar. Tam bu sırada Abdulkadir Geylani hazretleri dostlarını uyardı:

    -Sakın oruçlarınızı açmayın!

    Sonra sesin geldiği tarafa dönüp:

    - "Euzu billahi mine'ş-şeytani'r-racim. Euzu billahimine şerri zalike" kovulmuş şeytandan Allaha sığınırım.

    Bu görünen şeyin zararından Allaha sığınırım, der demez nur görünen şey bir anda kapkara kesildi! Şeytan kendisini süslü göstererek onları aldatmaya yeltenmiş ama oyunu çabucak ortaya çıkmıştı.

    16 Ağustos 2010 Pazartesi

    ALLAH SABREDENLERİ SEVER

    ALLAH SABREDENLERİ SEVER
    16 AGUSTOS 2010 PAZARTESİ

    “Allah ve Resulü’ne itaat ediniz, birbirinize düşmeyiniz, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabrediniz, kuşkusuz Allah sabredenleri sever.” (Enfal, 8/46)

    Sabır, “Allah’tan gelen acı ve sıkıntılara katlanma; insanın kendisini, aklın ve dinin yapılmasını gerekli gördüğü işleri yapmaya veya yapılmasını yasakladığı davranışlardan uzak durmaya zorlaması; kişinin hayırlı amacına ulaşma yönündeki direnci” gibi anlamlarda kullanılır.

    Sabır, insanın bir amaç için ortaya koyduğu özverinin, kararlılığın, güçlü iradenin ürünüdür; dolayısıyla sabır, insanın kendi benliğiyle ilgili tavrıdır.

    Kur’an’da, rahatlık ve bolluk kadar sıkıntı ve darlık da bir hayat gerçeği olarak gösterilmiş; sabrın, zorluklar karşısında acizlik gösterip sıkıntılara teslim olmak anlamına gelmediğine; aksine, Allah’ın inayetine güvenerek güçlükleri aşma iradesini göstermek olduğuna işaret edilmiştir.

    Ayet-i Kerime’de Allah’a ve Resûlüne itaat, birlik ve beraberlik, zorluklar karşısında sabır ve metanetle hareket etmek hayatta başarılı olmak için en önemli ilkeler olarak gösterilmiş; Allah’a olan inançlarını, güven ve teslimiyetlerini, iyimserliklerini, sabır ve metanetlerini her zaman koruyan yüksek karakterli müminler “Allah sabredenleri sever.” (Al-i İmran, 3/146) İlahi buyruğuyla taltif edilmişlerdir.

    Kaynak: Diyanet Takvimi / 05 Agustos 2010 Persembe (05.08.2010)

    ALLAH DOSTLARI RAMAZANI NASIL YAŞIYORLARDI ?

    ALLAH DOSTLARI RAMAZANI NASIL YAŞIYORLARDI ?

    16 AGUSTOS 2010 PAZARTESi

    Bütün Allah dostları Ramazan'ı en iyi şekilde değerlendirmeye ve Allah'ın emirlerine harfiyen uymak için, büyük gayret sarfediyorlardı. İşte bu konuda büyük gayret sarfedenlerden bazıları..

    Bütün Allah dostları hayata "Her geceyi Kadir, her geleni Hızır bilin" düsturuyla bakarak hareket ettikleri için zamanın bütününe bir mübareklik katıyorlar. Bu hal öyle bir noktaya geliyor ki artık onlar için zaman ve mekân farkı kalmıyor. Onlar hep ilâhi mevhibelerin tatlı esintileri karşısında göz ve gönülleri Rablerine ayarlı bir hayatta, O'nun emirlerine harfiyen uymanın gayretine düşüyorlar.

    Bütün Allah dostlarının en büyüğü ve Allah'a en yakın olan hiç şüphesiz kainatın onun yüzü suyu hürmeti yaratıldığı fahri alem Efendimiz'dir. Bu vesile ile Allah dostlarının ramazanlarını anlatacağımız iki-üç yazılık bir dizide en başta Efendimiz'in Ramazanını koyuyoruz.

    Allah Resulu ashabını büyük bir dikkatle Ramazana hazırlıyordu

    Allah Resulu (sas) ümmetini Ramazan gelmeden önce manevi anlamda Ramazan ayına hazırlamıştır. Bunun için kendisi oruç tutarak, sadaka vererek ve geceleri kalkıp namaz kılarak ümmetine bu ayların nasıl değerlendirilmesi gerektiğini de bizzat göstermiştir.

    Ümmetine önce Recep ayının kendi ayı olduğunu hatırlatan Allah Resulu bu ayın faziletini bu şekilde açıkladıktan sonra ardından Şaban ayının da Allah'ın ayı olduğunu ifade ederek bu ayın manevi değerini ifade etmiştir. Bu iki mübarek aydan sonra gelen ay ise ümmetinin ayı olan Ramazan ayıdır. Ve bu ayın mükafatı yine Allah Resulu'nun ifadeleri içersinde, paha biçilmezdir bu yüzden bu ayın değerini ancak Allah bilebilir.

    Bütün bu ifadelerle Allah Resulu ümmetini gün gün, adım adım Ramazan'a ve onda coşan rahmete hazırlayıp onların ebedi kurtuluşunu arzulamıştır.

    Allah Resulu bu aylarda sürekli Ramazan'a hasret bir halde yaşarken bir yandan da "Allah'ım bize Receb'i ve Şaban'ı mübarek ve bereketli kıl ve bizi Ramazan'a eriştir" diye dua etmiştir. Ramazan'a eriştikten sonra da her zaman olduğu gibi kullukta sürekli zirvede bulunan Allah Resulu yine aynı şekilde davranarak kendisini Ramazan'a kavuşturan Rabbine şükür ve niyazlarını kat kat artırmıştır.

    Allah Resulu bu konuda Ebu Hüreyre'nin (r.a) ifadesiyle "Resulullah (sav) onları, kesin bir emirde bulunmaksızın Ramazan gecelerini ihyaya teşvik ederdi. (Bu maksatla): "Kim ramazan gecesini, sevabına inanarak ve bunu elde etmek niyetiyle namazla ihya ederse geçmiş günahları affedilir." derdi.

    Hz. Aişe Allah Resulu (sav) Ramazan'da, diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi. Hz. Aişe'den rivayet edilen bir başka hadiste Allah Resulu Ramazan ayında bize nasıl davranmamız gerektiğini öğretiyor. "Resulullah (sav) Ramazan ayında, diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi. Ramazanın son on gününde ise çok daha şiddetli bir gayrete geçerdi. Son on günde geceyi ihya eder, ailesini de (gecenin ihyası için) uyandırırdı."

    Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ve Ramazan

    Mübarek gün ve gecelere son derece ehemmiyet veren Bediüzzaman hazretleri özellikle Ramazan ve Kadir Gecesi gibi mübarek zaman dilimlerini değerlendirmek için uyumaz, bu gecelerde evradü ezkarla meşgul olurdu.

    Özellikle Kadir Gecesinde "Herbir hasenenin Leyle-i Kadir'de otuzbin" sevabı olduğunu ifade eden Bediüzzaman Hazretleri "Bu geceler, elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir. Onun için elden geldiği kadar Kur'an'la ve istiğfar ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır." diyerek bu gecelerin mutlaka bu şekilde değerlendirilmesini işaret buyururlar. (Şualar 14. şua S. 426)

    Üstadın 1953'te Fatih Çarşamba'daki evinde üç ay kadar misafir olarak kalan talebelerinden Mehmet Fırıncı ağabey bir Ramazan ayında Üstad Hazretleri'nin özellikle geceleri hiç uyumadığını, O'nun bu mübarek aya has bir usulunün olduğunu belirterek söz konusu usulünü şöyle izah ediyor. "Üstad Hazretleri bize derdi ki: 'Ramazan'da insan oruçla ibadet halinde olduğundan, uykuda da olsa farz bir ibadeti ifa etmiş oluyor.'

    Her dakikası bire bin verebilen bir ayda ibadetsiz bir zaman boşluğu bırakmak istemiyordu. Onun için iftardan sonra zaten akşamla yatsı arası kendisinin her zaman normal olarak evrad vaktidir.

    Tâ sahura kadar, İmsak vakti girer girmez hemen sabah namazını kılar, tesbihatı kendisine mahsus ifadan sonra istirahata çekilirdi. Tâ kuşluğa kadar. Ondan sonra kalkar, gene Nur dersleri ve evrad-ezkâr ile meşgul olurdu. Üstad Hazretleri geceleri çok parlak ışıkta evrad ve ezkâra devam ederdi. Loşluktan hoşlanmadığını görürdüm."

    Abdülhakim Arvasi Hazretleri ve Ramazan

    Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri 11 ayın sultanına tâ Receb-i Şerif'ten hazırlanırlarmış. Her ne kadar hilali gözleseler de mübarek ayın girdiğini kokusundan anlarlardı. Ramazan ayını büyük bir fırsat bilir, direklerarasında vakit geçirenlere çok şaşarlardı. Hatta ona göre insanlar bir ay boyunca kalabalık yerlerden kaçmalı, fikrini zikrini bozmamalı, evlerinde oturup hûşu içinde dua ve zikir yapmalıydı. Dergahta top atılır atılmaz lokmalara saldırılmaz, önce cemaatle namaz kılınırmış.

    Bütün Allah dostları gibi Efendi hazretleri de Server-i Kainata uymaya çok özen gösterir "Ben kulum kullar gibi yerde yerim" hadis-i şerifini nakleder ve misafirlerini yer sofrasına buyur edermiş. İcab ettiğinde masada yedikleri de olurmuş. Çatal, kaşık kullanırlar, başlarını örterlerdi. O zamanlar hurma zor ele geçerdi ama bulunursa iftarı mutlaka hurma ile açarlar, olmazsa zeytin veya suyu seçerlerdi.

    Sofraları mütevazıydı, bazen yoğurdun üzerine iki kaşık şeker serper, tatlıya buyurun derler, tabakların mutlaka sünnetlenmesini ister, yoğurdu bitmiş kaseyi suyla çalkalayıp temizler, "oh ayranımız da" oldu derlermiş. Kaşgari Mescidi'nde de teravih kılınır ama tâdil-i erkâna çok dikkat ederlerdi.

    Rüku ve secdede rahat rahat üçer defa tesbih okuyacak kadar durur kavmede ve celsede (iki secde arasında ve rükudan sonra) vücudun sükuna ermesine özen gösterir, hatta bir salavat okuyacak kadar beklerlerdi. Efendi hazretleri namazı çok ciddiye alır "İllâ namaz illâ namaz" derlerdi.

    Alvarlı Efe Hazretleri ve Ramazan

    Bütün Allah dostlarında görülen üstün özelliklerin bütünü Alvarlı Efe Hazretlerinde de vardır. Efe Hazretleri, 90 yıllık ömrü boyunca zahidane bir hayat sürmüş, dünya malına gönül vermemiş, fakir ve yoksulların elinden tutmuştur.

    Tevazu, vakarı, cömertliği ve misafirperverliğiyle herkesin takdir ve beğenisini kazanmıştır. Kendisini yakînen tanıyanların anlattıklarına göre Alvarlı Efe Hazretleri; düşkünlere, hastalara bir baba gibi şefkat gösterir, dertlerine çare ararmış.

    Erzurum'un en önemli özelliklerinden birisi de Rahmet ve Merhamet ayı olarak görülen Ramazan ayına gösterilen saygıdır. Bu yönüyle Erzurum'da Ramazan daha bir farklıdır. Bu ayda bütün Erzurumlular oruç tutar, yeni oruç tutmaya alıştırdıkları çocuklarına da bu günün özel olduğunu hissettirmek için özel merasimler düzenlerler.

    Duygu ve düşüncelerini daha çok yazdığı kaside ve mısralarla dile getiren Avlarlı Efe Hazretleri Erzurum'un bu özelliğini şöyle dile getiriyor:

    Ramazan'da bir âl–i şân ederler,
    O şehr–i siyam–ı zî–şân ederler,
    Fakirler gönlünü gülşen ederler,
    Mevlâ'ya emanet olsun Erzurum.

    Civanlar pîrlere hürmet ederler,
    Duasın almaya gayret ederler,
    Ramazan'a güzel hürmet ederler.
    Mevlâ'ya emanet olsun Erzurum.

    Ramazanoğlu M. Sâmi Efendi ve Ramazan

    Ramazanoğlu M. Sâmi Efendi, Ramazan ayında her zamankinden daha fazla ibadet yoğun bir iklim yaşardı. Ramazan'da bol bol Kur'an okur ve defalarca hatmederdi. Her zaman cömertti ama Ramazan'da ayrı bir sehâvet heyecânı duyardı. Kapıya gelen sailleri (isteyenleri) asla boş çevirtmezdi. İftar için evine misâfir çağırır, onlara hizmet etmekten haz alırdı. Dostlarının davetlerine de icâbet eder, onlarla birlikte iftar sofrasında bulunurdu. İftar öncesi ezana kadar sohbet ederdi.

    M. Sâmi Efendi Ramazan geceleri teravih namazlarının hatimle kılındığı dostlarının evine gider ve ilerlemiş yaşına rağmen ayakta cemâate katılırdı.

    Namazda huzur ve huşûun bozulmamasına ayrı bir titizlik gösterirdi. Hatta secdeye inildiği sırada dizlerin hızlıca yere çarpılmasından çıkan sesin huzûru ihlâl ettiğini bu yüzden ihvânın daha dikkatli olmalarının faydalı olacağı uyarısında bulunmuştu.

    Teravih namazından sonra uzun kış gecelerine rastlayan teravih sonrası sohbet yapardı. Sohbetlerini M. Asım Köksal'ın İslâm Tarihi kitabı ile İmam Şarânî'nin Tenbîhu'l-Muğterrin kitaplarından yapardı....

    ORUÇ VE SAĞLIK

    ORUÇ VE SAĞLIK
    16 AGUSTOS 2010 PAZARTESi

    Bazı kimseler, orucun sağlığa zararlı olduğunu söylerler. Hâlbuki, Allahü teâlâ, insanlara zararlı olan şeyi emretmez. Az yemek ve oruç tutmak, vücudun sıhhati için çok önemlidir. Zekât veren malını kirden koruduğu gibi, oruç tutan da vücudunun zekâtını ödemiş olur.

    Oruç tutan vücut; âdeta bakıma giren bir makine gibidir. İç organları saran yağlar erir, vücudun zindeliği artar, direnme gücü artar. Mide, böbrek, kalp ve karaciğer, hastalıklara karşı mukavemet eder. Karaciğer, sindirimle de vazifelidir. Oruçlu iken birkaç saat istirahat eder, gıda depolama işine ara verir. Mide de, bir müddet dinlenir. Kan hacmi de azaldığı için tansiyon düşerek kalp rahatlar. Damar sertliğine çok faydalıdır. Böyle rahatsızlığı olanlar, Ramazan ayından başka zamanlarda da oruç tutmalıdır.

    Çok yiyen çok uyur, çok uyuyanın da vakti boşa geçmiş olur. Ayrıca, sert ve katı kalpli olur. Her zaman tok olan şefkatsiz ve merhametsiz olur. Az yiyen sıhhatli olur ve masrafı da az olur. Orucun sabır, şükür, nefs terbiyesi gibi diğer ibâdetlerle de irtibatı vardır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

    “Oruç sabrın, sabır da imanın yarısıdır.”

    Kaynak: Türkiye Takvimi

    15 Ağustos 2010 Pazar

    PEYGAMBER EFENDİMİZ RAMAZAN'DA NELER YAPARDI ?

    PEYGAMBER EFENDİMİZ RAMAZAN'DA NELER YAPARDI ?
    15 AGUSTOS 2010 PAZAR


    Ramazan'ı idrak ettiğimiz şu günlerde, Peygamber Efendimiz'in bu ayda yaptıklarını hayatımızda tatbik etmek için onları bilmek gerekir. İşte efendimizin Ramazan'da yaptığı güzel şeyler...

    Peygamberimiz sahur ve iftarda ne yer, neler yapar, ne gibi ibadetlerle meşgul olurdu. İşte hadisler ışığında, sahabelerin gözlemleriyle, Hz. Muhammed (sav)’in Ramazan’ı…

    Allah'ın Resulü Efendimiz (sav) hayatı boyunce hep sosyal bir insan olmuştur. Özellikle Ramazan ayında Peygamberimiz, hasta ve yaşlılara sıkça yaptığı ziyaretleri arttırır, fakir sahabelerin evlerine uğrar, sosyal bir sıkıntı olan her yere tüm sahabelerden önce yetişerek dertlerin çözümünde aktif rol oynardı.

    Allah Resulü, diğer müminleri de hasta ve akraba ziyaretlerine teşvik ederdi. Özellikle Ramazan ayında fakirlere yapılacak yardım, fitre ve zekat konularında tavsiyelerde bulunurdu…

    Hz. Muhammed (sav) sahur ve iftarda genellikle hurma yiyebilir ve su içerdi. Diğer sahabelerden farklı beslenmeyen ve ailesini de öyle yedirmeyen Resulullah Efendimiz, yiyecek bir şey bulamadığında yemez, bulduğundaysa çoğunu dağıtırdı.

    Taş Ashabı olarak geçen “Ehl-i Suffe”ye mensup Ebu Hüreyre (r.a.) aktardığına göre, Allah Resulü eti çok severdi. Ebu Hüreyre’nin hadislerinden alınan bilgilere göre, Resulullah bulamadığı için eti ve ekmeği hiç bir arada yiyemedi. Ayrıca yine aynı rivayetlerde dönemin şartları anlatılırken, sahabenin Cuma günlerini iple çektiği, çünkü yaşlı bir kadının Cuma günleri pazı türü otları toplayarak, yağsız bir yemek pişirip dağıttığı aktarılıyor.

    Riyazü-s Salihin adlı hadis kitabında yer alan bir hadiste de Resulullah (sav) müminlere nasıl yemek yenilmesi gerektiğini anlatırken özetle, “Mide üçe ayrılmalı: bir bölümü yemek, bir bölümü su için olmalı. Son bölüm ise boş kalmalı” diyor.

    Başka bir güzel sözde ise, “İnsan kalbi, tarladaki ekin gibidir. Yemek, yağmur gibidir. Fazla su, ekini kuruttuğu gibi, fazla gıda kalbi öldürür.” deniliyor.

    Peygamberimiz, Ramazan ayında ibadetlerini de aşırı arttırmazdı. Teravih namazlarını yalnız veya cemaatle kılardı. Ramazan ayının son on gününde ise evinin ahalisini gece ibadeti için uyandırırdı.

    Hz. Muhammed (s.a.v), hiçbir dönemde aşırıya kaçmamış, aşırılığı övmemişti. İftar ve sahurlarda, bolluk içinde ziyafetler tertip edilen günümüzde, iyibilgi olarak, bu işin sağlık yönünü de hatırlatıyoruz.

    ORUCU BOZAN 27 EYLEM

    ORUCU BOZAN 27 EYLEM
    15 AGUSTOS 2010 PAZAR

    Ramazan'da orucu bozan bazı haller vardır. Bu eylemler yapıldığında orucun kaza yada kefaretinin tutulması gerekir. Orucun kaza yapılmasına sebeb olan şeyle şunlardır...

    İlmihâl kitaplarında orucu bozan ve keffâret gerektiren hâller için genel kâide bildirilmiştir. Gıda veya devâ yanî ilâç olarak, faydalı birşey yemek, içmek, zevk, keyif veren birşeyi ağızdan almak ve cima' orucu bozar. Orucu bozan bu şeyler, bilerek yapılınca hem kazâ hem keffâret gerekir.

    Orucu bozan şeyler şunlardır:

    1- Ramazan ayında oruçlu olduğunu bildiği hâlde ve imsâktan önce niyetli iken, gündüz birşey yiyip içmek.

    2- Sigara içmek.

    3- Kan aldırmak ve gıybet etmek gibi orucu bozmadığı iyi bilinen bir şeyden sonra, orucu bozuldu sanarak bile bile yemek.

    4- Ramazanın bir gününde, kazâ lâzım olan birşeyi yaparak orucunu bozan kimse, başka gününde de bu şeyi kasten yine yaparsa keffâret de lâzım olur.

    5- Ağzına giren kar, yağmur ve doluyu istiyerek yutmak.

    6- Toprak yeme alışkanlığı olan kimsenin, yenmesi âdet olan toprak ve kil yemesi.

    7- Az tuz yemek.

    8- Oruçlu olduğunu unutarak yiyen kimse, oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra orucu bozulmadığını bildiği hâlde, yine yiyip içerse orucu bozulur. Hem kazâ hem de keffâret lâzım olur.
    9- Hatâ ile meselâ, abdest alırken boğaza su kaçması.

    10- Kulağa yaş, ilâç damlatmak, derideki yaradan içeri girecek ilâç koymak.

    11- Vücuda, iğne ile ilâç ve aşı şırınga etmek.

    12- Kağıt, pamuk, ot, pişmemiş pirinç, darı, mercimek tanesi gibi ilâç ve gıda olmıyan birşeyi yutmak.

    13- Zorlayarak ağız dolusu kusmak.

    14- Dişlerin kanamasında, yalnız kanı veya tükürükle aynı miktardaki karışık kanı yutmak.

    14- İmsâk vaktinden sonra, daha gece zannederek yiyip içmeye devam etmek.

    15- Güneş battı, ezân okundu zannederek, iftâr vakti gelmeden yemek.

    16- Oruçlu olduğunu unutup, yiyip içtikten sonra, orucum bozuldu diyerek, yiyip içmeye devam etmek.

    17- İstimna, (mastürbasyon) yapmak. [Uykuda iken ihtilâm olmak orucu bozmaz.]

    18- Tahâretlenirken içeri su kaçırmak.

    19- Lavman yaptırmak, orucu bozar. Kadınların, kadın hastalıklarından muayenelerinde oruç bozulabilir.

    20- Zorla orucu bozdurulmuş olmak.

    21- Burna sıvı ilâç damlatmak.

    22- Burna kolonya çekmek. Burna çekmeyip sadece koklarsa bir zararı olmaz.

    23- Başkalarının içtiği sigara dumanını istiyerek çekmek.

    24- Diş çektirmek için uyuşturucu iğne vurdurmak.

    25- Astım hastalarının, kriz hâlinde ilâçlı sprey kullanmaları orucu bozar. İlâçsız oksijen gazı bozmaz.

    26- Hastaların, dil altından, yutmasa da ilâç alması orucu bozar.

    Kalb rahatsızlığı için sağlam deri üzerine konan ve derinin gözeneklerinden emilerek kalbe fayda veren ilâç, sağlam deri üzerine konulduğu için orucu bozmaz.

    27- Kadınların ve erkeklerin ilâç olarak fitil kullanmaları orucu bozar. Fakat guslü gerektirmez.

    Pratik sebzeli tavuk yemeği

    Pratik sebzeli tavuk yemeği
    15 Agustos 2010 Pazar



    Tavuk yemekleri en kolay yapılan tencere yemeklerinden biri. Çok hızlı pişmesi bir yana, yanına hangi sebzeyi eklerseniz onunla kolayca uyum sağlaması işinizi oldukça kolaylaştırıyor.


    Malzemeler:

    2 adet tavuk göğsü
    1 çay bardağı zeytinyağı
    1 adet orta boy kuru soğan
    1 adet orta boy havuç
    1 adet orta boy patates
    1 su bardağı su
    1 adet yeşil biber
    5 adet mantar
    Sıvıyağ
    Tuz, karabiber
    isterseniz 1 tatlı kaşığı salça


    Yapılışı:

    Tavuk göğüslerini kuşbaşı doğrayın. Soğan, patates ve havuçları soyarak yemeklik doğrayın. Mantar ve biberi ince ince kıyarak tüm malzemeyi hazırlayın. Sıvıyağda kavurun. 1′'er dakika arayla yeşil biber, havuç, patates ve mantar ekleyerek sebzeleri kavurmaya devam edin.

    En son kuşbaşı tavukları ekleyin ve göğüs etinin rengi beyaz olana kadar kavurmaya devam edin. Etlerin rengi istediğiniz kıvama gelince suyunu ve tuzunu ekleyerek kapağını kapatın ve sebzeler yumuşayana kadar pişirin. Piştikten sonra sıcak servis yapın.

    Afiyet olsun :)

    14 Ağustos 2010 Cumartesi

    Ramazan, insan psikolojisi için faydalidir

    Ramazan, insan psikolojisi için faydalıdır
    14 Agustos 2010 Cumartesi


    Prof. Dr. Sefa Saygılı, ''Ramazan, insan psikolojisi için faydalıdır. insanı egoistlikten, megolamanlıktan uzak tutar. İnsanın kişiliğindeki bir takım aşırılıklar törpülenir'' dedi.

    Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Şefi Prof. Dr. Sefa Saygılı, ''Ramazan, insan psikolojisi için faydalıdır. insanı egoistlikten, megolamanlıktan uzak tutar. İnsanın kişiliğindeki bir takım aşırılıklar törpülenir'' dedi.

    Prof. Dr. Saygılı AA muhabirine yaptığı açıklamada, orucun insan iradesini güçlendirdiğini, ayrıca insanın aç kaldığı zaman yardıma muhtaç olanlarla empati kurmasının kolaylaştığını belirtti.

    Ramazanda insanların ortak ibadet etmelerinin toplum dayanışması ve yardımlaşmaları için önemli olduğunu ifade eden Saygılı, insanın yalnızlık hissine karşı özgüven artması yaşadığını kaydetti.

    Saygılı, ramazan ayında beraber tutulan oruçların, iftarların ve sahura kalkmanın aile birliğini güçlendirdiğini belirterek, insanların 'ben merkezci' olmaktan uzaklaştığını anlattı.

    Oruç tutanlarda, bedenin yanı sıra ruhun da dinlenmeye çekildiğini ifade eden Saygılı, ''Ramazan ayı, vücudun kendini yenilemesi, toksinlerden arınması ve sigara, alkol gibi alışkanlıkların terk edilmesi için önemli bir fırsattır'' dedi.

    Ramazan ayının, insanlara psikolojik açıdan çok büyük faydası olduğunu anlatan Sefa Saygılı, bu dönemde kazaların, intiharların, yaralamaların azaldığını kaydetti.

    Saygılı, Ramazan ayında insanların daha sakin ve ibadetle meşgul oldukları için düşmanlık, saldırganlık gibi davranışlarda azalma olduğunu bildirdi.

    İnsanın, ramazanda insanın fedakar, alçakgönüllü ve mütevazi olduğunu söyleyen Saygılı, ''Ramazan, insan psikolojisi için faydalıdır. Açlık, insana boyun eğdirir. Verilen nimetlerin daha çok farkına vardırır. Bu da insanı egoistlikten, megolamanlıktan uzak tutar. İnsanın kişiliğindeki bir takım aşırıklar törpülenir'' diye konuştu.

    Ramazan ayında, çocuklara oruç tutturulmasına da değinen Saygılı, çocukları oruca alıştırmanın faydalı olduğunu, fakat öğlen bir öğün yemekle oruçlarının kolaylaştırılması gerektiğini kaydetti.

    Prof. Dr. Sefa Saygılı, Ramazan ayında oluşan kardeşlik, sevgi, barış ve dayanışma ortamının, ramazan sonrasında da devam ettirilmesini temenni ettiğini söyledi.

    13 Ağustos 2010 Cuma

    EVLERDE KUR'ÂN-I KERÎM OKUMAK

    EVLERDE KUR'ÂN-I KERÎM OKUMAK
    13 AGUSTOS 2010 CUMA


    Kur'an-ı Kerim'in evlerde okunarak evlerin Kur'an-ı Kerim'den nasiplendirilmesi sünnettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) : "Müslümanların evlerinde arşa kadar uzanan kandiller vardır. O kandili, yedi kat sema ve yedi kat yerdeki mukarreb ( Allah'a yakın olan ) melekler bilirler. O melekler şöyle söylerler: "Bu nur, mü'minlerin Kur'an-ı Kerim okunan evlerinden çıkan nurdur." buyurmuşlardır.

    Bir Hadis-i Şerif'te şöyle buyuruldu: " İçinde ALLAH'ın kitabı okunan ev, ehline geniş olur, hayrı çok olur, melekler orada hazır olur, şeytanlar oradan çıkarlar. İçinde Kur'an-ı Kerim okunmayan ev ise, ehline dar olur, hayrı az olur, oradan melekler çıkar, şeytanlar gelir."

    Kaynak: Fazilet Takvimi / 12 Agustos 2010 Persembe (12.08.2010)

    12 Ağustos 2010 Perşembe

    ORUÇ TUTMAK

    ORUÇ TUTMAK
    12 AGUSTOS 2010 PERSEMBE

    Islam'in ücüncü şarti oruc tutmaktir; oruc tutmak ise şafaktan güneşin batmasına kadar yemekten, içmekten ve cinsî münasebetten sakinmaktir.

    Allâhü Teâlâ nefislerimizi terbiye icin senede bir ay oruc tutmayi bütün Müslümanlara farz kilmiştir.

    Ramazan ayinda Müslüman, nefsinin isteklerinden uzaklaşmalidir. Cenâb-i Hak on bir ay yemekte icmekte serbest biraktigi insanlara bir ay bunlari yasaklamak suretiyle melekler makâmina dâvet ediyor, midelerini dinlendirmek, ruhlarini uyandirmak istiyor. Senede bir ay da olsun aclik yokluk ve sikinti cekenlerin yardimlarina koşmamizi murâd ediyor.

    Oruc, nefislere en agir gelen bir ibadet oldugundan Rabb'imiz, bir hadîs-i kudsîde 'Oruc benim icindir, mükafatini kendim verecegim.' buyuruyor ki, sevâbinin cokluguna işârettir.

    Kaynak: Fazilet Takvimi / 12 Agustos 2010 Persembe (12.08.2010)

    BİR BEYİT

    BİR BEYİT
    12 AGUSTOS 2010 PERSEMBE


    Olsa kumlar sağışınca ömrüne hadd ü aded
    Gelmeye bu şişe-i çarh içre bir sâat gibi .
    Muhibbî (Kânûnî Sultan Süleyman)

    Ömrüne kumlar sayisinca hadd ü aded (uzunluk verilmis) olsa (bile bu uzun ömür) bu felek sisesi (denebilecek muazzam kum saati) icinde (sana) bir saat gibi gelmeye(cektir).

    11 Ağustos 2010 Çarşamba

    RAMAZANI ŞERİFİN FAZİLETİ

    RAMAZANI ŞERİFİN FAZİLETİ
    11 AGUSTOS 2010 CARSAMBA

    İbn-i Huzeyme, Selman-ı Pâk (r.a)’dan naklediyor:

    Resulullah (s.a.v.) Şâban ayının son gününde bize hitap etti ve şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Büyük mübarek bir ay size geliyor. Öyle bir ay ki onda bin aydan hayırlı bir gece vardır. Allah o ayın orucunu farz kılmıştır. Gece sahura kalkmayi da sünnet kilmistir.

    Kim o ayda iyilikten bir hasletle (Allâh’a) yaklaşırsa onun dışında farzı yerine getiren kimse gibi olur. Kim onda farz edâ eders, onun dışında yetmiş farz edâ eden gibi olur.

    O, sabır ayıdır. Sabrın sonu cennettir. Yardımlaşma ayıdır onda mü’minlerin rızkı artar. Kim bir oruçluya iftar ettirirse, günahlarını affettirir, boynunu ateşten kurtarır. onun sevabından birşey eksilmezken kendisi de aynı sevabı alır.”

    Dediler ki : ” Yâ Resulullâh! Hepimiz oruçluya iftar ettirecek birşey bulamıyoruz.” Bunun üzerine Resulullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “

    “Hz. Allah bu bu sevabı, bir hurma veya su içirmekle veya su karıştırılmış sütle oruçluya iftar ettirene de verir.

    O öyle bir aydır ki; başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden azat olmaktır. Kim bu ayda köye veya cariyesinin işini hafifletirse, Allâhü teâlâ onu affeder ve cehennemden azad eder.”

    Şu dört hasleti mümkün olduğunca çoklaştırın. Bunlardan iki hasletle rabbinizi hoşnut edersiniz, ik ihaslete de siz muhtaçsınız.

    Rabbinizi hoşnut kıldığınız iki haslet: Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet etmeniz ve ondan bağışlanma dilenmenizdir.

    Muhtaç olduğunuz iki haslet de Allah’tan cenneti istemeniz ve cehennemden ona sığınmanızdır.

    Kim oruçlu birine su içirirse; Allah’ta ona benim havzımdan içirir ki, o cennete girinceye kadar susamaz.”

    Kaynak: Fazilet Takvimi / 11 AGUSTOS 2010 (11.08.2010)

    10 Ağustos 2010 Salı

    RAMAZÂN-I ŞERÎFİN İLK AKŞAMI KILINACAK NAMAZ

    RAMAZÂN-I ŞERÎFİN İLK AKŞAMI KILINACAK NAMAZ
    10 AGUSTOS 2010 SALI

    Bu akşam Ramazan-ı şerîf ayının ilk gecesini idrak edecek, ilk terâvih namazını kılacağız. Şâban'ın son gününü Ramazânın ilk gününe bağlayan bu gece, Ramâzân-ı şerîfin ilk akşamı olması itibariyle, akşamla yatsı arasında iki rek'at teşekkür namazı kılınır. "Yâ Rabbi, Ramazân-ı şerîf ile müşerref kıldığın için..." diye niyet edip "Allâhü Ekber" denilerek namaza durulur.

    Fâtiha'dan sonra birinci rek'atte 1 İnnâ a'taynâ, ikinci rek'atte 1 İhlâs-ı Şerif okunur.

    Namazdan sonra: 70 istigfâr-ı şerîf, 70 salavât-ı şerife (Salât-i Münciye efdaldir) okuyup duâ edilir.

    (Dua ve Ibadetler, Fazilet Nesriyat)

    Kaynak: Fazilet Takvimi / 9 AGUSTOS 2010 (09.08.2010)

    TERAVİH NAMAZI NASIL KILINIR ?

    TERAVİH NAMAZI NASIL KILINIR ?
    10 AGUSTOS 2010 SALI


    Terâvîh namazı, Ramazân Ayı'na mahsûs, yirmi rek'atten ibâret bir sünnet-i müekkededir. Bu namaza Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile dört halîfesi (Hulefâ-yı Râşidîn rıdvânullâhi aleyhim) devam etmişlerdir. Terâvîhin cemâatle kılınması da sünnet-i kifâyedir. Mescidlerde terâvîh namazı cemaatle kılındığı hâlde, bir özrü olmaksızın cemâati terk edip bu namazı evinde kılan kimse fazîleti terk etmiş olur. Bu kimse evinde cemâatle kılsa, cemâat sevabını alırsa da mesciddeki cemâatin fazîletine eremez. Çünkü mescidlerin fazîleti daha fazladır.

    Terâvîh namazını her iki rek'atte bir selam vererek on selam ile bitirmek daha fazîletlidir. Dört rek'atte bir selam da verilebilir.

    Terâvîh namazı, iki rek'atte bir selam verilince, akşam namazının iki rek'at sünneti gibi kılınır. Dört rek'atte bir selam verilince, yatsı namazının dört rek'at sünneti gibi kılınır. Cemâatle kılındığı zaman cemâat hem terâvîhe hem de imâma uymaya niyet eder. İmâm da kırâati âşikâre (sesli) okur.

    Terâvîh namazında imâmın güzel sesli olmasından ve sür'atli okumasından ziyâde, okuyuşunun düzgün olmasına îtinâ gösterilmelidir.

    Bir kimse imâm yatsı namazını kıldırıp terâvîhe başlamış olduğu sırada mescide gelse, önce yatsı namazını kılar, sonra terâvîh için imâma uyar. Terâvîh son bulunca noksan rek'atleri tamamlar. Sonra da vitir namazını kendi başına kılar. Evlâ olan budur. Bununla beraber vitir namazını imâmla beraber kılıp, sonra terâvîhi tamamlaması da câiz görülmüştür.

    Terâvîh namazını imâm ile kılmayan kimse, vitir namazını imâmla kılabilir.

    İmâm ve cemâat yatsı namazını cemâatle kılmamış olursa, sadece terâvîh namazını cemâatle kılamazlar. Çünkü terâvîhin cemâati, farzın cemâatine tâbidir.

    Terâvîh -orucun değil- vaktin sünnetidir. Mâzeretinden dolayı oruç tutamayanlar terâvîhi kılmalıdırlar.

    Kaynak: Fazilet Takvimi / 08 Agustos 2010 (08.08.2010)

    8 Ağustos 2010 Pazar

    BİR ŞİİR - TAM İLMİHÂL

    BİR ŞİİR - TAM İLMİHÂL
    08 AGUSTOS 2010 PAZAR


    Bir ilim hazinesi,
    Nimettir Tam İlmihâl.
    Kurtuluş reçetesi,
    Hüccettir Tam İlmihâl.

    Zayi etme ömrünü,
    Öğren dinin emrini,
    Büyük emek ürünü,
    Aynadır Tam İlmihâl.

    Ondadır ilim, hikmet,
    Ondadır fen, marifet,
    Ondadır Ehl-i sünnet,
    Gerçektir Tam İlmihâl.

    Öğren bütün gücünle,
    Amel eyle ilminle,
    Tasdik eyle kalbinle,
    Cihaddır Tam İlmihâl.

    Herkese büyük nimet,
    Kulağına küpe et,
    İsteyene hidayet,
    Mürşiddir Tam İlmihâl.

    Bilen olur ulema,
    Tatbik eden evliya,
    Bunları herkes duya,
    Müjdedir Tam İlmihâl.

    Ehl-i sünnet okuyor,
    Kalbe iman dokuyor,
    Hep kurtuluş kokuyor,
    Necattır Tam İlmihâl.

    İsteyen saadeti,
    Kaçırmaz bu devleti,
    Ölçülemez kıymeti,
    Rehberdir Tam İlmihâl.

    Kaynak: Türkiye Takvimi

    7 Ağustos 2010 Cumartesi

    İstanbul'da ilçe ilçe Ramazan etkinlikleri

    İstanbul'da ilçe ilçe Ramazan etkinlikleri
    07 Agustos 2010 Cumartesi

    Asırlardır birçok kültüre ve medeniyete ev sahipliği yapan, dinlerin buluştuğu kent İstanbul 11 ayın sultanı ramazanda, iftar sofraları, ardından da sahura kadar sürecek kültür ve sanat etkinlikleriyle renklenecek.

    Alınan bilgiye göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi her yıl olduğu gibi bu yıl da ramazan ayında İstanbul halkını iftar sofralarında buluşturacak. İftar çadırları bu yıl yalnızca Eminönü, Üsküdar ve Bağcılar'da kurulacak, arzu eden vatandaşlar diğer ilçelerde sokak iftarlarında oruçlarını açacak.

    İftar programı bölge yoğunluğuna göre hazırlanacak ve her semtte ortalama bin kişilik oturma grupları oluşturulacak. Yemek verilen noktalar sabit olmayacak, ramazan ayı boyunca farklı yerlerde iftar verilecek.

    Dört çeşit yemek ve çeşitli iftariyeliklerden oluşan menü, 10 adet mobil büfe ile tespit edilen sokaklara ulaştırılacak. Ramazan ayı boyunca günde ortalama 10 bin kişi iftarını Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan sofralarda açacak. Bu organizasyonda 500 kişi görev alacak.

    Yaklaşık 5 milyon TL'ye mal olacak bu çalışmada tüm hizmetler Büyükşehir Belediyesi ekiplerince yapılacak. İhtiyaçlar İstanbul Lojistik Destek Merkezi'nce gerçekleştirilecek.

    İstanbullular her yıl olduğu gibi bu yıl da Feshane Fuar Kongre ve Kültür Merkezi'nde Karagöz, orta oyunu, meddah, kukla gibi geleneksel Türk Tiyatrosu'nun örneklerinin yanı sıra, çeşitli konserler ve tiyatro gösterilerini de izleyebilecek.

    -SULTANAHMET'TE YEME-İÇME OLMAYACAK-

    Sultanahmet'te ramazan ayında yeme içme olmayacak, etkinliklerin bir bölümü Beyazıt'ta yapılacak. Her yıl Sultanahmet Camisi'nde kurulan ''Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı'' ile ramazan stantları da Beyazıt'a taşınacak.

    Ramazan ayında Eminönü'nde 5 bin ve Anıtpark'ta bin 500 kişilik iftar çadırı kurulacak. Belediyenin aşevinden, günlük 2 bin 500 kişiye sıcak yemek ulaştırılmaya devam edilecek. Fatih Belediyesi'nin 2005 yılından bu güne geleneksel hale getirdiği sokak iftarları ve erzak dağıtımı ramazan ayında sürecek.

    Beyazıt ve Sultanahmet Meydanı arasındaki Divan Yolu Caddesi'nde animatörler çeşitli gösteriler sunacak.

    -EYÜP'TE RAMAZAN BİR BAŞKA-

    Eyüp'te hayırsever vatandaşların da desteğiyle her gün yaklaşık 6 bin kişiye iftar yemeği verilecek. Geçen yıl ilgi gören Cülus Yolu iftarları, bu yıl da devam edecek.

    Padişahların kılıç kuşanma merasimlerinin yapıldığı bu tarihi mekanda Kuran-ı Kerim dinlenecek, musluklardan Osmanlı şerbeti içilecek, iftar sonrası teravih namazı Eyüp Sultan Camisi'nde kılınacak.

    İlçedeki diğer mahallelerde de toplu iftar yemekleri düzenlenecek. Toplu mahalle iftarları programlarında, Türkiye'nin tanınmış hafızları Kuran-ı Kerim okuyacak. Tasavvuf müziği eşliğinde konserler tertip edilecek, ilahiler dinlenilecek, çocuklar için Hacivat-Karagöz, jonglör, kukla, sihirbazlık, ateş yutan adam, uzun adam gibi gösteriler düzenlenecek. Sekiz mahallede sahur yemeği verilecek.

    Eyüp'te Haliç Kıyısı'na kurulacak Tarihi Osmanlı Evleri'nde, geleneksel yemek kültürünü yansıtan stantlar, çocuklar için eğlenceli etkinlikler, mini lunapark, çay bahçeleri ve açık hava sineması yer alacak. Belediye ramazan ayı süresince Türk Sineması'na damgasını vurmuş filmleri Eyüplüler ile buluşturacak.

    Eyüp'te Feshane Uluslararası Fuar Kongre ve Kültür Merkezi ve Pierre Loti Tepesi'nde de her gün geleneksel renkli eğlenceler, toplu iftar yemekleri düzenlenecek.

    Eyüp Belediyesi sivil toplum kuruluşlarına da ramazan ayında destek olacak. Alibeyköy ve Silahtarağa'da iki büyük meydanda sivil toplum kuruluşlarınca iftar yemekleri verilecek.

    -BEREKET KONVOYU 6 YAŞINDA-

    İftar sofralarını ırk, din, millet, renk ayırt etmeksizin düzenlediği konvoyla Balkan ülkelerine taşıyan ''Bereket Konvoyu'', 6. yılında da kardeşliğin sınır tanımadığını herkese göstermeye devam edecek.

    Bugüne kadar 400 bini aşkın soydaş ve yurttaşı aynı sofrada buluşturan ''Bereket Konvoyu'', 150 kişilik ekibiyle, Balkan yolculuğuna çıkacak.

    Ramazan ayı boyunca 7 ülkedeki 20 şehirde düzenleyeceği iftar programlarıyla kültür ve sanat sofralarını, soydaş ve yurttaşlarla paylaşacak olan bereket konvoyu, yolculuğuna İstanbul'da son verecek.

    Bayrampaşa'da bu yıl 11 mahallede, sokak ve cadde iftarı kurulacak. İlçede toplam 3 bin kişiye erzak yardımı, 2 bin kişinin evine özel yemek servisi, 3 bin ihtiyaç sahibine erzak yardımı yapılacak.

    Aşevinden yılın her günü toplam 2 bin kişiye verilen yemek yardımları, evlere özel servisle dağıtılmaya devam edilecek.

    -GAZİOSMANPAŞA'DA ''GÖNÜL SOFRALARI''

    Gaziosmanpaşa, ramazan ayı boyunca iftar öncesi ve sonrası tasavvuf musikisi, geleneksel tiyatro gösterileri, sohbet programları ve teravih sonrası etkinliklere ev sahipliği yapacak.

    İlçede 11 ayrı mahallede iftar vakti ''Gönül Sofraları'' kurulacak. Gönül sofralarının ilki belediye bahçesi önünde gerçekleştirilecek. Gönül sofraları sırasıyla Barbaros, Kazım Karabekir, Yeni Mahalle, Yıldıztabya, Hürriyet, Bağlarbaşı, Fevzi Çakmak, Şemsipaşa, Karadeniz ve Mevlana mahalleleri ile devam edecek.

    Her yemeğe toplam 2 bin kişinin katılacağı iftarlar öncesinde, tasavvuf müziği konseri düzenlenecek. Her gün Gaziosmanpaşa Belediyesi'nin bahçesinde özellikle çocuklara yönelik tiyatro gösterileri, meddah, Karagöz-Hacivat, şişme oyun parkları, halk oyunları, masal şovlar, kukla gösterileri ve orta oyunları sahnelenecek. Ayrıca konserler ve şiir dinletileriyle de 7'den 70'e herkesin, eski ramazan eğlenceleriyle hoşça vakit geçirmesi sağlanacak.

    Kadın sohbet programları, 11-18-25 Ağustos ve 1 Eylül tarihlerinde birbirinden değerli isimleri Gaziosmanpaşalı kadınlarla buluşturacak.

    -BEYOĞLU SEMT KONAKLARI'NDA İFTAR-

    Beyoğlu Belediyesi Semt Konakları'nda ramazan ayı boyunca iftar sofraları kurulacak. Her akşam bin 500 kişi Dolapdere, Tophane, Yenişehir ve Kasımpaşa Semt Konakları'nda iftar yapmanın ayrıcalığını yaşayacak. İftar sonrası Taksim Gezi Parkı'nda ramazan etkinlikleri düzenlenecek.

    Beyoğlu Belediyesi'nin bir başka iftar programı ise sokaklarda yapılacak. Ramazan ayı boyunca toplam 20 sokakta iftar sofrası kurulacak. Her akşam kurulacak bu iftar sofraları, her mahalleyi kapsayacak. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan'ın ev sahipliğinde gerçekleşecek iftar sofralarında ilçe sakinleri belediye başkanları ile aynı sofrada bir araya gelecek.

    Ramazan ayında 40 bin kişiye iftar verecek olan Beyoğlu Belediyesi, geleneksel ramazan programlarıyla ilçe sakinlerine farklı bir ramazan yaşatacak. Taksim Gezi Parkı'nda düzenlenecek ramazan etkinlikleri iftar sonrası başlayacak. Her yıl yoğun katılımla geçen etkinlikler kapsamında geleneksel türk tiyatrosu, kukla gösterileri, şiir dinletileri ve skeçler yer alacak.

    Şişli Belediyesi tarafından Mecidiyeköy'de 3 bin, Ayazağa'da 2 bin kişilik iftar çadırı kurulacak. İftar yemeği, her gün bir işadamı ya da bölgedeki hayırseverlerce karşılanacak.

    Bir günde üç bin kişinin iftarını yapabileceği Mecidiyeköy'deki çadır, kumanyaların dağıtıldığı bir merkez olarak da hizmet verecek. Şişli Belediyesi her akşam ilçenin gelir düzeyi düşük mahallelerine ve okul yurtlarına kumanya ve erzak yardımında bulunacak.

    -BAĞCILAR'DA KLİMALI İFTAR ÇADIRI-

    Bağcılar Belediyesi, ramazan ayı etkinliklerini İnönü Mahallesi Molla Gürani Parkı yanındaki 24 bin metrekarelik alanda gerçekleştirecek. Bu alana içinde 14 klima bulunan 2 bin 500 kişilik iftar ve etkinlik çadırı kurulacak.

    Her akşam bir işadamının sponsorluğunda verilecek iftar yemeklerinin ardından, çadırda kültür-sanat etkinlikleri düzenlenecek. Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, çadırda gerçekleştirilecek konferanslara konuşmacı olarak katılacak. Sanatçılar Erkan Mutlu, Sinan Yılmaz, Mustafa Küçük konser verecek. Vatandaşların alış veriş yapabilmesi için etkinlik alanına 100 adet stant ve kitap fuarı kurulacak.

    -BÜYÜKÇEKMECE'DE 10 BİN KİŞİLİK İFTAR SOFRASI-

    Büyükçekmece'de bu yıl 10 bin kişilik iftar sofraları kurulacak. İlçede, gelir durumu iyi olmayan vatandaşlara 30 kilogramlık erzak paketleri dağıtılacak. İlçedeki mahallelerde sokak iftarları düzenlenecek, iki ayrı merkezde iftar sofrası kurulacak. Mağdur, yatalak ve yaşlı vatandaşların evlerine sıcak yemek dağıtılacak.

    Geleneksel olarak her yıl Kervansaray'da gerçekleştirilen ''Ramazan Eğlenceleri'', bu yıl Kordon boyu Aqua Marin Su Oyunları Parkı yanında yapılacak.

    Küçükçekmece'de ise ramazan ayı boyunca her gün farklı sokaklarda bin 200 kişiye iftar yemeği verilecek. İlçede, E-5 üzeri ve İstasyon Caddesi'nde trafikte kalan ve iftara yetişemeyen vatandaşlara bir bardak su, hurma ve kuru kayısıdan oluşan iftar paketi dağıtılacak.

    Ramazan ayının geleneksel bir parçası olan şerbetçiler, Küçükçekmece'de teravih namazı sonrası belirlenecek bir camide, 100 litre şerbet dağıtacak.

    İhtiyaç sahibi 300 aileye ramazan boyunca günde iki öğün sıcak yemek servisi yapılacak. Küçükçekmece Belediyesi Yaşam Sevinci Merkezi, 17 Ağustosta Halkalı Çocuk Esirgeme Kurumu'nda iftar yemeği verecek.

    -RAMAZAN ÜSKÜDAR'DA BİR BAŞKA YAŞANACAK-

    Üsküdar Belediyesi, iftar geleneğini iskelede ve 8 ayrı noktada kuracağı dağıtım merkezlerinde sürdürecek.

    İskele Meydanı, Zeynep Kamil, Yavuztürk, Bahçelievler, Ferah, Selimiye, Ünalan ve Bağlarbaşı mahalleleri olmak üzere toplam 8 noktada oluşturulacak dağıtım merkezlerinde her gün toplam 20 bin kişi çorba, Üsküdar'ın meşhur etli ve nohutlu pilavı, tulumba tatlısı ve ayrandan oluşan menüden faydalanacak.

    Ramazan süresince 600 bin kişinin faydalanacağı dağıtım merkezlerinde, günlük olarak 3 bin kilogram et, 2 bin kilogram pirinç, 2 bin kilogram tulumba tatlısı, 20 bin adet ayran, ekmek, hurma ve diğer gıda ürünleri kullanılacak.

    Belirlenen 8 merkezin dışında Üsküdar vapur iskelesinin yanında bulunan dubada boğaz manzarası eşliğinde her gün 3 bin kişiye iftar yemeği verilecek.

    Ayrıca bu yıl başlatılan yeni bir uygulama ile Ramazan ayı boyunca mahalle sakinleri, Üsküdar genelindeki 20 mahallede birer gün olmak üzere oluşturulacak dağıtım merkezlerinde, Ramazan sofralarından faydalanabilecekler.

    Üsküdar Belediyesi, bu yılda Ramazan etkinliklerini Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde gerçekleştirecek.

    ''Ramazanda Çocuk'' temasının ağırlıklı olarak işleneceği etkinliklerde, Geleneksel Türk Tiyatrosu Karagöz, orta oyunu, meddah, çocuk etkinlikleri, jonglör, illüzyonist, müzikal kuklalar, pandomim ve cambaz, tasavvuf, halk müziği ve Türk sanat müziği konserleri, çeşitli sohbetler, tiyatro ve sinema gösterimleri, folklorik gösteriler, sıra gecesi ve yöresel halk oyunları, Üsküdar Kitap Sokağı etkinliği, bilgi yarışması, İstanbul Oyuncak Müzesi Sergisi, ikindi sohbetleri ve Üsküdar tarihinin canlandırıldığı faaliyetler yapılacak.

    Etkinliklerde ayrıca aralarında Beşir Ayvazoğlu, Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, Dursun Ali Erzincanlı, Necati Şaşmaz, Ömer Döngeloğlu, Yavuz Bahadıroğlu ve Nevzat Tarhan gibi isimlerin bulunduğu Ramazan sohbetleri düzenlenecek.

    -TUZLA VE BEYKOZ'DA İFTAR-

    Tuzla Belediyesi, Ramazan ayı boyunca ilçede bulunan 17 mahallede iftar verecek. İçmeler mahallesi ağırlıklı olmak üzere tersane işçilerinin güzergahı olan bölgede kuracak çadırlarda her gün bin kişi iftar yemeği yiyebilecek. İşçiler, iş çıkışı iftarını Tuzla Belediyesi iftar çadırında açabilecek.

    Belediye, ayrıca 2 bin aileye gıda yardımında bulunacak.

    Ramazan etkinliklerini sahil tören alanında düzenleyecek olan Tuzla Belediyesi, etkinliklerde, çocuk tiyatroları, Hacivat-Karagöz oyunu, meddah ve birçok sürpriz eğlence düzenleyecek.

    Beykoz Belediyesi, her akşam farklı bir mahallede ve mekanda ''sokak iftarları'' uygulamasını gerçekleştirecek.

    Sokak iftarlarında her akşam bin kişiye yemek verilecek. Fakir ailelere ise iftar öncesi sıcak yemek ulaştırılacak ve 10 bin mağdur aileye erzak yardımında bulunulacak.

    Yine Ramazan ayı içerisinde tarihi Beykoz Çayırı'nda 10 bin kişi iftarını yer sofrasında açacak.

    -KADIKÖY VE SANCAKTEPE-

    Kadıköy Belediyesi, bu yıl çadır kurmayacak. Ramazan ayında ihtiyaç sahibi aileler belirlenecek. Yaklaşık 6 bin aileye yardım paketi dağıtılacak.

    Ailelerin evlerine araçlarla götürüp teslim edilecek yardım paketlerinde, 13 temel ihtiyaç maddesi bulunacak.

    Sancaktepe Belediyesi, on bir ayın sultanı Ramazan'da vatandaşlarının oruçlarını açmaları için her mahallede herkese açık olacak sokak iftarları düzenleyecek.

    Sancaktepe'de Ramazan ayı boyunca ilçenin bütün mahallerinde ve kültür merkezleri olmak üzere toplam 24 noktada Ramazan etkinlikleri düzenlenecek.

    Etkinliklerde küçükler için Karagöz, orta oyunu, Nasrettin Hoca, İbiş, Keloğlan ve illüzyon gösterisi sunulacak, büyüklere de tasavvuf musikisi ve semazen gösterileri yapılacak.

    Ayrıca, etkinliklerin dışında düzenlenecek olan konferanslarda Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, Ömer Döngeloğlu, Mustafa Karataş ve Mehmet Emin Ay gibi isimler Sancaktepeli vatandaşlarla buluşacak. Anahtar Kelimeler: ramazan - program - etkinlik - istanbul - ilce - ramazan etkinligi

    Kaynak: AA