30 Ekim 2010 Cumartesi
Yaz saati sona eriyor
30 Ekim 2010 Cumartesi
Yaz saati uygulaması sona eriyor. 31 Ekim Pazar günü (Cumartesi gününü, Pazar gününe bağlayan gece) saat 04.00'de saatler 1 saat geri alınacak.
Yaz saati uygulamasına 28 Mart 2010 tarihinde geçilirken, saatler 03.00'te bir saat ileri alınmıştı. Gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla yapılan uygulamaya ilişkin Bakanlar Kurulu kararı da 19 Mart tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmıştı. Buna göre yaz saati, bir başka deyişle 'ileri saat' uygulaması, 28 Mart Pazar günü saat 03.00'te saatlerin bir saat ileri alınmasıyla başlarken, 31 Ekim Pazar günü saat 04.00'te saatlerin 1 saat geri alınmasıyla sona erecek.
Yaz saati uygulamasıyla, akşam saatlerinde en yüksek değerine ulaşan enerji talebinin (puant gücü) azaltılması hedefleniyor. Geçmiş yıllara bakıldığında yaz saati uygulaması, Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle birlikte Mart ayının son pazar günü başlayıp, Ekim ayının son pazar günü bitiyor.
Yaz saati uygulamasıyla her yıl ''orta ölçekli'' bir hidroelektrik santralinin yıllık üretimi kadar tasarruf sağlanıyor. İleri saat uygulamasıyla işe erken başlamak ve çıkmak, aydınlatma, ısıtma, soğutma açısından önem taşıyor. Enerji Bakanlığı hesaplarına göre, yaz saati uygulamasıyla yıllık 600-700 milyon kilovat saat (kWh) tasarruf sağlanıyor.
Kaynak: AA
28 Ekim 2010 Perşembe
BİR MUAŞERET ADABI
28 EKİM 2010 PERSEMBE - 20 ZİLKADE 1431
Bir şey alırken sağ el ile alınır, sağ el ile yenilir, içilir ve musâfaha yapılır, abdest azalarını yıkamaya başlarken sağdan başlanır, ayakkabı ve elbise giyerken sağ taraf ile başlanır, cami ve mescidlere, evlere, odalara sağ ayak ile girilir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), "Sağ elinizle yiyiniz, sağ elinizle içiniz, sağ elinizle alınız ve sağ elinizle veriniz. Çünkü şeytan sol eliyle yer, sol eliyle içer, sol eliyle verir ve sol eliyle alır." buyurmuştur.
Kirli ve pis şeyler sol elle tutulur. Kiri temizlemek, burnu temizlemek, sümkürmek, istincâ yapmak veya bir necaseti (pisliği) yıkamak için sol el kullanılır. Ancak sol elin kesik olması veya bir hastalık gibi mazeretten dolayı bunlar sağ elle yapılabilir.
Bir kimseye kitap veya herhangi bir şey sağ elle verilir.
Makam ve fazilet bakımından kendisinden üstün biriyle yürürken, o kimseyi sağına alarak solundan yürünür.
Kaynak: Fazilet Takvimi / 30 Temmuz 2010 Cuma - 18 Şaban 1431
24 Ekim 2010 Pazar
İMÂM ÂHMED BİN HANBEL'DEN HİKMETLER
24 EKİM 2010 PAZAR - 16 Zilkade 1431
• Yalan söylemek emniyeti yok eder.
• Kibirli adamda akıl yoktur.
• Üstünlük; fazilet, ilim ve irfan iledir. Sende olmayan meziyyetler ile seni medhedenin sende bulunmayan kötülük ile seni kötüleyeceğine emin ol.
• İlim öyle yüce bir rütbedir ki azli yoktur.
• Günahlar manevî hastalıklara sebep olduğu gibi temizliğe riayet, dikkat etmemek de maddi hastalıklara sebep olur.
• Kusursuz arkadaş arayanlar arkadaşsız kalırlar.
• Senden bir şey istediği vakit vermediğin için sana kızgınlık gösteren, sâdık dost değildir.
• Her şey için kerem vardır, kalbin keremi Rabb'inden razı olmaktır.
• Bir kimsenin sâdık dostunun ölümü kendisi için zillettir.
Kaynak: Fazilet Takvimi / 30 Temmuz 2010 Cuma - 8 Şaban 1431
8 Ekim 2010 Cuma
KOMŞU HAKKI NEDİR BİLİR MİSİN ?
08 EKİM 2010 CUMA - 30 ŞEVVAL 1431
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: "Komşunun hakkı nedir bilir misin?
Senden yardım istediği zaman yardım edersin.
Senden borç isterse borç verirsin.
Fakir düştüğü zaman tekrar borç verirsin.
Hastalanınca ziyaret edersin.
Ona bir hayır ulaşırsa tebrik edersin.
Başına bir felâket geldiğinde taziye (tesellî) edersin.
Vefat edince cenazesine iştirak edersin.
İzni olmadan bina yükselterek rüzgârını kesmezsin.
Tencerendeki yemeğin kokusu ile onu rahatsız etmez, yemekten ona da ayırırsın.
Meyve satın aldığın zaman ona da hediye edersin. Eğer hediye etmezsen meyveyi evine gizlice getirirsin. Çocuğun o meyveleri dışarı çıkarıp onun çocuğunu imrendirmesin.
Kaynak: Fazilet Takvimi / 29 Temmuz 2010 Perşembe - 17 Şaban 1431
KABİR AZABINI HAFİFLETEN ŞEYLER
08 EKİM 2010 CUMA - 30 ŞEVVAL 1431
Ebû Hureyre'den (r.a.):
Resûlullâh (s.a.v.) ile beraber yürüyorduk. İki kabre rastladık. Resûlullâh (s.a.v.) durunca biz de durduk. Resûlullâh'ın (s.a.v.) rengi değişmeye başladı. Hattâ gömleğinin kolu titredi.
'Size ne oluyor yâ Resûlallâh?' dedik.
'Benim duyduğumu siz duymuyor musunuz?' buyurdu.
'Ne duyuyorsunuz, yâ Resûlallâh?' dedik. Buyurdu ki:
'Şu iki kişi küçük (zannettikleri, gördükleri) bir günahtan dolayı kabirlerinde şiddetli bir azab görüyorlar.'
Biz: 'Nedir o?' diye sorduk.
'Birisi idrardan tam kaçınmazdı. Diğeri de dili ile insanlara eziyet eder, aralarında söz taşırdı.' buyurdu. Sonra iki hurma dalı istedi. Her kabre bir tane dikti.
Biz: 'Bunun onlara faydası olur mu?' diye sorduk.
'Evet, bunlar kurumadıkları müddetçe azapları hafifletilir' buyurdu.
Kaynak: Fazilet Takvimi / 29 Temmuz 2010 Perşembe - 17 Şaban 1431
6 Ekim 2010 Çarşamba
YEMEĞE BAŞLARKEN BESMELE ÇEK
YEMEĞE BAŞLARKEN BESMELE ÇEK
06 EKIM 2010 ÇARŞAMBA - 28 ŞEVVAL 1431
Yeme - içmeye besmele ile başlamak, kalkarken de Allah'a hamd ile kalkmak yemek âdâblarındandır. Böyle yapmak, kişinin yemeğinin bereketli olmasına ve şeytanın uzaklaşmasına sebep olur.
Ashâb-ı Kiram Resûlullâh'a, "Yâ Resûlallâh! Biz yediğimiz halde doymuyoruz." dediler. Resûlullâh (s.a.v.) "Herhalde siz yemeğinizi ayrı ayrı yiyorsunuz." buyurdular. Sahabe, evet, deyince Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Yemeğinizin etrafına toplanınız ve besmele çekiniz. Böyle yaparsanız Allâhü Teâlâ yemeği size bereketli kılar."
Câbir bin Abdullah (r.anhümâ) Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir kimse evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse, şeytan, kardeşlerine, arkadaşlarına bu gece (Allah'ın ismi zikredildiği için) size ne kalacak yer var, ne de akşam yemeği var, der. Şayet o kimse eve girerken besmele çekmezse şeytan, yardımcılarına, gece kalmak için burada yeriniz var, der. Yemek yerken de besmele çekmezse, bu gece hem kalacak yeriniz, hem de akşam yemeği var, der."
Hz. Huzeyfe (r.a.) anlatıyor: Biz Resûlullâh (s.a.v.) ile beraber bir sofranın etrafında bulunduğumuzda Resûlullâh (s.a.v.) yemeğe başlamadan biz de ellerimizi uzatmazdık. Yine bir gün yemek için toplanmıştık. O esnada bir bedevî geldi sanki eli sofraya doğru süratlice itiliyordu. Elini sofraya uzatınca Resûlullâh (s.a.v.) hemen onun elini tuttu. Biraz sonra küçük bir kız geldi sanki onun eli de sofraya doğru süratlice itiliyordu. Tam elini yemeğe uzatırken Resûlullâh (s.a.v.) onun da elini tuttu ve şöyle buyurdu:
"Şeytan, besmele çekilmeyen yemekten yiyebilir. Şeytan bu yemekten yiyebilmek için bu bedevî ile geldi, ben elini tuttum. Bu yemekten yiyebilmek için bu kız çocuğu ile geldi, onun da elini tuttum. Nefsim kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, bu adam ve kızın elini tuttuğum zaman şeytanın eli de benim elimde idi."
Kaynak: Fazilet Takvimi / 28 Temmuz 2010 Çarşamba - 16 Şaban 1431
2 Ekim 2010 Cumartesi
ANNE VE BABAYA İYİLİK ETMEK
02 EKİM 2010 CUMARTESİ - 24 ŞEVVAL 1431
Bir kişi Peygamber Efendimiz'e gelip cihâd etmek için izin istedi. Resûlullah (s.a.v.) 'Annen baban hayatta mı?' buyurdu. O kişi 'Evet' deyince Resûlullah (s.a.v.) 'onların hizmetinde (rızâlarını kazanmak için) çalış' buyurdular.
Onlara iyilik; ihtiyaçlarını görmek, sıkıntılarını gidermek, onlara çocuklara muamele edildiği gibi yumuşaklıkla muamele etmek, kendilerinden ve ihtiyaçlarından dolayı sıkılmamak, onlara hizmeti birçok nafile ibâdetten faziletli görmek, namazlardan sonra onlara duâ etmektir. Onların yorulmasına fırsat vermemek, onlara karşı sesi yükseltmemek ve eziyet etmemek, yiyecek ve içeceklerin en güzellerini onlara ikram etmek ve onlardan izinsiz yolculuğa çıkmamaktır.
Ancak dîne aykırı olan arzu ve işlerinde onlara uyulmaz. Meselâ beş vakit namaz, zekât, oruç, keffâret, nezir gibi ibâdetleri terk etmek, zina etmek, içki ve şarap içmek, adam öldürmek, hırsızlık yapmak gibi haram olan isteklerinde onlara itaat edilmez. Çünkü Peygamber Efendimiz "Allâhü Teâlâ'ya isyan olan işlerde mahlûka itaat olunmaz." buyurmuştur.
Dînin razı olacağı ve mürüvvetin icâbı olan, meselâ yemek içmek, giymek gibi ihtiyaçlarını karşılamak, cefâ etmemek, ağır söylememek, hastalıklarına bakmak, vefatlarında defnetmek gibi yardımlarda bulunmalıdır.
Kişi, ana babasına karşı öfkelendiğinde, küçükken kendini nasıl yetiştirdiklerini, geceleri uykusuz kaldıklarını, yorulduklarını ve şefkatle muamele ettiklerini hatırlamalı, Allâhü Teâlâ'nın "Onlara güzel söz söyle." emrini unutmamalıdır.
Şayet öfkelenip emirlerine muhalefet edilirse, daha sonra yaptığına pişman olup, özür dilemeli ve tövbe etmelidir.
Kaynak: Fazilet Takvimi / 27 Temmuz 2010 Sali - 15 Şaban 1431
1 Ekim 2010 Cuma
YEME VE İÇMENİN BÂZI ÂDABI
01 EKİM 2010 CUMA - 23 ŞEVVAL 1431
Resûlullah Efendimiz'in (s.a.v.), yeme ve içme hususunda bâzı tavsiyeleri şunlardır:
1- Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak: İbn-i Abbas'tan (r.a.) rivayet olunan bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak fakirliği giderir ve bu, bütün peygamberlerin sünnetidir."
2- Yemeği ayıplamamak: Peygamber Efendimiz, yenilmesi caiz olan hiçbir yemeği ayıplamaz, yiyeni de yermezdi. Ebû Hureyre (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: "Resûlullah (s.a.v.) hiçbir yemeği, hiçbir zaman ayıplamamış-yermemiştir. O bir yemekten hoşlanırsa yer, hoşlanmazsa bırakırdı."
3- Ayakta yememek ve içmemek: Enes bin Mâlik (r.a.) şöyle demiştir: "Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ayak ta su içmeyi yasakladı. Yâ Resûlallâh, ayakta yemek için ne buyurursunuz?" diye soruldu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "O daha kötüdür." buyurdu.
4- Yatarak yememek: Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kişinin yüz üstü yatarak yemek yemesini yasakladı."
5- Kendi önünden yemek: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Yemek konulduğu zaman kendi önünden ye. Sofrada oturan diğer kimselerin önünden yeme." buyurmuştur.
6- Yiyeceğe ve içeceğe üflememek: İbn-i Abbas (r.a.) "Peygamberimiz (s.a.v.), yiyeceğe ve içeceğe üflemezdi. Su içerken de kabın içine doğru solumazdı." demiştir.
7- Yemekten sonra duâ etmek, Hz. Allah'a, verdiği nimetlerden dolayı şükretmek: Sahabeden Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) demiştir ki: "Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yemek yedikten sonra: "Elhamdülillâhillezî et'amenâ ve sekânâ ve ce'alenâ müslimîn..." diye duâ ederdi ki, meali şudur: Bizleri yediren, içiren ve bizi Müslümanlardan kılan Allâhü Teâlâ'ya hamd ü senalar olsun...
Kaynak: Fazilet Takvimi / 24 Temmuz 2010 Cumartesi - 12 Şaban 1431