3 Mart 2012 Cumartesi

SOHBET - BAŞARININ SEBEBİ

SOHBET - BAŞARININ SEBEBİ
03 MART 2012 CUMARTESİ


Tarih boyunca, Müslümanların başarılı olma sebepleri incelenirse, bunun dine uymaktan kaynaklandığı görülür. Başarının derecesi, dinimize uymanın derecesine bağlıdır. Kim dine ne kadar uyarsa, o kadar başarılı olur. Tam uyan, tam başarılı olur. Dinimizde nelerin, nasıl yapılacağı bellidir. Bunları kusursuz uygulayanın başarısı, o nispette fazla olur.

Çok başarılı olunan zamanlardaki Müslümanların bazı özellikleri şöyleydi:

1- Onlar, dinli dinsiz herkese şefkat gösterirlerdi. Allah için buğz etmek gereken durumlar bunun dışındadır elbette. Dine düşmanlık eden olursa, onlara karşı sert olurlardı. Nitekim Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde Eshâb-ı kirâmı överken buyuruyor ki:
(Onlar birbirlerini çok severler, birbirlerine çok merhametlidirler, ama Allah düşmanlarına karşı çok çetin ve metin idiler.)
2- Bir vücut gibiydiler. Vücutta, baş da, el de, ayak da olur. Bir uzvun ağrıması bütün vücuda tesir eder. Başarı, vücudun sıhhatli olmasına bağlıdır.
3- Tek kalb gibiydiler. Aynı inancı taşırlardı, aynı sevinci, aynı üzüntüyü hissederlerdi.
4- Maksatları, gayeleri, hedefleri tekti. O da, Allahü teâlânın rızasıydı.
5- Emire itaat ederler, isyan etmezlerdi. Fitne fesat çıkarmazlardı.
6- Bir kişi daha yanmaktan kurtulsun diye, gece gündüz ihlâsla çalışırlardı.
7- Dinimize uymaya çok dikkat ederlerdi.
8- (Öyle yaşayalım ki, bizim yüzümüzden kimse Cehenneme gitmesin, Allahın kulları bize duâ etsinler, bedduâ etmesinler.) derlerdi.
9- Yalan söylemezler, gıybet, dedikodu etmezlerdi. Birbirlerine duâ ederlerdi. Gıyaben ve karşılıksız yapılan duånın makbul olduğunu bilirlerdi.
10- İyilik etmeye, duâ almaya çok önem verirlerdi.

2 Mart 2012 Cuma

SOHBET - KİMİNLE OLDUĞUMUZ ÖNEMLİDİR

SOHBET - KİMİNLE OLDUĞUMUZ ÖNEMLİDİR
02 MART 2012 CUMA


İmanın şartı altıdır. Bunlar inanılacak şeylerdir. Bu altı şarta inandım demekle hâsıl olan imanın devam etmesi için, başka şeyler de lâzımdır. Mesela, ibâdetler imandan değilse de, farz olduğuna inanmak imandandır. Bir kimse, namazın farz olduğuna inanmazsa imanı olmaz. Bir de imanın temeli ve en mühim alâmeti olan, (bugünkü tabirle, olmazsa olmazı olan) esas bir şart daha vardır ki, o da, hubb-u fillah ve buğd-u fillahtır. Yani Allahü teâlânın sevdiklerini sevmek ve Allahü teâlânın sevmediklerini sevmemektir.

Çünkü hadîs-i şerîfte; “Dünyada birbirini sevenler, ahirette de beraber olacaktır.” buyuruluyor. Allahü teâlânın sevgili kullarını sevenler, son nefeste imanla ölürler. Ve mahşer yerinde de sevdiklerinin yanında haşr olup, ahiret hayatında da beraber bulunurlar. Bunun için de, kimin sevilip kimin sevilmeyeceğini iyi öğrenmemiz lâzımdır. Kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir.

Bir kimse, ibâdetlerini yapmakla beraber, Allahü teâlânın sevmediklerini de severse, mesela Ebû Cehil’i severse, bu kişi Cehenneme gider. Çünkü hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz öyle buyuruyor. “Herkes sevdiğinin yanında olacak.” Demek ki insan, dünyada sevdiklerine dikkat etmelidir. Bu sevmek ve sevmemek, şahsî menfaati için değil, Allahü teâlânın rızası için olmalıdır. Sevmek ve sevmemek kalb ile olur, beden ile olmaz. Ateş ile barut bir arada olamayacağı gibi, iki zıt sevgi de bir arada olamaz. Peygamber efendimizi sevmeyeni sevemeyiz. Bu ise, kalbde kendiliğinden hâsıl olur. İlim ile olmaz. Öğrenilerek olmaz. Son nefeste iman, bu muhabbete bağlıdır. Onun için büyüklerimiz; "İnsan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli." buyuruyorlar.

Seviyorum diyen bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından kesilmedikçe, buna münâfık, yani yalancı denir. Âşıklar, sevgililerinin divanesi olup, onlara aykırı birşey yapamaz. Aykırı gidenlerle uyuşamaz. İki zıt şeyin muhabbeti bir kalbde, bir arada yerleşemez. İki zıddan birini sevmek, diğerini sevmemeyi icap ettirir.

Allahü teâlâ İsa aleyhisselâma; (Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlûkların ibâdetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve dost olmayanlardan uzaklaşmadıkça, hiç faydası olmaz.) ve Musa aleyhisselâma da; (Yâ Mûsâ! Dostlarımı benim için sevdin mi ve sevmediklerimden benim için uzaklaştın mı?) buyuruyor.


Kaynak: 24 Şubat 2012 / Türkiye Takvimi