23 Mart 2010 Salı

ALLAH VE RESULÜ UĞRUNDA

ALLAH VE RESULÜ UĞRUNDA
23 MART 2010 SALI

Her kim Allah ve Resulü uğrunda (dini için, ilim öğren­mek için) hicret niyeti ile evinden çıkar da sonra mak­sadına varmadan ölüm kendisine yetişirse onun müka­fatı Allâhü Teâlâ üzerinedir. Niyet ettiği amelini tamam­lamış gibi mükâfatını tam olarak alır.

Bu sebeple bu hususta 'Yerimden ayrılırsam maksada ya varırım ya da ulaşamam, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olmayayım' diye düşünmemelidir. Allâhü Teâlâ için hareket eden, hasbelkader yarı yolda da kalsa yine sevaba tam olarak alacağını bilmelidir.

Cündüb bin Damre (r.a.), Mekke'den hicret edip Medi­ne'ye gelirken Ten'im isimli yere vardığında vefat ede­ceğini hissetmiş ve sağ elini sol elinin üzerine koyarak "Allah'ım! Şu senin, şu da Resulünün (eli), Resulün sa­na ne ile bîat ettiyse ben de öyle bîat ediyorum" demiş ve ruhunu teslim etmişti.

Bu haber Resûlullâh'ın (s.a.v.) ashabına ulaşınca "Medine'de vefat etseydi mükâfatı daha tamam olurdu." demişlerdi. Bunun üzerine "Her kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik te bulur ve her kim Allah'a ve peygambere hicret niyetiyle evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse muhakkak ki onun ecri Allah'a aittir, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir" (Nisa Sûresi, âyet 100) mealindeki âyet-i kerîme nazil oldu.

Âyet-i kerîme, ilim talebesi, hac veya cihad ya da bunlar gibi Allah rızâsı için olan her hicretin Allah'a ve Resûlü'ne hicret olduğunu beyan etmektedir. Anahtar Kelimeler: ALLAH VE RESULÜ UĞRUNDA - Allah ve Resulü ugrunda - Allah ve Resulu ugruna -

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder