23 Mart 2010 Salı

BİR ZABİTİN HÂTIRA DEFTERİNDEN: ÇANAKKALE

BİR ZABİTİN HÂTIRA DEFTERİNDEN: ÇANAKKALE
23 MART 2010 SALI

30 Ağustos 1915: Gecesi bölüğümün birinci takım ça­vuşu: Efendim, dedi. Bizim takımdan Oruçoğulları'ndan Kamanlı Sâdık siperden fırladı. Düşmanın gündüz attığı torpillerin patlamayanlarını kucaklayıp düşman siperle­rinin önüne götürüp bırakıyor. Kendisine o kadar söyle­dik, etme be Sâdık, tehlikedir, dedik ama dinlemedi. Ve eliyle göstererek:

- İşte! Dedi, bakın... Döndüğünde Sâdık'ı çağırdım;

- Sâdık ne yaptın, dedim. Yarın yine bize atsın diye mi düşmana torpil taşıyorsun? Hayır beyefendi, dedi. On­ları kendi kazdıkları kuyuya düşüreceğim.

- Nasıl, onlara cephane, mermi, torpil taşıyarak mı?

- Kusura bakma beyefendi... Bana yarın sabaha kadar müsâade et... O zaman düşman siperlerinde ka­zılacak kuyuları görürsün...

Maksadını anlamıştım; bu yiğit ve fedakâr vatan ev­ladını bakışlarımla ve bütün ruhumla takdir ve teşvik ederek:

- Peki Sâdık! Göreyim seni! dedim.

31 Ağustos 1915: Şafak atar atmaz düşmanın karşı­mızdaki iki siperinin müthiş tarrakalar, kulak tırmalayan infilâklarla alt üst olduğu ve pek çok kayıp olduğu görü­lüyordu. Kahraman Sâdık, gece yerleştirdiği torpilleri, tam isabetli atışlarıyla infilâk ettirmeğe muvaffak olmuş­tu. Hemen yanına gittim.

Ben ona "Aferin Sâdık" diye takdir ve teşekkür eder­ken o gülerek: "Beyefendi, bak, akşam dediğim kuyuları görüyon mu?" diyordu...

Akşama kadar yapılan hücumlarda hep Sâdık'ın düş­mana bir aslan gibi saldırdığını gördüm. Akşam üzeri kendi kurşunuyla yaralanan bir düşman neferini omuz-layıp siperimize getirmek üzere iken yan tarafından ge­len bir kurşun, Sâdık'a pek sevdiği şehâdet rütbesini kazandırmıştı.

(Çanakkale Cephesi, Çamlıca)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder