ÎMAN NEDİR ?
Îman, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Allâhü Teâlâ tarafından getirip tebliğ buyurduğu hususları, hiç tereddüd etmeden tasdik etmektir.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) tebliğ buyurduklarının temeli; (imanın şartları): Allâhü Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaza ve kadere iman etmektir.
Her müminin, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) tebliğ ettiği hususları tamamen tasdik etmesi lazımdır. Bunlardan birinde tereddüd ve şüphe etmek, iman şerefinden mahrum bırakır.
Mesela, Kur'ân-ı Kerîm Allâh’ın kelâmıdır, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gönderilmiş ve ondan bize tevâtüren (yalan üzerinde ittifakları tasavvur olunamayan bir topluluğun rivayeti ile) gelmiştir. Bunu hiç tereddüt etmeden kabul etmek lazımdır.
Yine Kur'ân-ı Kerîm'in kat'î olarak ve sarahaten; açıkça ifade ettiği hükümleri, haberleri ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) peygamberliğini, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu; namaz, oruç, zekât ve haccın farz olduğunu; hırsızlık, zina ve şarap içmenin haram olduğunu hiç şüphesiz kabul etmek lazımdır. Bunlardan herhangi birini kabul etmeyen derhal iman şerefinden mahrum kalır.
Îman kat’i sûrette kalb ile inanmaktan ibaret olunca, fazlalık ve noksanlığı kabul etmez. Bununla beraber, zühd ve takva sahibi ile günahkâr kimselerin imanındaki nur bir değildir.
Salih ameller ile kalb nurlanır, itikad kuvvetlenir; günahlarla da kalb kararır, itikad gevşer, zayıflar, iman nurunu kaybeder. Bu halin devamı imansız gitmeye sebep olabilir.
En büyük bir nimet olan imanı güzelce muhafaza için Allâhü Teâlâ’nın emirlerine riayet edip yasaklarından kaçınmak her mümin için lazımdır. Dinin farzlarından birini terk etmek veya yasaklardan birini işlemekle bir kişi iman dairesinden çıkmaz, ancak imanını tehlikeye düşürmüş olur.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) tebliğ buyurduklarının temeli; (imanın şartları): Allâhü Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaza ve kadere iman etmektir.
Her müminin, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) tebliğ ettiği hususları tamamen tasdik etmesi lazımdır. Bunlardan birinde tereddüd ve şüphe etmek, iman şerefinden mahrum bırakır.
Mesela, Kur'ân-ı Kerîm Allâh’ın kelâmıdır, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gönderilmiş ve ondan bize tevâtüren (yalan üzerinde ittifakları tasavvur olunamayan bir topluluğun rivayeti ile) gelmiştir. Bunu hiç tereddüt etmeden kabul etmek lazımdır.
Yine Kur'ân-ı Kerîm'in kat'î olarak ve sarahaten; açıkça ifade ettiği hükümleri, haberleri ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) peygamberliğini, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu; namaz, oruç, zekât ve haccın farz olduğunu; hırsızlık, zina ve şarap içmenin haram olduğunu hiç şüphesiz kabul etmek lazımdır. Bunlardan herhangi birini kabul etmeyen derhal iman şerefinden mahrum kalır.
Îman kat’i sûrette kalb ile inanmaktan ibaret olunca, fazlalık ve noksanlığı kabul etmez. Bununla beraber, zühd ve takva sahibi ile günahkâr kimselerin imanındaki nur bir değildir.
Salih ameller ile kalb nurlanır, itikad kuvvetlenir; günahlarla da kalb kararır, itikad gevşer, zayıflar, iman nurunu kaybeder. Bu halin devamı imansız gitmeye sebep olabilir.
En büyük bir nimet olan imanı güzelce muhafaza için Allâhü Teâlâ’nın emirlerine riayet edip yasaklarından kaçınmak her mümin için lazımdır. Dinin farzlarından birini terk etmek veya yasaklardan birini işlemekle bir kişi iman dairesinden çıkmaz, ancak imanını tehlikeye düşürmüş olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder