29 Eylül 2009 Salı

Peygamber Efendimiz (S.A.V) hakkinda

Peygamber Efendimiz (S.A.V) hakkinda
29 Eylül 2009 Sali - 29 September 2009 Dienstag


Peygamber Efendimiz (S.A.V.) 'in hayatı, muhacir, sahabe, ensar, Hz. Peygamberin ayak numarasına kadar daha birçok soruya kısa ve özlü cevaplar.


S 1: Peygamber Efendimiz hangi tarihte ve nerede dünya ya gelmiştir?

C 1: Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V); Miladi 571 yılı nisan ayının yirmisine tekabül eden Rebi ul' evvel ayının 12. pazartesi gecesi tan yeri ağarırken Mekke' de dünyaya geldi.

S 2: Peygamber Efendimizin annesi, babası ve dedesinin isimlerini söyleyiniz.
C 2: Peygamber Efendimizin annesi, Amine validemiz, babası; Abdullah ve dedesi; Abdulmuttaliptir.

S 3: Peygamber Efendimizin ilk hanımı kimdir? Çocuklarının adlarını söyleyiniz:
C 3: Peygamber Efendimizin ilk hanımı Hz. Hatice validemizdir. Efendimizin altısı Hz. Hatice validemizden, birisi Mısırlı hanımı Meryem validemizden olmak üzere yedi çocuğu dünyaya gelmiştir.
Erkek evlatları: Kasım, Abdullah ve ibrahimdir,
Kız evlatları: Zeynep, Rukiye, Ümmügülsüm ve Fatımadır.

S 4: İlk vahiy hangi tarihte, nerede ve Peygamber Efendimiz kaç yaşında iken indi?
C 4: İlk vahiy 610 yılında, Nur dağındaki Hira mağarasında, Peygamber Efendimiz 40 yaşında iken indi.

S 5: İlk Müslümanlar kimlerdir?
C 5: İlk Müslüman'lar ( kadınlardan) Peygamber Efendimizin eşi Hz. Hatice validemiz, çocuklardan Hz. Ali, kölelerden Hz. Zeyd b. Haris ve büyüklerden Hz. Ebu Bekir dir.

S 6: Peygamber Efendimiz hangi tarihte, nereden nereye hicret etmiştir?
C 6: Peygamber Efendimiz 622 yılında Mekke'den Medine'ye hicret etmiştir.

S 7: İslam tarihinde yapılan ilk Mescid hangisidir?
C 7: İslam tarihinde ilk yapılan mescid; Peygamber Efendimizin Mekke'den Medine'ye hicret ederken uğradığı, Kuba köyünde yapılan Kuba mescididir.

S 8: Ensar ve Muhacir kimlere denir?
C 8: Mekke'den hicret ederek Medine'ye gelen Müslümanlara "Muhacir"; Medine'nin yerli halkı olan ve Mekke'den hicret edenlere her türlü yardımı yapan Müslüman'lara "Ensar" denir.

S 9: Peygamber Efendimiz hangi tarihte, nerede ve kaç yaşında ruhunu teslim etti?
C 9: Peygamber Efendimiz 632 yılında Medine' de 63 yaşında iken ruhunu teslim etti.

S 10: Sahabe kime denir?
C 10: Peygamber Efendimizi gören ve Müslüman olarak ölen kimselere sahabe denir.

S 11: Peygamber Efendimiz nerede defnedilmiştir? Kabrine ne ad verilmiştir?
C 11: Peygamber Efendimiz vefat ettiği yere defn edilmiştir (Suudi Arabistan- Medineyi Münevvere). Kabrinin bulunduğu yere " Ravza-i Mutahhare" denilmektedir.

Soru: Acaba kaynaklarda Hz. Peygamberin ayak numarası ile ilgili bilgi var mıdır?
Cevap (Meral Günel - İlahiyatcı): Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerde müminlerin Hz. Peygamberle ilişkileri daha çok Ona iman etmek, Onu her şeyden çok sevmek, buyruklarına karşı çıkmayıp itaat etmek, getirdiği mesajı anlayıp uygulamada ve evrensel boyuta taşımada gayret sahibi olmak çerçevesinde ele alınmıştır. Peygamber sevgisinin ve Ona benzemeye çalışmanın bir tezahürü olarak İslam'ın ilk dönemlerinden itibaren Müslümanlar büyük bir titizlikle Hz. Peygamberin vücud yapısı, giyim kuşamı alışkanlıkları ve ahlakı konusunda dikkatli bir gözlemci olmuşlar ve ulaştıkları bilgileri gelecek nesle aktarmışlardır. Burada önemli olan husus, insanın fizikî özelliklerini (saç tipi, boyu, ten rengi vb.) Ona benzetmek için bir sorumluluğu olmamasına karşılık ahlakî ve dinî hayatını düzenlerken sorumluluk taşımasıdır. Dolayısıyla bize düşen en önemli görev öncelikle Onun ahlakını öğrenip hayatımıza yerleştirmek olmalıdır. Sorunuza gelince, ilk okuyuşta bir şakaymış izlenimini veren bu soruya bir soruyla karşılık vermek nasıl olur? " Ayak numaraları ne zaman tespit edilmeye başlandı?" Bunun cevabı bilinmedikçe sorunuzu rakamsal olarak cevaplamak zor. Ancak genel olarak kaynaklarda Hz. Peygamberin ayak yapısına dair söylenenler; ayaklarının, ayak bilekleri ve parmaklarının irice ve kalınca olduğu, ayaklarının altının çukur (kemerli) olduğu, düztaban olmadığı, ayaklarının fazla etli olmayıp üzerinin pürüzsüz olduğu şeklindedir.
Anahtar Kelimeler: Peygamber Efendimiz - Hz. Muhammed (s.a.v)- Resulullah - Rasulullah - Hz. Peygamber - Peygamberimiz (S.A.V.) hakkında - hakkinda - Peygamberimizle ilgili - Peygamberimiz ile alakali - soru - sorular - cevap - cevaplar - Peygamber efendimiz nerede dogdu - nerede dünyaya geldi -

28 Eylül 2009 Pazartesi

EHL-I SÜNNETIN AMELDE MEZHEPLERI

EHL-I SÜNNETIN AMELDE MEZHEPLERI
28 Eylül 2009 Pazartesi - 28 September 2009 Montag

Fikih: Müslümânin mükellef oldugu, hükümleri (farz, vâcip, sünnet, müstehab, mübâh, harâm, mekrûh) anlatan ilimdir. Bilene fakîh denir.

Fakîhlerin en büyügü amelde imâmimiz olan, Imâm-i A'zam Ebû Hanife Nu'man bin Sâbit Hazretleri'dir. Hicrî 80 târihinde Kûfe'de dogmus ve Hicri 150 târihinde Bagdat'ta vefât etmistir. Imâm-i Mâlik Hazretleri ondan 10 yas kücüktür, Hicri 90 senedinde dogmus ve Hicri 179 târihinde Medîne-i Münevvere'de vefât etmistir.

Imâm-i A'zam Ebû Hanîfe Hazretleri'nin vefât ettigi gün Imâm-i Sâfiî Hazretleri dünyâya gelmistir ki dogumu Hicri 150 târihindedir. Hicri 204 senesinde Misir'da vefât etmistir. Imâm-i Sâfiî Hazretleri, Imâm-i Mâlik Hazretleri'nin talebelerinden idi. Imâm-i A'zam Ebû Hanîfe Hazretleri'nin talebeleri ile görüstü.

Imâm-i Safiî Hazretleri'nin talebelerinden olan Imâm Ahmed bin Hanbel Hazretleri Hicri 164 senesinde dogmus, Hicri 241 târihinde Bagdat'ta vefât etmistir.

Bu dört zâta (Eimme-i Erbea: Dört Imâm) denilir. Tamâmi, ehl-i sünnet ve cemâatin imâmlari, takvâ sâhibi ve hidâyet günesidirler. Ictihâd ettikleri mezhebe ve mezheplerinin mensûplarina; Hanefî, Mâlikî, Safiî ve Hanbelî denir.

27 Eylül 2009 Pazar

Salavat getirilecek yer ve zamanlar

Salavat getirilecek yer ve zamanlar
27 Eylül 2009 Pazar - 27 September 2009 Sonntag


"Mani bulunmamak şartıyla, her zaman salevat getirmek müstehabdır" deniyor. Müstehab olduğu yerler nelerdir?

Bazılarını İbni Abidin hazretleri şöyle bildiriyor:

1- Cuma günü ve cuma gecesi,
2- Sabah akşam, mescide girerken çıkarken,
3- Peygamberimizin kabrini ziyaret ederken,
4- Safa ile Merve’de,
5- Ezan okunurken,
6- İkamet edilirken,
7- Duanın başında, ortasında ve sonunda,
8- Telbiyeyi bitirdikten sonra,
9- Bir yere toplanırken ve oradan dağılırken,
10- Abdest alırken,
11- Abdestten sonra,
12- Bir şey unutulduğu vakit,
13- Vaaz ederken
14- Hadis okumaya başlarken
15- Hadis okumayı bitirince,
16- Kulak çınlarken,
17- Dini sual sorarken,
18- Fetva yazarken,
19- Kitap yazarken,
20- Hoca derse başlarken,
21- Talebe derse girince,
22- Kız istemeye gidenin,
23- Evlenenin ve evlendirenin,
24- Peygamber efendimizin ismini her işittiği veya yazdığı zaman,
25- Mühim işlerin başında,
26- Zikre başlarken,
27- Cenaze namazında ve namazda teşehhütten sonra salevat okumak sünnettir.
28- Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin ismini işitenin ömründe bir defa salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince ilkinde söylemek vacip, tekrarında müstehabdır. (Redd-ül-muhtar)
29- Gül koklarken; Resulullahın mübarek teri, gül gibi kokardı.
30- Müsafeha ederken,
31- Pilav yerken.


Yukarıdaki hususların bazıları hadis-i şerifle de bildirilmiştir:

Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim. [Beyheki]

Cuma günü 80 salevat getirenin, 80 yıllık günahı affolur. [Dare Kutni]


Ezanı işitince tekrar edip bana salevat getirin! [Buhari]


Dua perdelidir, salevat getirilince, perdeler yırtılır, dua kabul olur. [Taberani]

Allahü teâlâyı zikretmeden ve Resulüne salevat getirmeden toplanıp dağılmak, leşten dağılmak gibidir. [İ.Ahmed]

Bir toplulukta Allahü teâlâ anılmaz ve peygamberine salevat getirilmezse, o topluluk, kıyamette, hasret ve nedamet çekerler. [Tirmizi]

Abdestten sonra, on defa salevat getirenin gamı gider, duası kabul olur. [Ey Oğul İlmihali]

Söyleyeceği şeyi unutan, hatırlamak için bana salât-ü selam getirsin! [İbni Sünni]

Meclislerinizi bana salât-ü selam getirmekle süsleyin! [Deylemi]

Namaz kıldıktan sonra dua ederken önce Allahü teâlâya layık olduğu şekilde hamd et, sonra bana salevat getir, sonra dua et! [Tirmizi]

Kulağı çınlayan beni hatırlasın, bana salevat-ı şerife getirsin. Sonra da “Beni hayırla anana Allah rahmet etsin!” desin! [Müslim]

İsmim anılınca salevat okumayan, cimrilerin cimrisidir. [Tirmizi]

Yanında anıldığım halde bana salevat getirmeyenin burnu sürtülsün! [Tirmizi]

İsmim anılınca, salevat getirmeyen, zelil olsun! [Tirmizi]

İsmim anılınca salevat okumayan, cimrilerin cimrisidir. [Tirmizi]

Gül koklayıp da bana salevat getirmeyen, bana eziyet etmiş olur. [Şir'a]

İki müslüman, selamlaşıp müsafeha eder ve bir de bana salevat-ı şerife okursa, yeni doğmuş gibi bütün günahları temizlenir. [R.Nasıhin]

Bana bir salevat getirene, Allah ve melekleri 70 salât getirir. [İ. Ahmed]

Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır. [Tirmizi]

Bana çok salevat getirenin dertleri gider, günahları affolur. [Tirmizi]

Anahtar Kelimeler: selavat - salavat getirilecek yer ve zamanlar - selavat getirme - salavat getirmek - salevat -

25 Eylül 2009 Cuma

Osmanli'nin Saglik Hizmetleri

Osmanli'nin Saglik Hizmetleri
25 Eylül 2009 Cuma


Saglik, Insanogluna verilmis en büyük nimettir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v). Hz. Abbâs'a (r.a) hitaben: "Ey Abbâs, Ey Resûlullah'in amcasi, Allâhü Teâla'dan dünyâda ve âhirette âfiyet iste" ve "Ey Allâh'in kullari, tedâvî olunuz, zîra, Allâhü Teâla hicbir hastalik yaratmamistir ki ondan halâs icin bir devâ yaratmamis olsun" buyurmuslardir. Bedenin ve fikrin rahati ancak sihhat ile oldugu icin hayât ve sihhate edilecek hizmet en hayirli hizmettir.

Bu husûsa hakkiyla vâkif olan Osmanli, her devirde memleketin her kösesinde pek mühim ve övülmeye lâyik nice saglik müesseseleri vücûda getirmis ve halkin kukara ve kimsesizlerinden binlerde hastanin sihat ve âfiyetlerini temin etmek hizmetinde bulunmustur. Husûsiyel ikinci Abdülhamîd Han'in hizletleri takdîre sayandir. Genis hudûdlarina ragmen devletin her kösesine bîmârhâne, timarhâne, sifâhâne veya dârüssifâ denilen hastahâneler tesis etmislerdir. Bunlardan bazilari sunlardir:

  • 30 Aralik 1898'de Gülhane Serîriyât Hastahânesi ve Tabâbet-i Askeriye Tatbikat Mektebi;

  • 1899'da Sisli tepelerinde Sultanin bizzat bütün masraflarini üstlendigi Hamîdiye Etfal Hastahâne-i Âlisi insa edildi.

  • Kastamonu ve Hüdâvendigâr vilâyetlerinde hastahâneler, tesis edildi. Adana, Ankara, Aydin ve Konya vilâyetlerinin bir cok mahallelerine seyyar hastahâneler ve doktorlar gönderilmistir.

Cicek hastaligi icin Medîne-i Münevvere ve Basra gibi uzak mahallere dahi bircok masraflarla "Asi istihzârhâneleri" acilmis ve Devlet-i Aliyyenin en ücrâ yerlerine ve en kücük köylerine dahi bircok sehâdetnâmeli ve muvazzaf asicilar gönderilerek oradaki vatan evlâdina meccânen asilar yapilmis, cocuklarin dogumundan alti aya kadar asilandirilmalari da temin edilmistir.

Kuduz illetine karsi Istanbul'da "Dâü'l -kelb Tedâvihânesi" Bagdad, Selanik, Sâm, Diyarbakir, Erzurum gibi bazi merkezlere ayrica "dâü'l-kelb ameliyathaneleri" tesîs olunmustur. Kagithane menba sulari toplanarak Istanbul'un bir cok mahallerinde insâ olunan Hamîdiye cesmelerine tevzî edilmistir. Böylelikle Galata, Beyoglu, Taksîm ve Sisli taraflarinda zuhur eden hastaliklara karsi tedbir alinmistir. Anahtar Kelimeler: Osmanli'nin Saglik Hizmetleri - Osmanli nin saglik hizmetleri - OSMANLI'NIN SAĞLIK HİZMETLERİ - osmanli zamaninda saglik - osmanli da saglik hizmeti -

24 Eylül 2009 Perşembe

Ebu'l Fârûk Süleyman Hilmi Tunahan (K.S.)

Ebu'l Fârûk Süleyman Hilmi Tunahan (K.S.)
24 Eylül 2009 Persembe


Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hazretleri, Rûmî 1304 (Hicrî 1305 - Mîlâdî 1888) yılında Silistre'de dünyâya geldiler. Babası, tahsîlini İstanbul'da tamamlamış ve Silistre'nin Satırlı Medresesi'nde yıllarca müderrislik yapmış Osman Efendi'dir. Dedesi ise Kaymak Hâfız nâmıyla mâruf bir zât olup 110 yaşına doğru vefat etmiş olan Mahmûd Efendi'dir.

Hocazâdeler olarak bilinen bu asîl ailenin ceddi İdris Bey'e dayanır. İdris Bey, Fâtih Sultan Mehmed tarafından Tuna Hanı nasbedilmiş ve üstelik kendisine kız kardeşi tezvîc edilmiş bir zâttır.

Babası Osman Efendi, İstanbul'da tahsîline devam ederken rüyasında, vücûdundan kopan bir parçanın gökyüzüne çıkıp etrafa ışıklar saçtığını görür. Rüyayı, sulbünden gelecek bir evladının dünyayı mânen aydınlatacağı şeklinde tâbir eder. Bu istidâdı; Fehim, Süleyman Hilmi, İbrahim ve Halil isimli dört oğlundan Süleyman Hilmi'de görür. Onun yetişmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmaz ve fevkalâde alâka gösterir.

Süleyman Efendi, ilk tahsilini Satırlı Medresesi'nde ve Silistre Rüşdiyesi'nde yaptı. Daha sonra babası, tahsilini tamamlamak üzere onu İstanbul'a gönderdi ve şu tavsiyede bulundu: "Oğlum! Usûl-i fıkıh ilmine iyi çalışırsan dîninde kuvvetli olursun, mantık ilmine iyi çalışırsan ilminde kuvvetli olursun."

İstanbul'da Fâtih dersiamları'ndan ve devrin meşhûr âlimlerinden Bafralı Ahmed Efendi'nin ders halkasına oturan Süleyman Efendi, birincilikle icâzet aldı. Bilâhare ihtisâsını yapmak üzere Süleymaniye Medreseleri, Medresetü'l-Mütehassısîn'in Tefsîr ve Hadîs şubesine girip birinci derece ile mezun oldu. Aynı zamanda giriş imtihanını birincilikle kazandığı Medresetü'l-Kuzât (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi)'dan da mezûn oldu. Böylelikle devrinin aklî ve naklî ilimlerinde en yüksek dereceyi ihrâz etmiş oldular.

Ezelî takdîr olarak Silsile-i Sâdât'ın 33. ve son halkası kendilerinin nasibi olduğundan, Seyyidler Zinciri'nin 32. halkası Salâhuddîn ibnü Mevlânâ Siracüddîn (k.s.) Hazretleri'nden seyr ü sülûkunu tamamladılar. Sonra tecelliyâtın büyüklüğünden üztâzı, kendilerini İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-isânî (k.s.) Hazretleri'nin nisbet-i rûhâniyesine teslim ettiler. Dünyânın şu son zamanlarında ilâhi feyzden nasipleri bulunan insanları yüksek himmetleriyle küfr ü dâlâlet çukurundan îman ve ihlâs sahasına çekip çıkardılar, hâlen de çıkarmaktadırlar.

Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hazretleri, 16 Eylül 1959 (Hicrî 13 Rebîulevvel 1379) Çarşamba günü irtihal buyurdular. (Kaddesallâhü sirrahü'l-e'azz). Ancak tasarruf ve irşadları tamâmiyle ve kemâliyle berdevamdır. Cenâb-ı Hakk sevenlerini ve bütün mü'minleri şefâatlerine nâil kılsın. Âmin.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Iki Dunya Saadeti

Iki Dünya Saâdeti
23 Eylül 2009 Carsamba - 23 September 2009 Mittwoch

Mâlikî Ebu'l-Hasen eş-Şâzelî (k.s.) buyurdular ki:

"Şu sıfatlara sarılırsan iki cihan saâdetine nâil olursun:
* Allâhü Teâlâ'nın vahdâniyetine ve Muhammed Mustafa (s.a.v.)'nın peygamber olduğuna şehâdet et.
* Hikmete ermek istersen fuzûli kelâmı terk et.
* İbâdetin halâvetini (lezzetini) hissetmek istersen çok yemeyi terk et.
* Kendi nefsinin ayıplarını ıslâha muvaffak olmak istersen insanların ayıplarını araştırmayı terk et.
* Allah korkusunun kalbinde yer tutmasını dilersen Allâhü Teâlâ'nın zâtı hakkında tevehhümü terk et.
* Yüzünün nurlanmasını dilersen gece namazına devam et.
* Kıyamet gününün susuzluğundan kurtulmak istersen oruca devam et.
* Kabir azâbından selâmet dilersen necâsetten tahârete dikkat et, bütün haramlardan sakın ve şehvetleri terk et.
* Zengin olmak istersen kanâate devam et.
* İnsanların en hayırlısı olmak istersen onlara faydalı ol.
* Muhsinînden olmak istersen Allâhü Teâlâ'ya onu görüyormuş gibi ibâdet et. Zîra sen onu göremesen de o seni görür.
* İmânının kemâle ermesini dilersen ahlâkını güzelleştir.
* Allâhü Teâla'nın seni sevmesini dilersen müslüman kardeşlerinin ihtiyaçlarını gözet.
* Allâhü Teâlâ'nın itaatkâr kullarından olmak istersen onun sana farz kıldıklarını edâ et.
* Cuma guslüne devam et ki kıyâmet günü huzûr-ı ilâhîye günahsız varasın.
* Kıyâmet günü karanlığından selâmet içinde haşr olunmak için Allâh'ın mahlûkâtından kimseye zulmetme.
* Günahlarını azaltmak istersen devamlı istiğfar etmeyi terk etme.
* İnsanların en kuvvetlisi olmak istersen Allâhü Teâlâ'ya tevekkül et.
* Eğer Cenâb-ı Hakk'ın rızkına yağmur gibi bolluk vermesini dilersen dâima tahâret-i kâmile üzere bulun."

22 Eylül 2009 Salı

DHL Delivery Problem NR. 27255‏

DHL Delivery Problem NR.27255
Spam Mail / 22 Eylül 2009 Sali - 22 September 2009 Dienstag

Sevgili okuyucular dün aksam "DHL Delivery Problem NR." baslikli bir e-posta aldim. Eger sizlerde icinde eklenti bulunan böyle bir e-posta aldiysaniz sakin cevap vermeyin cünkü eklenti de Trojen bulunuyor. E-Mail de bulunan eklentiye tiklamaniz halinde Trojen sinsice devreye giriyor ve bilgisayarinizi esir aliyor. Basinizin agrimasini istemiyorsaniz e-posta yi Junk-E-Mail yada Bulk E-Mail adli klasöre yollayiniz. Böylece hem kendinizi korumus olursunuz hemde baska kullanicilara yardimda blunursunuz.


DHL Delivery Problem NR.27255
Kimden: DHL Delivery Support (services@dhl-support.com)
Gönderildi: Pazartesi, 21. Eylül 2009 18:52:27
Kime: --------@msn.com
1 Eklenti ===>> DHL_INVOI...zip (31,0 KB)


Hello!

We failed to deliver postal package sent on the 3rd of June in timebecause the recipient’s address is erroneous.Please print out the invoice copy attached and collect the package at our office.

DHL Delivery Support. Spam Mail, E-Mail, E-Posta, Internet, Virüs, Trojen

20 Eylül 2009 Pazar

Ramazan Bayraminiz mübarek olsun

Ramazan Bayraminiz mübarek olsun


AYISIGI BLOG olarak sevgili okurlarimizin ve tüm Islam aleminin Ramazan Bayramini en icten dileklerim ile kutlar, saglik mutluluk ve esenlikler dilerim. Sevdiklerinizle birlikte nice bayramlara insaAllah.
Ramazan Bayraminiz mübarek olsun - Ramazan Bayramınız mübarek olsun - Ramazan Bayramınız mübarek olsun - Ramazan Bayraminiz mübarek olsun
Saygilarimla
Blog Editörü

Esen rüzgardan daha cömert

Esen rüzgardan daha cömert


Resulullah Efendimiz, hayır yapma hususunda insanların en cömerdi idi. En cömert olduğu ay ise, Ramazan ayı idi.

Cebrail, her sene Ramazan ayında Resulullah ile buluşur, ta ayın sonuna kadar Resulullah ona Kur’an-ı Kerim'i baştan sona okuyup dinletirdi.Cebrail’le buluştuğu zaman, Resulullah, hayır yapmada esen rüzgardan daha cömert olurdu.

(Buhari, Müslim)

19 Eylül 2009 Cumartesi

Iyi ki o insanlar var

Iyi ki o insanlar var


Allah buyuruyor ki: “Şüphesiz ben, yer yüzünde yaşayanların isyanlarından dolayı onlara ceza vermek istediğimde, Evlerim olan mescidleri maddi ve manevi onarıp şenlendirenlere; Sırf benim hoşnut olmam için birbirini çıkarsız sevenlere; Seherlerde gerek kendilerinin, gerek diğer insanların işledikleri günahlar için Allah’tan (bağışlanma) dileyenlere bakıyorum ve azabımı yeryüzünden (bunlar sebebiyle) çeviriyorum."
Hadis (Beyhaki)
Anahtar Kelimeler: Iyi ki o insanlar var - Iyiki o insanlar var -

18 Eylül 2009 Cuma

Hayat bir imtihandir

Hayat bir imtihandır
Cuma özel / 18 Eylül 2009 Cuma

Aziz ve muhterem Müslümanlar!

Dünya dershanesinin en şuurlu talebesi insandır. Beşikten mezara kadar ilim okuyup öğrenmeye muhtaç olan insamin hayat kitabı Kur'ân-ı Azîmüşşan'dır. İnsan onu okumaya, emir ve yasaklarina göre hayatını düzenlemeye mecburdur. Zira bu dershanenin yegâne kitabı odur. Kabir kapısından içeri girince bütün sorular ondan çıkacaktır. Kur'ân'ı bilmeyen ve yaşamayan, imtihanda başarılı olamaz; geçer not alamaz!

Dünya mektebinin ebedî muallimi Hz. Muhammed'dir (sav). O'nu tanımayan, sevmeyen, Sünnet-i Seniyye'sine uymayan, îman diplomasını sağlam elde edemez! Herkes Allah Resülü'nü dinleyip O'na itaat etmeye muhtaçtır. Bu imtihan salonu olan dünyaya gelen herkes Kur'ân'ı okuyacak, O muallim-i ekberi dinleyecek, O'nun hakîkî varisleri olan âlimlerden bilmediklerini sorup öğrenecek, geçer not almaya çalışacaktır.

Emrimize verilen, hizmetimize sunulan herşey imtihanda faydalanacağımız birer malzemedir. Mal, mülk, çoluk, çocuk, varlık, yokluk, güzellik, çirkinlik hep imtihan içindir. Bu hakikate işaret eden Kur'ân-ı Kerim şöyle buyurur: "Va'lemû ennemâ emvâlüküm ve evlâdüküm fitneh." Yâni: "Biliniz ki, mallarınız da, evlâtlarınız da ancak birer imtihandır."

Aziz mü'minler! "İnsan bu dünyaya yalnız güzel yaşamak, rahat ve safa ile ömür geçirmek için gelmemiştir. Belki azîm bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaretle ebedî, daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gönderilmiştir. Onun eline verilen sermaye de ömürdür, İnsan bir yolcudur. Sahavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder."

Her iki hayatın levazımatı Mâlikü'l-Mülk tarafından verilmiştir. Fakat insan o levazımatı cehlinden dolayı tamamen bu fânî hayata sarfediyor. Halbuki ömür sermayesinden en az onda birini dünya hayatına, onda dokuzunu sonsuz hayata sarfetmek gerektir. Aldanmakta fayda yoktur.

"Dünya madem fânîdir. Hem madem ömür kısadır. Hem madem lüzumlu vazifeler çoktur. Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır. Hem madem dünya sahipsiz değil. Hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Halân ve Kerîm bir müdebbiri var. Hem madem ne iyilik ve ne fenalık cezasız kalmayacaktır. Hem madem '"Lâ yükellifullâhu nefsen illâ vüs'ahâ' sınınca teklif-i mâlâyutak yoktur. Hem madem zararsız yol zararlı yola müreccahtır. Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır.

Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın. Âhiretini dünyaya feda etmesin. Hayat-ı ebediyyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın. Mâlâyânî şeylerle ömrünü telef etmesin. Kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin. Selâmetle kabir kapısını açıp saâdet-i ebediyeye girsin."

Aziz mü'minler! "Hayatın zevkini ve lezzetini isterseniz, hayatınızı îman ile hayatlandınnız ve ferâizle zînetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz."

Unutmayınız ki: Hayatı veren Allah'tır ve hayatı rızıkla idame eden de O'dur ve levazımat-ı hayatı ihzar eden yine O'dur ve hayatın âlî gayeleri O'na aittir ve mühim neticeleri O'na bakar. Yüzde 99 meyvesi O'nundur. İnsan vazifesini istikametle yaparsa bu fânî hayatta bakî bir hayatı kazanır. Zira kâinatın ruhu, nuru, mâyesi, esası, neticesi, hülâsası hayattır. Hayatın hayatı da dindir, îmandır. Din bir imtihandır. "Ticaret ve memuriyet için mühim vazifelerle bu dâr-ı imtihan olan dünyaya gönderilen insanlar, ticaretlerini yapıp vazifelerini bitirip ve hizmetlerini itmam ettikten sonra yine onları gönderen Hâlık-ı Zülcelâl'ine dönecekler ve Mevlâ-yı Kerîm'lerine kavuşacaklar. Yâni: Esbap dağdağasından ve vasıtaların karanlık perdelerinden kurtulup Rabb-i Rahîm'lerine makarr-ı saltanat-ı ebedîsinde perdesiz kavuşacaklar. Doğrudan doğruya herkes kendi Hâlık'ı ve Mâbud'u ve Rabb'i ve Seyyid'i ve Mâlik'i kim olduğunu bilecek ve bulacaklar."

İnsanın ebede uzanmış emelleri ve kâinatı ihata etmiş fikirleri ve ebedî saadetlerinin nevilerine yayılmış arzulan gösterir ki: Bu insan ebed için yaratılmıştır ve ebede gidecektir. Bu dünya ona bir misafirhanedir, bir diyar-ı gurbettir. Ve âhiretine bir bekleme salonudur.

Ey insan! Senin iktidarın kısa, bekan az... Yâni burada az duracaksın! Hayatın mahdut, ömrünün günleri mâdud ve herşeyin fânîdir. Öyleyse şu kısa, fânî Ömrünü fânî şeylere sarfetme ki fânî olmasın! Bakî şeylere sarfet ki bakî kalsın!

"Ayâ bu insan zanneder mi ki başıboş kalacak? Hâşâ! Belki insan ebede meb'ustur ve saâdet-i ebedîyeye ve şekavet-i daimeye namzettir. Küçük büyük, az çok her amelinden muhasebe görecek! Ya taltif veya tokat yiyecek!"

Fahr-i Cihan Efendimiz îkaz ediyor: "Her kul hangi amel, iş ve hayat üzere ölürse o amel üzerine dirilir." Veyahut, "Yaşadığınız gibi ölür, öldüğünüz gibi dirilir, haşrolursunuz!"

Rabbim cümlemizi hayat imtihanında muvaffak eylesin, âmin. Anahtar Kelimeler: Hayat bir imtihandir - Hayat bir imtihandır - Yasam bir imtihandir - Yaşam bir imtihandır -

15 Eylül 2009 Salı

Bu gece 'Bin aydan daha hayirli gece'

Bu gece 'Bin aydan daha hayirli gece'
15 Eylül 2009 Sali


Kuran'i Kerim'in indirilmeye baslandigi Hz. Muhammed'e (s.a.v) elçilik görevinin verildigi gece olarak, her yil Ramazan ayi'nin 27'nci gün'ü kutlanan Kadir Gecesi' bu gece kutlanacak.

Bu gecede mevlitler okunacak, dualar edilecek, televizyonlar bazi camilerden canli yayinlar yapacak.

Diyanet Isleri Baskanligi bu yil, Kadir Gecesi’nde vatandaslarin kolay ulasabilecegi ve halkin yogunlukla ziyaret ettigi yurtçapindaki 2 bin 194 cami'yi, ibâdet etmek isteyenler için sabaha kadar açik tutacak.

Istanbul'da Sultan Ahmet, Eyüp Sultan, Fatih, Hirka-i Serif, Süleymaniye, Beyazit, Yildiz Hamidiye, Büyük Mecidiye, Sinan Pasa, Yusa, Yakuplu Merkez, Bezm-i Alem Valide Sultan, Sümbül Efendi, Ayazma, Hoca Ali Riza camilerinin aralarinda bulundugu 72 camide vatandaslar sabaha kadar ibadet edebilecek.

CAMILER KAPANMAYACAK

Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu mübarek zaman diliminde Kadir Gecesi'nin oldugu bildiriliyor. Edilen dualarin son derece makbul oldugu bu 10 günlük sürede itikafa girmek isteyenler için Diyanet Isleri Baskanligi, ülke genelinde 758 cami belirledi. Ayrica Ramazan'in 26. gününü 27. gününe baglayan gece büyük coskuyla kutlanan Kadir Gecesi de tüm camilerin sabaha kadar açik olacagi bildirildi.

Kadir Gecesi'nde ne yapilir ?

Kadir Gecesi'nde ne yapilir ?
15 Eylül 2009 Sali


Bu gece dört rek'at Kadir Gecesi namazi kilinir:

1'inci rek'atte: 1 Fatihâ, 3 Innâenzelnâhü....,
2'inci rek'atte: 1 Fatihâ, 3 Ihlas-i serif,
3'üncü rek'atte: 1 Fatihâ, 3 Innâenzelnâhü....,
4'üncü rek'atte: 1 Fatihâ, 3 Ihlas-i serif okunur.


Namazdan sonra:

1 defa, "Allâhü ekber Allâhü ekber. Lâ ilâhe illalahü vallâhü ekber. Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd."
100 Elem nesrah leke... sûresi,
100 Innâ enzelnâhü... sûresi,
100 defa da Resûlullah Efendimiz'in (s.a.v) Hz. Âise vâlidemize ögrettigi "Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbü'l afve fâ'fü annî" duâsi okunur ve duâ edilir.

Mümkünse, bir de tesbih namazi kilmalidir. (Duâ ve Ibâdetler, Fâzilet Nesriyât)

Kadir Gecesi'nin fazileti

Kadir Gecesi'nin fazîleti
15 Eylül 2009 Sali


Ashâb-i Kirâm, Allahü Teâlâ'nin Kadir Gecesi hakkinda (bin aydan hayirlidir) meâlindeki âyet-i kerîmesine sevindikleri kadar hicbir seye sevinmediler.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) ashâbina Israilogullarindan dört kisiyi anlatti. Bunlar -göz acip yumuncaya kadar bir zaman dahi Allah'a âsî olmadan- seksen sene ibâdet etmislerdir. Resûlullah'in (s.a.v.) ashâbi da bundan dolayi hayret etmislerdi. Cebrâil (a.s.) geldi ve:

"Yâ Muhammed! Sen ve ashâbin bu zâtlarin, göz acip yumuncaya kadar kisa bir vakitte bile Allah'a isyan etmeden seksen sene ibâdet etmelerine hayret ettiniz. Allahü Teâlâ senin üzerine bundan hayirlisini indirdi." dedi ve "Innâ enzelnâhü fî leyleti'l kadr.....", "Biz, onu Kadir Gecesi'nde indirdik." meâlindeki âyet-i kerîmesi ile baslayan Kadr Sûresi'ni sonuna kadar okudu. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) cok mesrûr oldu, sevindi.
Anahtar Kelimeler: Kadir Gecesi'nin fazileti - Kadir Gecesinin fazileti - Kadir Gecesi nin fazileti - Kadir Gece'sinin fazileti - Kadir Gece sinin fazileti

Kadir Gecesi'nin hususiyetleri

Kadir Gecesi'nin hususiyetleri
15 Eylül 2009 Sali


Cenâb-i Hakk, bâzi kiymetli seyleri bircok hikmetler icin gizlemistir. Kullarinin bütün ibâdet ve tâatlere râgbet etmesi icin rizâsini ibâdet ve tâatlerde; büyük-kücük günahlardan kacinmalari icin gadabini günahlarda; bütün isimlerine ta'zîm edilmesi icin Ism-i A'zam'i Kur'ân-i Kerîm'de; bütün namazlarin muhafazasi icin salât-i vüstâ (orta namazi)ni; günün tamaminda; duâ edilmesi icin cuma günündeki icâbet saatini; hic kimseyi hor ve hâkir görmemek icin velî kullarini; Ramazan'in her gecesini ibâdet ve tâatle ihyâ edip daha cok sevap kazansinlar diye de Kadir Gecesi'ni gizemistir.

Bununla beraber Resûlü Ekrem Efendimiz (s.a.v.), Kadir Gecesi'nin bâzi alâmetlerini söyle bildirmistir: "O gece gökyüzü parlak ve bulutsuz olur. Hava ne soguktur ne de sicak, lâtif olur. O gecenin sabahinda günes ziyâsiz (solgun) olarak dogar."

Kadir Gecesi, icerisinde Kur'ân-i Kerîm inzâl olunan mübârek gecedir. Bu gecenin pek cok husûsiyetinden birkaci:

1- Bu gece ibâdet (icerisinde Kadir Gecesi olmayan) bin ayda yapilan ibâdetten daha hayirlidir. Resûlullah Efendimiz'e (s.a.v.) kendisinden önceki ümmetlerin ömrü gösterildi. Ümmetinin ömürlerini kisa gördü. Bunun üzerine Hz. Allah bin aydan daha hayirli olan Kadir Gecesi'ni ihsân etti.

2- Kadir Gecesi'nde meleklerin ve rûhun inmesi. Melekler bu gecenin esrârini görmek üzere inerek yeryüzünü doldurdugu icin bu geceye darlik mânâsina olan "Kadir" ismi verilmistir.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: "Kadir Gecesi olunca Allahü Teâlâ, Cebrâil'e (a.s) emrede. Cebrâil (a.s) yanlarinda yesil bir sancakla melekler ile yeryüzüne inip sancagi Kâbe'nin üzerine dikerler. Cebrâil (a.s) bu gece melekleri tesvik eder. Onlar da her ayakta durana, oturana, namaz kilana ve zikredene selâm verirler ve onlarla musâfaha ederler. Yaptiklari duâlara âmin derler. Bu, fecir vaktine kadar devâm eder."

3- Bu gece, fecir vaktine kadar selâmettir.

Cirkin islerinizi ifsa etmeyin

Çirkin işlerinizi ifşa etmeyin


Peygamber Efendimiz buyuruyor: "Ümmetimin hepsi affa mazhar olacaktır, günahı aleni işleyenler hariç. Kişinin geceleyin işledigi kötü bir ameli Allah örtmüştür."
Ama sabah olunca o: "Ey falan, bu gece ben şu şu işleri yaptım!" der. Böylece o, geceleyin Allah kendini örtmüş olduğu halde, sabahleyin, üzerindeki Allah'ın örtüsünü açar. İşte bu, günahı aleni işlemenin bir çeşididir. (Buhari, Edeb 60)

14 Eylül 2009 Pazartesi

Hz. Ibrahim (A.S.) ve on suhuf

Hz. Ibrahim (A.S.) ve on suhuf
14 Eylül 2009 Pazartesi

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Allahü Teala, Hz. Ibrahim'e on sahife indirmistir." buyurdular. Ebû Zerr(r.a); "Ya Resulallah, bu suhufta neler vardi ?" diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Tamâmi nasîhatten ibârettir." buyurdular. O nasihatlerden:

  • "Ey halkin basina gecen gururlu hükümdar! Ben seni dünya servetini birbiri üzerine yigmak icin degil, mazlumun hakkini zalimden alasin diye gönderdim. Zîrâ ben, kâfir de olsa mazlumun duasini geri cevirmem."
  • "Akil sâhibi olup da nefsine maglup olmamis kisi vaktini (gününü) dörde taksim etmelidir; birinde Rabbine ibâdet etmeli, digerinde Allah'in yarattiklarindaki san'atini ve kendisine verdigi nimetleri tefekkür etmeli, bir digerinde nefsini muhâsebe etmeli, hesâba cekmeli, bir vakitte ise yiyecek ve iceceklerin helal yoldan temini ile mesgul olmalidir."
  • "Akilli olan kimse bedenini ancak üc seyde kullanmalidir: Ahiret amelinde, dünyadaki islerini yoluna koymakta ve ahiret binegi olan vücudunu haram olmayan seylerden faydalandirmakta."
  • "Akilli kimseye layik olan, zamanini bilmek, icabina göre bir meslek tutmak ve dilini muhafaza etmek, (mes'uliyet bakimindan) sözün amelden sayildigini bilmek ve dilini ancak kendisi icin lüzumlu ve faydali olan seylere kullanmak."

Peygamberimiz s.a.v in en cok yaptigi dua

Peygamberimiz S.A.V'in en cok yaptigi dua



- Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm şu duayı çok yapardı: "Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzerine sâbit kıl!" Ben (bir gün kendisine):"Ey Allah'ın resûlü! Biz sana ve senin getirdiklerine inandık. Sen bizim hakkımızda korkuyor musun?" dedim.

Bana şöyle cevap verdi: "Evet! Kalpler, Rahmân'ın iki parmağı arasındadır. Onları istediği gibi çevirir." (Tirmizi, Kader 7)

O gün karnina tas baglamisti

O gün karnina tas baglamisti
14 Eylül 2009 Pazartesi

Enes bin Malik (ra.) anlatiyor:

Bir gün Resulü Ekrem sallalahu aleyhi ve sellem'in yanina gitmistim. Ashabiyla oturmus konusuyordu. Karnina bir bez baglamisti. Ben bunu anlayamamistim ve arkadaslarina merakla sordum:

- "Hz. Peygamber karnina nicin bez baglamis ?" dedim. Onlar da:
- "Acliktan.... ", diye cevap verdiler.

Bunun üzerine üvey babam Ebu Talha'ya gittim ve:

- "Babacigim! Peygamber Efendimizin (sav) karnina bir bez bagladigini gördüm. Bazi arkadaslarina bunun sebebini sordum; onlarda aclik yüzünden bagladigini söylediler", dedim. Babamda anneme:

- "Evde yiyecek bir sey var mi ?" diye sordu. Annem:

- "Evet , evde bir parca ekmek ve birkac hurma var. Eger Allah'in Elcisi evimize tek basina gelirse, karnini doyururuz. Ama yaninda baskasi da gelirse onlara yetmez", dedi. Sonra arpa unundan yapilmis bir kac cörek cikardi. Onlari kendi basörtüsünün bir tarafina sarip elbisemin altina yerlestirdi. Örtünün bir kismini da belime sardi ve beni Peygamber Efendimize gönderdi. Bana da:

- "Bunu peygamberimize göster", dedi. Ben de hizla ekmegi götürdüm. Hz. Peygamberin (sav)mescitte cemaatle birlikte oturdugunu gördüm ve onlarin yaninda ayakta durdum. Allah'in elcisi bana:

- "Seni Ebu Talha mi gönderdi ?", diye sordu. Ben de:
- "Evet", dedim.
- "Yemek icin mi ?" buyurdu, ben de yine:
- "Evet", diye cevap verdim. Resulü Ekrem (sav) yanindaki Sahabilere:
- "Haydi kalkiniz", deyip yürüdü. Ben önden gidip Ebu Talha'ya durumu bildirdim. Bunun üzerine Ebu Talha anneme:

- "Ümmü Süleym! Hz. Peygamber (sav) cemaati alip getirdi, ama evde onlari doyuracak bir sey yok, ne yapacagiz ?", dedi. Endiselendi mahcup olma korkusuyla. Ümmü Süleym:

- "Allah ve Resulü daha iyi bilir", dedi. Ebu Talha hemen kalkaip Resulü Ekrem'i (sav) karsiladi. Peygamberimiz Ebu Talha ile birlikte eve girdi. Allah'in elcisi anneme:

- "Ümmü Süleym! Neyin varsa getir", buyurdu. Annem de o ekmegi getirdi. Resulü Ekrem (sav) ekmegin dogranmasini emretti ve ekmegi dogradilar. Annem yag tulumunu sikarak cikan yagi ekmek parcalarinin üzerine sürdü. Sonra Peygamber Efendimiz (sav) bu ekmeklere, Allah ne dilediyse öyle dua etti. Ardindan da Ebu Talha'ya döndü ve:

- "On kisiyi iceriye al", buyurdu. Onlar doyuncaya kadar yedikten sonra ciktilar. Resulü Ekrem (sav):

- "On kisiyi daha iceri al", buyurdu. Ebu Talha on kisiyi daha iceri aldi ve onlarda doyuncaya kadar yiyip ciktilar. Hz. Peygamber (sav):

- "Bir on kisiyi daha iceri al", buyurdu.... O gün bu ekmekten yiyip doyanlarin sayisi tam seksen kisiydi. (Buhari, Menalub, 25; Müslüm, Esribe, 143)

12 Eylül 2009 Cumartesi

Tevazu ve kibir, akibetini sen seç !

Tevazu ve kibir, akibetini sen seç !


Peygamber Efendimiz (S.A.V.) buyuruyorlar ki; "Kim Allah Teala hazretlerinin rızası için bir derece tevazu izhar eder (alçak gönüllü) olursa, Allah onu bu sebeple, bir derece yükseltir.

Kim de Allah'a bir derece kibirde bulunursa, Allah da onu bu sebeple bir derece alçaltır, böylece onu esfel-i safiline (aşağıların aşağısına) atar." (Kütüb-i Sitte, 7235)

Giybetin ne oldugunu biliyormusunuz ?

Giybetin ne oldugunu biliyormusunuz ?
12 Eylül 2009 Cumartesi

Resulullah (sav.)
buyurdularki: "Giybetin ne oldugunu biliyormusunuz ?" ....
Topluluk: "Allah ve Resulü daha iyi bilir!" dediler. Bunun üzerine: "Birinizin, kardesini hoslanmayacagi seyle anmasidir!" aciklamasini yapti. Orada bulunan bir adam: "Ya benim söyledigim onda varsa, bu da mi giybettir ?" dedi. Aleyhisselatu vesselam efendimiz: "Eger söyledigin onda varsa giybetini yapmis oldun. Eger söyledigin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir." (Buhari'den/Sayfa: 4321)

11 Eylül 2009 Cuma

Manevi Cihad

Manevi Cihad
11 Eylül 2009 Cuma

Aziz ve muhterem Müslümanlar!

Cihad; düşmanla muharebe etmek, maddî ve manevî silahlarla, ilimle, sözle, fiille, malla ve canla bütün kuvvet ve imkânlarım sarfetmek suretiyle Allah yolunda din için çalışmak, vatan için çarpışmak, îmanın ve dinin esaslarını muhafaza ve takviye için cehd ü gayret etmek, ahkâm-ı şer'iyyeyi muhafaza, i'lâyı kelimetullah, kâfirlerin fitne ve tecavüzlerini defetmek, Hakk'ın hâkimiyetini temin için yapılır.

Dinimizin emri olan cihad farzdır. Bu zamanda manevî cihad muzaaf bir farz-ı ayndır, kat kat önem kazanmıştır. Zira îmanı kurtarmak veya kaybetmek dâvası herkesin basma açılmış en büyük bir cihaddır. Kazanan sonsuz hayatı kazanır, kaybeden ebedî cenneti kaybeder, cehenneme mahkûm olur.

Cihad, şehidlik gibi yüksek bir mertebenin yoludur. Bu zamanda silahla değil, daha fazla kalemle, ilimle, kitapla, fikirle, basın yayın yoluyla, radyo ve televizyonla yapılmaktadır. Cihad bazen maddî, bazen manevî olur. Şartlara göre değişir. Asıl mesele bu zamanın cihad-ı manevîsidir. Manevî tahribata karşı sed çekmektir. Bununla dahilî asayişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir. Bu tarz cihadda vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Allah nzası için yalnız îmana hizmet etmek, Allah'ın vazifesine karışmamaktır.

Manevî bir cihad olan müsbet îman hizmetini yaparken her sıkıntıya karşı sabırla ve şükürle mükellefiz. Karşılaştığımız zorluklan Bedir, Uhud muharebelerinde cefa çekenler gibi sabır ve rızayla karşılamahyız. Müsbet hareket etmek, menfî hareketten kaçınmak ve vazife-i İlahiyeye karışmamak hakikati için buna mecburuz, yoksa mağlup oluruz.

Muhterem mü'minler!

"Kuvvet haktadır, hak kuvvette değildir" kaidesince Hakk'a hizmet eden ehl-i Hakk'ın mesleğinde büyük bir kuvvet vardır fakat bu kuvvet dâhilde asayişi muhafaza etmek içindir. Dâhilde istimal edilemez.

"Velâ tezim vâziretün vizre uhrâ!" âyet-i kerimesi bu hakikati ders veriyor.

"Bir cânî yüzünden onun kardeşi, hanedanı, çoluk çocuğu mes'ûl olamaz" ferman ediyor.

Biz müslümanlar bütün kuvvetimizle dâhilde emniyet ve asayişi muhafazaya çalışmalıyız. Kuvvetimizi ancak haricî tecavüze karşı istimal edebiliriz. Müslümanlar kuvvetlerini birbirlerine karşı kullanamazlar. Onun içindir ki, İslâm âleminde asayişi ihlâl edici iç harpler ancak binde bir olmuştur. O da aradaki bir içtihat farkından ileri gelmiştir.

Bugün bizim yaptığımız, yapacağımız cihad manevîdir. Manevî cihadın en büyük şartı da Allah'ın vazifesine, hidayetine karışmamaktır. Bizim vazifemiz hizmettir, netice Cenâb-ı Hakk'a aittir. Biz vazifemizi yapmaya mecbur ve mükellefiz. Kendi îmanımızı kurtarmaya, başkalarının da îmanının kuvvetlendirmeye çalışmak manevî cihadımızdır. Muvaffak etmek veya etmemek Cenâb-ı Hakk'ın takdiridir. Kur'ân-ı Azîmüşşan'ın bize verdiği ders budur.

Muhterem Müslümanlar!

Bâzı kimselerin dahilî ve haricî cihadı karıştırdıklarını görüyoruz. Halbuki bu zamanda dahil ve hariçteki cihad-ı maneviye çok farklıdır. Hariçteki cihad başka, dahildeki cihad başkadır.

Vatanımızın dışındaki düşmanlardan dinimize, vatanımıza, milletimize, mukaddesatımıza herhangi bir tecavüz olursa, ona bütün kuvvetimizle karşı çıkarız. Ölsek şehid, kalsak gazi oluruz. Dahildeyse öyle değildir. Dahildeki hareket müsbet bir şekilde manevî tahribata karşı manevî ihlâs sırrıyla hareket etmektir. Dahilde hareket menfîce olmaz! Dahildeki cihad, manevî tahribata karşı tamire çalışmaktır. Maddî değil!

Bu İslâm diyarında yaşayan insanlara karşı maddî cihad olmaz! Yapılırsa cinayet ve zulüm olur.Manevî hizmetler lâzımdır. Zahmetler rahmetlere inkılâp edinceye kadar sabır ve tahammül lâzımdır. Manevî cihadı mükemmel yapabilmek için mücahidin benlik, gurur, kibir, riya ve gösteriş gibi kötü duygu ve düşüncelerden arınması lâzımdır. İhlâs kuvvetine dayanmak, uhuvvet kalesine girmek şarttır.

"Bizim en büyük düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır."

Bunlarla savaşmak için ilim, marifet, sanat, maddî terakkî, ittihad ve uhuvvet silahlarıyla hazır olmalıyız, cihad etmeliyiz.

Bu zamanda en büyük tehlike, maddeci felsefeden çıkan dinsizlik cereyanı ve onun sonucu olan anarşi ve terördür. Buna karşı yalnız bir çâre vardır:

O da Kur'ân ve îmanın hakikatlarıdır. Bunlar elmas kılıç hükmündedir. Kurtuluşumuz bunlara sımsıkı sarılmaya bağlıdır. Dünya manevî bir buhran geçirmektedir. Deccal fitnesi maddî ve manevî hayatta çok tahribat yapmış, dine ve dindara hücum etmiştir. Bu yıkıcı cereyanı durdurmak, manevî cihadla mümkündür. Siyasî ve maddî kuvvetler kâfî gelmez. Kalpleri fethetmek, akılları iknaa çalışmak, delilli ve ispatlı konuşmak, yara açmadan açılan yaralan sarmak bu zamanın en makbul cihadıdır.Bu manevî cihad esaslannı bilmeyen mücahidler İslâm dinine ve Müslümanlara zarar vermiş olurlar.

Asr-ı saadete bakınız:

Ashâb-ı Kiram'ın çoğu manevî cihadla kazanılmıştır. En büyük mücahid Sevgili Peygamberimiz'dir (sav).

Tek başına manevî cihad meydanına atılmış, müsbet hareket neticesinde kısa zamanda İslâmiyet'i dünyanın basma geçirmiştir.

Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali (r. anhüm) gibi İslâm güneşi etrafında dönen yıldızlar hep manevî cihad sonunda ikna olarak Kur'ân'ın kudsî dairesine girmişlerdir.

Fahr-i Cihan Efendimiz (sav), "Cihad kıyamete kadar devam edecektir" buyurmuştur.

Bir maddî muharebeden dönerken, "Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz!" buyurarak İslâm'ı yaşamak ve îmanlan kuvvetlendirmek için girişilen faaliyetleri büyük ve manevî cihad ilân etmiştir.

Demek cihad 2 türlüdür:

Silahla cihad, sözle ve fikirle cihad.

Asr-ı saadette ikisi de ayrı ayrı icra edilmiştir.

Hz. Osman'ı (ra) hatırlayalım: Haricî düşmanlara karşı arslanlar gibi savaşırken dahilde münafıkların çıkardığı fitneden dolayı Müslümanlar birbirlerini kırmasın, masumların kam dökülmesin diye kendi nefsim feda etmiş, Kur'ân okurken şehid edilmiştir.

Müsbet hareket etmiş, kendisini müdafaa etmek isteyenlere izin vermemeştir. Zira dahildeki cihad başka, hariçteki cihad başkadır. Hz. İmâm-ı Âzam zulmen hapsedilmiş, mazlum olarak Öldürülmüştür. Binlerce talebesi varken, fitne uyanmaması için menfî bir surette intikam almalarına müsaade etmemiştir.

Asrımızın îman ve Kur'ân hadimi ve müceddidi Bediüzzaman hazretleri yıllarca hapishanelerde ezâ ve cefâ çektiği halde sabır ve tahammül göstermiş, milyonlarca talebesi varken en ufak bir menfî hadise çıkarıp emniyeti ihlâl etmelerine kat'iyyen izin vermemiştir. Daima müsbet hareket etmeyi tavsiye etmiştir.Çünkü dahildeki cihadın şartı budur.

Hülâsa olarak söyleyelim ki:

Cânîlerin cinayetlerini şahıslarına münhasır bırakmalıyız.

Fertlerin kötü icraatını bir topluma maletmek yanlıştır. Hâdiselerin çıkmasına meydan vermemeliyiz. İslâm adına, şeriat adına dâhilde kardeşi kardeşe kırdırmak İslâm düşmanlarının oyunlarıdır.

Âlet veya taraftar olanlar işlenen zulümlere minen ve maddeten ortak sayılırlar. Masumlar zarar görür, dostlar üzülür, düşmanlar sevinir. Allah ve Resûlü'ne isyan etmiş oluruz.

Allah cümlemize îman şuuru ihsan eylesin.Dinimizi ve vatanımızı dahilî ve haricî düşmanların şerlerinden muhafaza buyursun, âmin.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Istanbul da yagmur yeniden basladi!

İstanbul'da yağmur yeniden başladı!

Aniden bastıran sağanak yağışta bazı araçlar trafikte mahsur kaldı. Sultangazi'de araçları içerisinde mahsur kalan vatandaşlar yardım bekliyor.

İstanbul'da aniden bastıran ve devam eden sağanak yağış bazı bölgelerde etkili oluyor. Yağışlar özellikle Bahçeşehir, Sultangazi, Bağcılar, Bahçelievler ve Küçükçekmece ilçelerinde hayatı olumsuz etkiledi.

Sultangazi Cebeci yolu üzerinde seyreden çok sayıda araç yolda kaldı. Araçları içerisindeki vatandaşlar yardım gelmesini bekliyor.

BAĞCILAR

Bağcılar Belediye Başkan Yardımcısı Şahin Köse AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bağcılar ilçesindeki Tavukçu Deresi'nin yoğun yağış nedeniyle taştığını ve polisin dere kenarından geçen yolları trafiğe kapattığını bildirdi. Anahtar kelimeler: yağmur - saganak - yağış - sel - felaket - istanbul - sultangazi - cebeci - bahcesehir - bagcilar - bahcelievler - kücükcekmece -

Halkalı ve İkitelli'deki selde 16 kişi öldü

Halkalı ve İkitelli'deki selde 16 kişi öldü
9 Eylül 2009 Carsamba

İstanbul'daki sel felaketinde Halkalı ve İkitelli'de 16 kişi hayatını kaybetti. Servis minibüsünden inerken sele kapılan 7 kadın hayatını kaybetti. Dünden bu yana ölü sayısı 20'ye ulaştı.

İstanbul'daki sabah erken saatlerinde başlayan etkili sağanak yağış neticesi oluşan sel ve su baskınlarında ölenlerin sayısı 16'ya yükseldi.

DÜNDEN BU YANA ÖLÜ SAYISININ 20'YE ULAŞTIĞI BİLDİRİLDİ

İstanbul ve çevresinde dünden beri etkili olanak sağanak yağış sonrasında oluşan sel baskınlarında ölenlerin sayısının 20'ye ulaştığı bildirildi.

AA muhabirine bilgi veren İstanbul Vali Yardımcısı Hikmet Çakmak, İkitelli ve Ayamama Deresi bölgelerindeki bu sabah erken saatlerinde başlayan sağanak yağış neticesi oluşan sel baskınlarında ölenlerin sayısının 16'ya yükseldiğini dile getirdi.

Vali Yardımcısı Çakmak, dün yine sel baskınları nedeniyle de 4 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatarak, 2 günden beri gerçekleşen sağanak yağış sonucu ölenlerin sayısının toplam 20 kişiye ulaştığını kaydetti.

Bosna-Hersek - Türkiye maci

Bosna Hersek - Türkiye maci
9 Eylül 2009 Carsamba

Milli Takım, Dünya Kupası elemelerinde bugün deplasmanda Bosna-Hersek ile kritik bir maça çıkacak. Tek seçenek var kazanmak. Millilerin 11'i netleşti. Kritik maç hangi kanalda? okuyun...

A) Milli Futbol Takımı, 19. Dünya Kupası Avrupa Elemeleri'nde 5. Grup'ta bugün deplasmanda Bosna Hersek ile kader maçına çıkıyor. Grubunda yaptığı 7 maçta 3 galibiyet, 2 beraberlik ve 2 de yenilgi alarak 11 puan toplayan ve 3. sırada bulunan Türkiye, 15 puanla 2. sırada yer alan Bosna Hersek ile yapacağı maçla, gruptaki durumunu ve Dünya Kupası'na gidip gitmeme iddiasını belirleyecek.

-YENİLGİ, UMUTLARI SONA ERDİRECEK-

Türkiye, Bosna Hersek'e yenilirse Dünya Kupası'na gitme umutlarını sonlandırmış olacak. Bosna Hersek, Türkiye karşısında galip geldiği takdirde puan farkını 7'ye çıkaracak ve kalan iki maçın sonucunu beklemeden millilerin Dünya Kupası'na katılma umudunu sona erdirecek. Bu arada bugünkü karşılaşmanın ardından Türkiye, 10 Ekim'de deplasmanda Belçika, 14 Ekim'de de sahasında Ermenistan ile karşılaşacak.

Bosna Hersek ise 10 Ekim'de deplasmanda Estonya, 14 Ekim'de ise grup lideri İspanya ile sahasında karşılaşarak grup maçlarını tamamlayacak.

-MUHTEMEL 11-

Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, zorlu Bosna Hersek maçı öncesi kadro konusunda arayışlarını sürdürüyor. Sakat oyuncuların olması nedeniyle kadro kurmakta zaman zaman sıkıntı yaşayan Fatih Terim'in maça Volkan, Gökhan Gönül, Önder, Servet, Hakan Balta, Hamit Altıntop, Emre, Arda, Tuncay, Semih ve Sercan muhtemel 11'ini sahaya sürmesi bekleniyor.

KARŞILAŞMA FOX TV'DE

Zenica kentindeki Bilino Polje Stadı'nda oynanacak ve TSİ 21.00'de başlayacak müsabakayı Portekiz Futbol Federasyonu'ndan Manuel Olegario Bartolo F. Benquerenca yönetecek. Bartolo'nun yardımcılıklarını Jose Manuel Silva Cardinal ve Joao Ferreira Dos Santos yapacak. Karşılaşmanın dördüncü hakemi ise Carlos Miguel Taborda Xistra.

Grup ikinciliği için büyük önem taşıyan karşılaşma FOX TV'den naklen yayınlanacak. Türkiye'nin yer aldığı 5. Grup'ta ayrıca Ermenistan-Belçika ve İspanya-Estonya maçları oynanacak. Anahtar kelimeler: Bosna-Hersek - Türkiye maci ** Türkiye - Bosna maci saat kacta ** Mac saati: 21.00 (TSI) ** Hangi kanal ** Hangi televizyon kanali ** Maci kim gösterecek ** Kanal/TV: FOX TV ** Bosnien Herzegowina - Türkei live um 20.00 Uhr ** 5.Grup ** 5.Gruppe **

Orucla alakali meseleler

Orucla alâkali meseleler
9 Eylül 2009 Carsamba


Oructa misvak kullanmak mekruh degildir. Bilâkis orucluya da sünnettir. Oruc tutana zâfiyet vermeyecekse kan aldirmak da mekruh degildir.

Sahûra kalkmak ve sahûru geciktirmek (yâni son vaktinde yemek); iftâri acele yapmak müstehabtir. Hadîs-i serîfte "Üc haslet peygamberlerin ahlâkindandir: Iftari acele etmek, sahûru geciktirmek ve misvak kullanmak." buyurulmustur.

"Resûlullah (s.a.v), "Sahûra kalkin! Cünkü sahûrda bereket vardir." buyurdu.

Imâm Ahmed'in (rh.) rivâyet ettigi hadîs-i serîfte; "Sahûrun hepsi berekettir. Onu birakmayin! Velev ki biriniz biriniz bir yudum su olsun icsin. Cünkü sahûra kalkanlara Allah ve melekleri rahmet eylerler." buyurulmustur.

8 Eylül 2009 Salı

Itikaf

Îtikâf
8 Eylül 2009 Sali


Îtikâf, cemâatle namaz kilinan bir mescid-i serîfte veyâ o hükümde bulunan bir yerde î'tikâf niyetiyle bir müddet ikâmet etmekten ibârettir. Îtikâflar, vâcib, sünnet-i müekkede ve müstehab olmak üzere üc kisimdir.

Lisan ile adanan îtikâf, vâcibdir. Ramazân-i serîfin son 10 gününde yapilan bir îtikâf, kifâyet yoluyla müekked sünnettir. Baska zamanda ibâdet ve tâat maksadiyla bir mescidde bir müddet yapilan îtikâf da müstehabdir.

Îtikâfin sartlari: Îtikâfa girecek kimse; müslüman ve akilli olmali, cünüblükten ve hayiz ile nifastan temiz bulunmalidir. Îtikâfa niyet edilmis olmalidir. Îtikâf, bir mescidde veya mescid hükümünde bulunan bir yerde yapilmalidir. Vâcib olan bir îtikâfta mu'tekif oruclu bulunmalidir. Kadinlar icin kendi evlerinde mescid olarak kullandiklari yerler, birer mescid hükmündedir.

Îtikâflinin mescidden özrü olmadan cikmasi îtikâfini bozar. Hanimi ile münâsebette bulunmasi da böyledir. Fakat îtikâflinin dînî veya tabiî veya zarûrî bir ihtiyactan dolayi mescidden disari cikmasi, îtikâfi bozmaz. Cuma namazini kilmak icin en yakin bir câmiye gitmesi gibi.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Kadir gecesini aramak

Kadir gecesini aramak
07 Eylül 2009 Pazartesi

Kadir Gecesi'nin, Ramazân-i Serif'in 20'sinden sonraki tek gecelerinde aranmasina dâir müteaddit hadîs-i serîfler vârid olmustur. Birinden itibâren tek gecelerde aranmasini tavsiye eden büyükler de vardir. Imâm-i Sa'rânî Hazretleri, Kadir Gecesi'nin kacinci gece oldugunu, Ramazân-i Serîf'in giris günlerine göre söyle tesbit etmistir:
  • Pazar günü girerse, 28'i 29'a baglayan gece.
  • Pazartesi günü girerse, 20'yi 21'e baglayan gece.
  • Sali günü girerse, 26'yi 27'ye baglayan gece.
  • Carsamba günü girerse, 18'i 19'a baglayan gece.
  • Persembe günü girerse, 24'ü 25'e baglayan gece.
  • Cuma günü girerse, 16'yi 17'ye baglayan gece.
  • Cumartesi günü girerse, 22'yi 23'e baglayan gece.

Imâm-i Sa'ranî Hazretleri 30 sene Kadir Gecesi'yle bu usûle göre müserref olmuslardir. Bircok ehlüllah bu usûlle Kadir Gecesi'nibulmuslardir.

Kadir Gecesi'nin bu ay icerisinde hangi gece oldugunun gizlenmesi, mü'minlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece cokca ibâdet etmeleri icindir.

Kadir Gecesi'nde hava berrâk ve güzel olur. O gece her sey Allâh'a secde eder. Denizlerin suyu bir an icin tatlilasir. Mü'minler afv-i ilâhî ve magfiret-i sübhanîye mazhar olurlar. (Duâ ve Ibâdetler, Fazîlet Nesriyat)

Netice olarak Ramazân-i Serîf hangi gün girerse girsin, bu hesaba göre Kadir Gecesi, cumartesi'yi pazar'a baglayan geceye (5 Eylülü 6 Eylül'e baglayan geceye) isabet etmektedir. Ramazân-i Serîf'in ikinci yarisinda iki adet cumartesi vardir. Bunlardan gecesi tek sayiya isâbet eden, Kadir Gecesi'dir.

4 Eylül 2009 Cuma

Îmanı korumak ibadetle olur

Îmanı korumak ibadetle olur
4 Eylül 2009 Cuma

Aziz ve muhterem Müslümanlar!

Bildiğiniz gibi îman en büyük nimettir. Her türlü saadet, lezzet ve rahat îmandadır. îman cennetin çekirdeği ve ebedî saadetin anahtarıdır. Insanı insan eden, belki insanı sultan eden, insan ruhuna saadet kapılarını açan, îmandır. İnsanı Allah'a dost ve muhatap yapan ve O'nun aziz ve şerefli bir misafiri durumuna getiren, îmandır.

En kıymetli varlığımız olan îmanımızı korumamız ve ona hizmet etmemiz lâzımdır. Imanı koruyan en sağlam kale de ibadetlerimizdir. Allah'ın emirlerini yapıp yasaklarından kaçmak, rızasına uygun hareket etmek ibadetin tarifidir.

Yaratılış gayemiz ibadettir. Allah (cc) biz insanları kendisini tanıyıp îman etmemiz ve ibadette bulunmamız için yaratmıştır.

Kur'ân-ı Kerîm'de, "Ben insanları ve cinleri ancak beni îmanla tanıyıp ibadet etsinler diye yarattım!" buyurulmuştur.

Bir mü'mün olarak îmanımızı muhafaza için ibadetle mükellefiz. îmanla yaşamak, bu fânî dünyadan îmanla göçebilmek için ibadet şarttır. iman etmeden ibadet yapmak nasıl insanı kurtaramazsa, ibadetsiz îman da tesirsiz kalır, kurtarıcı olamaz. Meselâ, namaz kılmayan bir mü'minin îmanı zayıflar; vesvese ve şüphelere mâruz kalır; günahları işlemeye devam ettikçe küfür ve inkâr yollar açılır. Emirleri terkeden, haramları işleyen bu îmanı zayıf insan, birgün bakarsınız ki, Allah korusun, dinsiz olup çıktı! Asrımızda bunun misalleri çoktur.

İbadetle; namaz, oruç, hac, zekât gibi farzları yapmakla îmanı beslemeyen, korumayan; Kur'ân'ın îmanî derslerinden istifade etmeyen bir mü'minin Müslümanlığı lâftan ibaret kalır. Nice îmanı zayıf Müslümanlar vardır ki, gayrimüslimlerden fazla dine zarar vermektedirler. İbadetten uzak yasayan o bîçâreler bilmiyorlar ki, ibadete şiddetle muhtaçtırlar. Zira balık suda yaşar, karaya çıkarsa derhal ölür. İbadetini yapmayan mü'minin hali de aynıdır. İbadetsiz îman, sönmeye mâruzdur.

Aziz mü'minler!

Gaflete dalıp dünya hayatını tatlı görerek âhireti unutmak, ibadeti terketmek, hayatını tehlikeye atmaktır. Kimseye birşey kazandırmaz. Bu dünya pazarında en büyük ticaret ibadettedir. Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimiz (sav), hayatını ibadetle geçirmiştir. Dünyanın en akıllı insanları olan enbiyalar, evliyalar, hayattan asıl gayenin kulun Allah'a kulluk yapması olduğunu fiilen ibadetleriyle göstermişlerdir.

Allah'a îman ve ibadetten kaçanlar kullara kul ve köle olmuşlar, putlara tapınışlardır. Sakın sakın, bu zamanın akıllıyız diye geçinen aklı gözüne inmiş, hakikatlara gözünü kapamış diplomalı ve rütbeli câhillerine aklanmayınız!

Dünyayı âhirete değişen, îman ve ibadet nedir bilmeyen gafilleri taklit etmeyiniz! Cenâb-ı Hak namazı peygamberler dâhil, her mü'minin şahsına farz kılmıştır. Hiçkimse bir başkasının yerine namaz kılamaz. Hiçbir iyi iş ve hayırlı davranış da namazın yerine geçmez. İbadetlerin başında namaz gelir.

Kur'ân-ı Kerîm'de namaz hakkında 100'den fazla âyet-i kerîme vardır. Nisa Sûresi'nde, "Ey mü'minler! Namazı tam ve mükemmel kılınız! Muhakkak namaz mü'minler üzerine muayyen beş vakitte farz kılındı" buyurulmuştur. Hac Sûresi'nde, "Ey mü'minler! Namazda rükû ve secde edin! Rabbinize lâyık olan ibadeti yerine getirin!" buyurulmuştur.

Kudsî bir hadiste şöyle geçiyor:

"Allahu Teâlâ buyurdu ki: Ben senin ümmetin üzerine beş vakit namazı farzettim. Hem ahdettim ki, bir kimse beş vakit namazı vaktinde kılarak gelirse muhakkak ben onu cennete koyarım! Beş vakit namazı kılmayan kimseye bir taahhüdüm yoktur."

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Efendimiz, "Namaz dinin direğidir!" buyurmuş, birçok hadîs-i şerîfiyle namaz ibadetinin ehemmiyetini ümmetine ders vermiştir.

Harplerin en şiddetli anlarında bile namazını kazaya bırakmadığı gibi, cemaat sevabını dahi feda etmeyerek ashabına iki grup halinde namaz kıldırmıştır. Nafile namazlara ehemmiyet vermiş, bazen sabahlara kadar namaz kılmıştır.

Bir defasında eshâb-ı kirama, "Söyleyin bakalım, sizin birinizin evinin Önünde bir nehir bulunsa, o nehirde hergün beş defa yıkansa, onda kir diye birşey kalır mı?"

Sahabelerin "Kalmaz yâ Resûlallah!" demeleri üzerine âlemlere rahmet peygamberimiz devamla, "İşte bu hal beş vakit namazın misali gibidir. Cenâb-ı Hak namazlarla mü'minlerin hataların affeder, temizler, ortadan kaldırır" buyurmuşlardır.

Aziz kardeşlerim!

Kâinatta en yüksek hakikat îmandır, îmandan sonra namazdır. En büyük ticaret ve saadet namazdadır.

Namazda öyle bir rahatlık ve hafiflik vardır ki, tarif edilemez. Hem dünya, hem âhiret saadetine giden yol, namazdan geçer. Namazda ruh, kalp ve akim büyük bir rahatı vardır. Cennete giden yolun bileti namazdır. Namaz kılanın güzel bir niyetle bütün amelleri, çalışmaları ibadet sayılır. Ömür sermayesi tamamen âhirete mal edilmiş olur. Fânî ömür, bâkîleşir.

Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek insanın hakikî vazifesidir. Dünya kışlasında Allah'a asker olan her mü'minin tâlim ve talimatı başta namazdır. İbadetini yapan bir insan, bu dünyada Cenâb-ı Hakk'ın nazlı ve niyazdar bir abdi, mükerrem ve muhterem bir misafiridir.

Namazın mânâsı; Cenâb-ı Hakk'ı teşbih, tazim ve şükürdür. Kulun hâlini Allah'a arzetmesi, tevfik ve medet istemesidir. Bütün müçtehitler, müfessirler, fakihler, İslâm âlimleri ve gerçek mü'minler namazlarını hayatlarının gayesi bilmişler, namazı dünyanın hiçbirşeyiyle değiştirmemişlerdir. Namazı anlatan yüzlerce cilt kitap yazmışlardır.

Îmandan sonra namazın geldiğini, bu ibadetin diğer sâlih amellerin çok fevkinde bulunduğunu, kulu Allah'a yaklaştıran en büyük vesilenin namaz olduğunu izah ve ispat etmişlerdir.

Hülâsa: îmanımızı kuvvetlendiren, sabit kılan, ruhumuzu genişleten, kabiliyetlerimizi inkişaf ettiren, arzu ve isteklerimizi tahakkuk ettiren, insanı Allah'a bağlayan ancak ibadettir.

İbadetin ruhu da ihlâstır. İhlâs ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır.
Anahtar Kelimeler: Îmanı korumak ibadetle olur - Imani korumak ibadetle olur - Iman - Imani Korumak - Iman nasil korunur - Iman nasil korunabilir - Iman korumak nasil olur - Iman neyle korunur - Ibadet - Namaz