23 Nisan 2010 Cuma

RESÛLULLÂHIN (S.A.V.) BİR MUCİZESİ

RESÛLULLÂHIN (S.A.V.) BİR MUCİZESİ
23 NİSAN 2010 CUMA

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Ashâbıyla bir mahalde otururlar iken avladığı keleri bineğinde taşıyan bir A'râbî onları görüp yanlarına vardı. Keleri çıkardı ve "Yâ Muhammed, Lât ve Uzza adına şu keler sana îmân etme­dikçe îmân etmem, eğer ederse, îman ederim." dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Ey keler!" buyurunca; o "Lebbeyk ve sa'deyk: (buyurun) ey Allah'ın Resulü" diye­rek herkesin anlayacağı fasîh Arapça ile cevâb verdi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): "Kime ibâdet edersin" diye sordu: "Kudretiyle gökleri ve arşı ihata eden, rahmeti cennette, azabı cehennemde olan Âllâhü Teâlâ'ya" dedi. "Ben kimim" diye sordu, "Muhakkak sen âlemlerin Rabb'inin resulü, peygamberlerin sonuncususun. Seni tasdîk eden kurtulur, yalanlayan hüsranda kalır." dedi.

Bunun üzerine A'râbî kelime-i şehâdet getirdi ve "Ey Allah'ın Resûlu, sana gelirken yeryüzünde senden daha düşman olduğum kimse yoktu. Ancak şu anda Allah'a yemîn ederim ki sen bana nefsimden, evlâ­dımdan daha sevgilisin. Sana başımdaki saçım, bedenimdeki her kılım, içim ve dışım, gizli ve aşikârım, hepsi îmân etti." dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Seni dâima âlî olup, on­dan yükseği olmayan bu dîne hidâyet eden Allah'a hamdolsun. Allah bu dîni ancak namaz ile kabul eder. Nama­zı da ancak Kur'ân ile kabûl eder." buyurdu. Arabî "Bana öğret." dedi. Resûlullâh ona, Fatiha süresiyle İhlâs sûre­sini belletti ve namaz kılmasını öğretti.

Sonra Resûlullâh "Senin malın var mıdır?" buyurdu. "Kavmim içinde benden fakir kimse yoktur." deyince, As­habına "Ona veriniz." buyurdular. Razı oluncaya kadar ona verdiler.

A'râbî oradan ayrıldı, bin kılıçlı suvarîye rastladı. Onlara "Nereye gidersiniz." diye sordu. "Atalarımızın dinini yalan­layıp peygamberlik iddia eden kimseyi arıyoruz." dediler. Arabî şehâdet getirdi ve onlara hâdiseyi anlattı. Hepsi bir­den îmân ettiler ve Resûlullâh'ın huzuruna varıp, "Emret Yâ Resûlallâh" (emrine amadeyiz) dediler. Hz. Peygamber (s.a.v.) onları Hâlid bin Velîd (r.a.)in emrine verdiler. (Dare kutnî, Beyhakî, Hâkim)

Kaynak: Fazilet Takvimi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder