5 Ocak 2010 Salı

BÜYÜK ÂLİM FÂTIMA HANIM

BÜYÜK ÂLİM FÂTIMA HANIM
05 OCAK 2010 SALI

Büyük âlim Fâtıma Fakîhe mûteber Hanefî fıkıh kitap­larından "Tuhfetü'l-Fukahâ"yı yazan meşhur Alâeddin Semerkandî'nin fazîleti ve ilmiyle bilinen kızıdır. "Tuhfetu'l-Fukahâ"yı, "Bedâyiu's-Sanâyi' fî Tertîbi'ş-Şerâyi" ismi ile şerh eden Mevlâna Alâeddîn Kâsânî ile evlenmiştir. Alâeddîn hakkında "Tuhfe'sini şerhetti, kızıyla evlendi." denilmiştir. Baba, kız ve kocası Kâsân'da üçü bir evde otururlar ve halka fetva verirlerdi. Alâeddîn Kâsânî şüphe ettiklerini hanımına söyler, o da meseleyi hallederdi. Sonradan Haleb'e yerleştiler ve orada vefat ettiler. Ka­birleri Haleb'de Kubûru's-Sâlihîn kabristanındadır.

Mevlâna Kâsânî bir aralık hanımı Fâtıma'nın arzu ve teşvîkiyle Haleb'den memleketine dönmeğe karar vermişti. Zamanın hükümdarı Kutbeddîn Şehîd bunu haber alınca huzuruna davet ederek Haleb'de kalmaları ricasında bulundu. Mevlâna Kâsânî bu kararı hanımının arzusuyla verdiğini, hanımı da hocasının kızı olduğu için onu kıramayacağını söyleyince hükümdar, Fâtıma'ya bir kadın ile mektup gönderip; Haleb'de kalmaları arzusunu bildirdi. Fâtıma, Sultan'ın arzusuna uymuş ve ölünceye kadar Haleb'de kalmıştır.

Fâtıma Hanım bir Ramazan-ı şerîfte kolundaki bilezi­ği çıkarıp sattırmış, parasıyla her gece âlimlere tatlılı iftar yemeği tertip etmişti. Ondan sonra bu Haleb'de, âdet hâline gelerek devam edegelmiştir.

Fâtıma Fakîhe, aynı zamanda hüsn-i hat (güzel yazı) ile de bilinir. Müstakîmzâde, Tezkiretü'l-Hattâtîn'inde ondan şöyle bahseder: "Fâtıma, fetva verir; fetvayı ken­di yazar ve imza ederdi. Kocasıyla babası da fetvanın altını şâhid sıfatıyla imzalarlar, böylece bir fetva üç imza ile verilmiş olurdu."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder